Giyimimiz İslam’a Uymalı, Modaya Değil!
İbni Abbas radıyallahu anh şöyle demiştir: “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, kadınlara benzeyen erkekleri ve erkeklere benzeyen kadınları lanetle anmıştır.” (Buhârî, Libâs, 61)
Eşler kendilerini sevdirmelidir
Kadınla erkek, bir bütünün iki parçasıdır. Her biri, tek başına noksandır, yalnızdır, tehlikelere mâruz kalmaları muhtemeldir. Evlilik bağıyla yanyana gelip, elele tutuştuklarında ise artık onlar bir bütündür, yalnızlıktan ve tehlikelerden kurtulmuş, emniyete kavuşmuşlardır.
Bu birliğin ve beraberliğin ömür boyu devam etmesi için, her birine düşen görevler vardır. Bu görevlerin en önemlilerinden biri, kendini hayat arkadaşına sevdirmek ve onun gönlüne taht kurmaktır.
“Göz gördü, gönül sevdi” demişler. Demek ki gönüle giden yol, önce gözden geçiyor. Eşlerin hedefi birbirinin gönlüne girmek olduğuna göre gözün hakkını vermek, hayat arkadaşına hoş görünmek de bir vazife oluyor.
Ev hâlidir; insanın her zamanı bir olmaz. Şüphesiz her zaman kutnu kumaş giyilemez. Çamaşır yıkarken, temizlik yaparken, üst baş kirleten işlerle meşgul olurken düzgün kıyafet aranmaz. Ama bu işler bitince, kirli, yağlı, göze hoş görünmeyen kıyafetler değiştirilmeli, imkân nisbetinde daha iyi ve düzgün elbiseler giyilmelidir.
İmkân nisbetinde diyorum; çünkü herkesin hâli bir olmaz. Öyle fakir ve yoksul aileler vardır ki, bu bahis onlar için bir anlam ifade etmez; ancak örtünmeyi düşünebilirler. Ama hâli vakti yerinde olan, eşinin iyi giyinmesini isteyen aileler daha fazladır ve sözümüz daha çok onlar içindir.
Hele zengin ve varlıklı olanların iyi giyinmesi, dinî bakımdan da bir ödevdir; zira Allah Teâlâ, verdiği nimetleri kulunun üzerinde görmekten hoşnut olur. Herhalde bu sebeple olacak, birçok kocalar da kazanıp getirdiği güzel şeyleri evinde ve hanımının üzerinde görmek ister. Şüphesiz bu istek, öyle kocaların tabiî hakkı, iyi giyinmek de hanımlarının hem hakkı, hem de vazifesidir.
Modanın amacı
Şimdi hanım kardeşlerim gözlerini çevirip etrafa şöyle bir baksınlar. Kadınların çoğu modaya uygun giyinmiyor mu? Şüphesiz öyle! Pekâlâ erkeklerin sokakta, çarşıda pazarda gördüğü bu moda meraklılarının gayesi nedir acaba? Bunu anlamak için kamuoyu araştırması yapmaya gerek yok. Bunların gayesi erkeklerin dikkatini çekmektir. Zaten bütün süslenmelerin gayesi, karşı cinsin dikkatini çekmek içindir.
Fransız yazar Andre Morova’nın dediği gibi, “Kadınlar, elbiselerinin şıklığı ve cüretiyle (!) kendilerini erkeklerin seçimine sunarlar.” (Yaşama Sanatı, s.53)
Öyleyse evinde güzel giyinen bir kadın, sadece kocasının hatırı için değil, aynı zamanda onu başkalarına kaptırmamak veya gözünün dışarıda kalmasını önlemek, kısacası yuvasının saadetine gölge düşürmemek için iyi giyiniyor demektir. Kocasını eve çekmek, ona güzel görünmek ve kendine bağlamak için iyi giyinen bir Müslüman hanımın, bu davranışı nafile bir ibadettir. Bunda hiç şüphe yoktur. ” Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz.” mealindeki ayet-i kerime de bunu ifade etmektedir. (Bakara; 187)
Kadının parfüm, koku sürünmesi
Sözünü ettiğimiz bu giyim-kuşam bir daha tekrar edelim ki, kadının kocasına güzel görünmesi ve sadece onun ilgisini çekmesi içindir. Nâmahrem dediğimiz yabancı erkekler için giyinip süslenmek, kokular sürünmek ise dinî ve ahlâkî bakımdan son derece tehlikeli bir harekettir.
Güzel kokular sürünerek, yabancı erkeklerin dikkatini çekmek ve bu kokuyu onlara hissettirmek maksadıyla dışarı çıkıp gezen bir kadını, dinimiz günahkâr saymaktadır. Sağda solda gezip tozmak için değil, camiye gitmek için bile olsa, koku sürünüp evden çıkmak bir kadın için son derece mahzurlu ve günahtır.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, cami için bile olsa koku sürünen kadının, derhal evine dönüp boy abdesti alarak taharetlenmesini emretmekte, gusl etmedikçe namazının kabul olunmayacağını söylemektedir. (Nesâ’î, Zînet, 36; Ahmed, Müsned, II, 246)
Kocasını memnun etmek ve onun gönlünü kazanmak için evinde süslenmek ve güzel kokular kullanmak ise son derece tabiî, güzel ve dinimizin hoş gördüğü bir harekettir. (Bk. Ebû Dâvud, Libâs, 8) Dışarı çıkarken, ne yapıp yapıp bu kokuyu gidermeli veya üzerinde koku varken dışarı çıkmamalıdır.
Güzel kokuyu çok seven ve sık sık bizzat kullanan Peygamber Efendimiz, erkeklerin rengi belli olmayan, fakat kokusu hissedilen esansları, kadınların ise kokusu hissedilmeyen ama rengi belli olan parfümleri kullanmalarını tavsiye etmektedir. (Nesâ’î, Zînet, 32)
Aşırı süslenmek
Her şeyin kararında olanı güzeldir. Giyim-kuşamda aşırılığa kaçmak da hoş değildir. Zararı keseye dokunduğu için değil şüphesiz, aynı zamanda göz zevkini bozduğu, insanın tabiî güzelliğini geri plânda bıraktığı ve hatta örttüğü için aşırı süslenmek makbul değildir.
Fincancı katırlarını ürkütecek kadar altına, ziynete boğulanlar, üzerlerindekini teşhire çıkmış mankenlere benzerler. Üstelik böyleleri, nicelerini hasede sürüklemek ve etrafındaki muhtaçlarla ilgilenmediklerini adetâ ilân etmek suretiyle çirkin bir davranış sergilemiş olurlar.
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, kendi hanımlarına şöyle buyurmuşlar: “Eğer cennetin süsünü ve güzelliğini arzu ediyorsanız, dünya süs ve ziynetlerine iltifat etmeyiniz; onları giymeyiniz.” (Nesâ’î, Zînet, 39)
Cennetin güzelliğine biz onlardan daha çok muhtaç olduğumuza göre, o eskimeyen güzelliklere talip olalım. Hiçbir zaman aşırılığa kaçmayalım.
Karşı cinse benzeme hastalığı
Son zamanlarda erkek kıyafetine özenen, erkekler gibi giyinmeye çalışan kadınların hayli çoğaldığını siz de farketmişsinizdir. Moda denilen ve yakasını eline geçirdiği kimseleri gülünç durumlara sokarak, peşinde süründüren o madrabazın bu erkeksi kadınların hâline kıs kıs güldüğünü insan duyar gibi oluyor.
Allah insanı nasıl yaratmışsa en güzeli odur… Eğer erkeklere has kıyafete sarınanlar, bunu modanın zavallı birer esiri oldukları için değil de daha güzel olmak için yapıyorlarsa, boşuna emek ve para harcıyorlar demektir. Kadın, kadına has kıyafet içinde, erkek de erkeğe has kıyafet içinde güzel ve çekicidir.
Kimse kalkıp da bana, ‘Sen öyle zannediyorsun; bu senin kuruntundur’ diyemez. Zira ben dayandığım yerin sağlamlığından eminim. Mademki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, erkeklere benzeyen kadınları ve kadınlara benzeyen erkekleri lânetlemiştir. Öyleyse bu ağır suçlamada birtakım hikmetler aramak lâzımdır.
Bir defa erkek ve kadının varolmasının en önemli sebebi, nesilleri devam ettirmektir. Allah’ı tanıyan, ona ibadet eden hayırlı insanları yetiştirmektir. Bu nasıl olur? Her iki cinsin birbirine alâka duymasıyla, birbirini çekici bulmasıyla olur. Psikolojik ve hayatî bir gerçektir ki, insan kendinde olmayanı özler.
Kulağımızı dört açarak masal dinlediğimiz günlerdeki hâlimizi bir göz önüne getirin. Masaldaki peri padişahının kızına veya oğluna niçin hayrandık? Çünkü onda bizde bulunmayan ve hatta bulunması imkânsız olan bir takım özellikler vardı. Misâli uzatmaya gerek yok, kadınla erkeğin durumu da böyledir. Bir hanım erkeği, erkek olduğu için sever. Bir erkek de kadını kadın olduğu için sever. Karşı cinsin kıyafetini tercih edenler, her şeyden önce yaratılış hedefine ve inceliğine ters davranıyorlar…
Ailenizi ve sevdiklerinizi koruyunuz!
Bununla beraber erkeklerin yakasını da büsbütün bırakmayacağız. Giyim-kuşam hususunda İslâm’ın tasvip etmediği acaipliklere düşen kadınlar, birçok Müslüman erkeğin karısı, kızı, bacısı, baldızıdır. Erkekler, terbiyeleri altında bulunan kimselerin kılık kıyafetinden de sorumludurlar.
Kur’an-ı Kerîm’ deki, “Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlarla taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz” (Tahrîm; 6) ayetini düşünerek ailesini korumaya yani onları terbiye etmeye, iyiyi, doğruyu öğretmeye, Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınmalarını söylemeye çalışmalıdırlar. Böyle yapmayan ve hele ‘Doğrusu çok da yakışıyor kerataya’ dercesine bu hâle rıza gösteren kimseler, lanete ortak olurlar.
Efendimizin, “Hepiniz çobansınız, hepiniz idareniz altındakilerden sorumlusunuz” (Buhârî, Cum’a 11; Müslim, İmaret, 20) hadis-i şerifi, aile fertlerimizin her şeyiyle yakından ilgilenmemizi şart kılıyor.
Sadece kendimizi mes’ûliyetten kurtarmak için değil; sevgili kızımızın, hanımımızın ilâhî azaba duçar olmaması için onlarla meşgul olmalıyız. Sözde giyinmiş görünse bile, yarı çıplak dolaşan kadınların cennet kokusu alamayacağı, katiyen cennete giremeyeceği, halbuki cennet kokusunun nice uzak mesafelerden bile duyulacağını hadis-i şerifler ortaya koymaktadır. (Mesela bk. Müslim, Libâs, 125)
Sevdiklerimize olan şefkat ve muhabbetimiz, bizi gayrete getirsin. Onlara acıyalım ve İslâm dışı giyinip kuşanmalarına var gücümüzle engel olmaya çalışalım.