GÜNEŞLER GÜNEŞİ DİYE ANILAN NAKŞİBENDİ MÜRŞİDİ MEVLANA HALİD-İ BAĞDADİ -R.A.-

  • 15 Ağustos 2016
  • 1.917 kez görüntülendi.
GÜNEŞLER GÜNEŞİ DİYE ANILAN NAKŞİBENDİ MÜRŞİDİ MEVLANA HALİD-İ BAĞDADİ -R.A.-
REKLAM ALANI

Kısa hayatı

Mevlana Halid-i Bağdadi kuddise sirruh asırlara damga vuran, hizmetiyle çağları aşan, irşadda destanlar yazan, ehli ilimce “Güneşler Güneşi” diye anılan asrının Müceddidi, Nakşibendi tarikatı mürşididir.

Miladi 1778 yılında Bağdat’ın kuzeyindeki Şehrezur kasabasında doğdu. Miladi 1826 yılında Şam’da vefat etti.

REKLAM ALANI

Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerinin baba tarafından nesebi Hz. Osman radıyallahu anha, anne tarafından da Hz. Ali kerremallahu vecheye dayanır. Bu sebeble Osmanî diye de anılagelmiş, Mevlana Halid-i Bağdadi diye meşhur olmuştur.

Altın silsilenin 30. halkası ve yeni bir kolbaşısı bu sefer Osmanlı ülkesinden, Irak’ın Musul vilayetine bağlı Şehrezür kasabasından çıkmıştır, Adı Halid b. Ahmed, lakabı Mevlana ve Diyauddindir.

İslâm dünyasında Celaleddin Rumî’den sonra “Mevlana” (İlim öğrendiğimiz efendimiz, büyüğümüz) lakabıyla anılan ve bu sıfatla meşhur olan ikinci kişi olmasına bakılırsa irşadının genişliği anlaşılacaktır. Kendisinden sonra Nakşîlik neredeyse “Halidîlik” olmuş ve bu kol Osmanlı ülkesinin en yaygın tarikatı haline gelmiştir.

İlimde öyle derindi ki bütün ilimlerde din ve fen adamlarına hocalık yapacak derece de üstün bir bilgiye sahipti. İlimlerdeki üstünlüğü ve geniş bilgisi sebebiyle zamanının bütün alimleri ve velilerinin takdirlerini kazandı. Hangi ilimden ne sorulursa sorulsun derhal cevabını verirdi. Zekası ve bilgisi karşısında akıllar hayrete düşerdi.

Vakti gelip, ilimde dereceler kateddikten sonra Hac farizasını tamamlayan Halidi Bağdadî Hazretleri, Süleymaniye’ye dönerek tedris hizmetine devam etti. Nihayet bir gün Abdullah Dehlevi’nin gezginci dervişlerinden Mirza Rahimullah Azimabadî’nin Süleymaniye’ye gelmesine kadar bu hizmeti sürdürdü. Mirza Azîmabadî ile Süleymaniye’de uzun uzun sohbet ve halvetlerde bulunan Mevlana Halid, Nihayet beklediği anın geldiğine inanmıştı. Dünyevi bütün meşguliyetlerini bırakarak mirza Azîmabadî ile Hindistan’a Mürşidi Abdullah Dehlevi Hazretlerinin ziyareti için sefere çıktı (1224/1809). Nihayet Abdullah Dehlevi kuddise sirruhunun dergahının bulunduğu Cihanabad’a vardı.

Mevlana Halid, orada şeyhinin yanında bir yandan seyru suluk ile manevi eğitimini tamamlarken diğer yandan da şeyhinin izin ve işaretiyle Molla Abdülaziz el-Hindi’nin akaid ve kelam derslerine devamda ederek icazet aldı. Hocası olan El- Hindi rahmetullahi aleyh, Tuhfe-i İsna Aşeriyye adında Şiaya reddiye yazmış bir Nakşı şeyhi ve akaid bilginidir.

Abdullah Dehlevi Hazretleri, müridi Halid Bağdadî’ye Nakşbendiyye, Kadiriyye, Sühreverdiyye, Kubrevivye ve Çeştiyye tarikatlarından icazet verdi .Dehlevi, müridindeki “benlik” duygusunu kırmak için onu küçük hizmetlerde kullandı. Temizlik yaptırdı, hatta helaları yıkattırdı. Nefsin azgın dalgalarını durulttu ve bir yılda onu eğitti.

Şeyhinin yanında seyru sulükunu tamamlayıp irşad icazetini alan Mevlana Halid Bağdadi Hazretleri, şeyhinden aldığı işaretle tekrar memleketine döndü. Son arzusu sorulduğunda verdiği cevap ilginçtir: “Son arzum dindir, dinin kemali ve kuvvet bulması için de dünyayı isterim.”

Mevlana Halid Hazretlerinin tedris ve ilmi eserleriyle başlayan tanınırlığı, İslâm dünyasının her bölgesine gönderdiği yüzlerce halifesi sayesinde daha sağlığındayken artmıştı. O’nun mürid ve müntesipleri arasında Mekkizade Mustafa Asım ve Mehmed Refik Efendi gibi şeyhü’l-İslâmlık makamını ihraz etmiş ilim adamları Said Paşa, Davud Paşa, Abdullah Paşa, Necip Paşa ve Namık Paşa gibi devlet ricali de yer almaktadır. Halidiyye’nin halk ve devlet ricali ile ilim adamları arasında kısa zamanda ve sür’atle yayılmasının temelinde genellikle Halid Bağdadî nin şeriatın zahirine sıkı sıkıya bağlı bir ilim adamı olmasıyla halifelerini genellikle ilim erbabından seçmesi gerçeği vardır. Mevlana Halid in bizzat yetiştirip görevlendirdiği 116 halife Halidiliği XIX asrın en büyük tarikatı haline getirmiştir. Ünlü hanefi fakihi İbn Abidin ile Ruhu’l-maani adlı tefsirin müellifi Alusî de Mevlana Halidi Bağdadi Hazretlerinin müridi ve Halidi dervişidirler. Bu bile onun yolunun sağlam temellere dayandığını göstermesi açısından son derece önemlidir.

Söz ve Nasihatleri

Mevlana Halidi Bağdadi Hazretlerinin, amel ettiği takdirde insana saadetler kazandıracak Kur’an ve Sünnet eczanesinden derlediği söz, nasihat ve vasiyetlerinden bazı bölümleri istifadenize sunuyoruz.

Gönüllerimizin Sultanı Mevlana Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri buyurur: “Bütün gayretini kalbî ve bedenî ibadetlere ver! Bununla birlikte kendini «hiç hayırlı amel işleyememiş bir zavallı» olarak gör! Çünkü niyet, ibadetlerin rûhudur. İhlâs olmadan da niyet mümkün değildir. Senden daha büyük olanlara (yani peygamberler ve evliyâullâha) bile ihlâs gerekirse, sana nasıl gerekmesin?!

Allâh’a yemin ederim ki, annemin beni doğurduğu günden beri, tek bir hayırlı amel işlediğime inanmıyorum…

Eğer kendi nefsini bütün hayırlı işlerde iflâs etmiş olarak görmüyorsan, bu, cehâletin en son noktasıdır. Kendini iflâs etmiş olarak görünce de sakın Allâh’ın rahmetinden ümidini kesme! Zira Allah Teâlâ’nın fazl u ihsânı, kul için bütün insanların ve cinlerin amelinden daha hayırlıdır.”

***

Mevlana Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri buyurur: “Sakın ebedî saâdeti dünyaya değişme! Dikkatle bakarsan görürsün ki, bütün dünya, ancak bir-iki nefesten ibârettir.

Dünyada kaldığın müddetçe şahlık sırası hep sende olsa, yine de başlangıcın baş ağrısı, âkıbetin de pişmanlıktır.”

***

Mevlana Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri buyurur: “Bu fakir kul, fâsık bir mü’min gördüğümde, mutlakâ onun benden daha iyi olduğuna inanırım. Çünkü onun îmânı sâbit, günahı ise benden gizlidir. Benim nefsimin kötülükleri ise bana âşikârdır.

Son nefes(te kimin kurtulacağı) meçhuldür. Nice fâsık ve fâcir var ki, kâmil velîlerden olmuştur. Nice verâ sahibi sâlih kişiler de vardır ki, aşağıların en aşağısına düşmüşlerdir.”

***

Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri buyurur: “Şunu bilin ki hakîkatte dünya, geçici bir gölge ve kul ile Mevlâsı arasına giren bir perdedir. Kalbinde zerre miktârı dünya muhabbeti bulunan kişi, hakîkî kul sayılmaz. Dünyayı kabuğuyla ve özüyle birlikte (kalbinden) atmayan kişi makbûl değildir.”

***
Halidi Bağdâdî Hazretleri müridlerinden birine yazdığı mektubunda şunları söyler: “Daima ihlâs sahibi ve doğru olmanız gerekir. Çünkü ihlâs kıyamet gününde en güzel sermayedir. Yalvarış ve pişmanlıkla günahlardan istiğfar ediniz. Gafletten son derece uzak bulununuz. Çirkin olan alçak dünyaya aldanmayınız. Zira bu dünya nefs-i emmârenin ve şeytanın av için kurduğu tuzaktır. Din ehli dünyanın gerçek yüzünü aynelyakîn görebildikleri için yanlarında hiç bir kıymeti yoktur.

***

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri’nin müridlerine sağlığındayken buyurduğunu düşündüğümüz bir vasiyeti de şöyledir:

“Besmele, hamdele, salveleden sonra Cenâb-ı Hak’tan havf ve haşyet etmeyi size vasiyet ederim.

“İnsanlara eziyet etme. Başkaları senin gıybetini etse de sen hiç kimsenin gıybetini etme. Nefsin için dünya menfaatlerinden bir şey alma. Alırsan Şer-i Şerîfe uygun al. Ve aldığını da hayra sarfet. Mü’min kardeşlerin aç ve muhtaç iken şehevât-ı nefsaniyyene sarf etme. Hiçkimseyi tahkir etme. Nefsini hiçkimsenin fevkinde tutma. Kalbî ve bedenî ibadetlerde tüm gayretini sarfet. Yine de iyi amel yapmadığını hesap et. Niyet ibadetin ruhudur. Eğer sen kendini her hayırda müflis görmezsen, bundan büyük cehalet olmaz. Kendini müflis gördüğünde de Hakk’ın rahmetinden ümidini kesme. Zira Cenâb-ı Hakk’ın fazlı ve rahmeti kul için insanların ve cinlerin ibadetinden hayırlıdır.

“De ki: ‘(İnsanlar) ancak bununla, Allah’ın lütfu ve rahmeti (olan İslâm ve Kur’an) ile sevinsinler. Bu onların toplayıp durdukları (bütün dünyalık) şeylerden hayırlıdır.” (10/Yunus, 58) Cenâb-ı Hakk’ın fazlını ibadetlerini terk etmek için sebep arama. Tek sebep şaytanın seni aldatmasıdır.

“Cenâb-ı Hakk’tan İslâm’ın küfür üzerine galip gelmesi için dua et. Bulunana kanaat göster. Sünnet-i Seniyeye tâbi ol. İşrak, duhâ, evvabîn, teheccüd namazlarına devam et. Daima abdestli bulun. Her yaptığın işte maksadın Hakk’a yaklaşmak olsun. Yaşadığımız her dakikanın hesabını mutlaka Allah’a vereceğiz.”

***

Mevlana Halid-i Bağdadi kuddise sirruh vefatından hemen önce şöyle vasiyet buyurdu; “En mühim vasiyyetim şudur ki; ölümü, ahiret hallerini ve ni’metlerin hakiki sahibini (Allahu Zülcelal’i) unutmayınız. Elden geldiği kadar Peygamberlerin Efendisinin sallallahu aleyhi vesellem sünnetine uymada ileri gitmeye çalışınız.

Günde bin kere duyulmayacak kadar alçak sesle, Kelime-i tehlil (lâilahe illallah) söyleyiniz. Hem kalbe yönelerek, hemde manasını düşünerek olsun.

Böylece kalbte, hakiki matlubtan başka bir şey kalmasın. Zira büyüklerin yolunda asıl maksad mabuddur. İhlas ne kadar çok olursa evliyanın himmeti o kadar ziyade olur.

Evliyanın kalbleri, ilahi nurların çıkıp geldiği kaynaklardır. Onların hoşnut olduğundan, Allah-u Teala’da hoşnuttur.

Onların kalblerinde yer eden, büyük devlete kavuşmuştur. Allah dostlarının dokunaklı sözlerini ilaç gibi bilmelidir. Çünkü bu taifenin celali, cemal ile karışıktır. Yani kızmalarında da merhamet vardır.

Bizim yolumuz, İslam dinine ittiba’ yoludur (her hal üzere İslamın yaşanması ve İslama uyulması yolu). Herkes elinden geldiği kadar buna çalışmalıdır. Bütün gayretle sünnetin yayılmasına ve bid’atlerin yok edilmesine çalışmalı, müslümanların, ehl-i sünnet alimlerinin bildirdikleri doğru itikad üzere olmaları için uğraşmalıdır.

İnsanlardan gelen sıkıntılara katlanmak, Allah-u Teâlâ’nın beğendiği, Resulullah’ın sevdiği ve büyük evliyanın özendiği bir ahlaktır.”

Mevlana Halid-i Bağdadi (Kuddise Sirruh) vefat etmeden önce Fecr suresinin son ayetlerini okudu. Mealen;

“Ey (İmanda sebat gösteren Allah’ı anmakta huzura kavuşan) mutmainne olan nefs, dön rabbine (cennetle sana hazırladığı ni’metlere) sen O’ndan (sana verdiklerinden ötürü) razı, O da senden (imanın sebebiyle) razı olarak. Haydi gir salih kullarımın içine. Gir cennetime.” (Fecr; 27-28)

Mevlana Halid-i Bağdadi kuddise sirruh bu ayet-i kerimeleri okuyup bitirdikten sonra, mübarek ruhları Cennet-i Ala’ya uçtu ve Allah-u Teâlâ’ya kavuştu.

Kapısında bulunan abidler, talebeleri, sevdikleri vefatlarını işitince, müteessir olarak kendilerinden geçtiler. Talebelerinden İsmail Efendi, oradakilere;

“Evliyanın vefatı, bir evden öteki eve gidişi gibidir.” diyerek nasihatte bulundu.

Mevlana Halid-i Bağdadi (Kuddise Sirruh)’nin cenaze namazını, talebesi olmakla şereflenen ve; “Beş vakit namazda Ettehiyyatü okurken Resulullah Efendimizi baş gözüyle görmezsem, o namazımı iade ederim.” diyen, Hanefi mezhebinin büyük fıkıh alimi İbn-i Abidin (Kuddise Sirruh) kıldırdı.

Mevlana Halid-i Bağdadi (Kuddise Sirruh) Silsile-i Aliyye’de emaneti Abdullah-ı Dehlevi (Kuddise Sirruh)’den almıştır…

(Allah-u Teala sırrını yüceltsin)

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ