Hasan Nail Canat
İslâm’ın Hizmetkârı Bir Sanatçı
Şair, yazar ve tiyatrocu Hasan Nail Canat, vefatının 9. yıl dönümünde, yıllarca öğrenci yetiştirdiği Üsküdar Altunizade Kültür Merkezi’nde anıldı. Mehmet Nuri Yardım’ın yönettiği anma programında, yapımcı, oyuncu ve karikatürist Hasan Kaçan, Tiyatrocu Ahmet Yenilmez, Gazeteci-Yazar Tarık Tufan ve Yönetici Asistanı Emine Uçak Erdoğan konuşmacı olarak katıldı.
Hasan Nail Canat, 1943 yılında, Kayseri’de doğdu. Kayseri İmam Hatip Lisesi öğrencisi iken, okul müsamerelerinde arkadaşları ile küçük çaplı oyunlar sahneye koyarak, sanat hayatına ilk adımını attı.
1967 yılında “Yalnızlar Rıhtımı” isimli şiir kitabı yayınlandı. 1968 yılında, Rusya’nın Bolşevik ihtilalinde Müslümanlara yapmış olduğu zulümden etkilenerek, “Moskof Sehpası” isimli ilk eserini yazdı ve 7-8 inançlı, şuurlu, fedakar genç ile birlikte sahneye koydu. “Moskof Sehpası” o yıllarda çok büyük ilgi gördü ve 1200 kez sahnelendi.
Hasan Nail Canat, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in sohbetlerine katılarak, Allah yolunda sanatını kullanmanın püf noktalarını, mesaj kaygılarını, yol haritasını en ince ayrıntılarına kadar öğrenip iman ve ahlak içerikli eserlerini, hem yazarak, hem yöneterek hem de oynayarak sanatını icra etti.
12 Eylül ihtilalinden sonra, mecburi olarak tiyatro hayatına ara veren Hasan Nail Canat, “Bir Küçük Osmancık Vardı”, “Nur Dağındaki Çocuk”, “Yaralı Serçe”, “Günahkar Baba”, “Yasemen”, “Kırımlı Murat Destanı”, “Bir Avuç Ateş”, “Gül Yarası” ve “Kiralık Zindan” isimli romanlarını yazdı.
“Bir Avuç Ateş” isimli romanı, “Çöküş” ismi ile yönetmen Mesut Uçakan tarafından beyaz perdeye aktarıldı. “Bir Küçük Osmancık Vardı” isimli kitabı da Milli Eğitim Bakanlığı’nın 100 Temel Eser’i arasında yer almaktadır.
‘Sanat Hakk içindir’ fikrini benimsedi
Hasan Nail Canat, “Sanat sanat içindir” ve “Sanat halk içindir” düşüncelerini hiçbir zaman dikkate almayıp “Sanat Hakk içindir” fikrinden hareket ederek, ülkemizdeki dini, ahlaki, sosyal eksiklikleri, hem yazarak hem yöneterek, hem de oyunculuğu ile sahne hayatına taşımıştır.
41 yıllık sanat yaşamında, inançlı kesimin kalplerinde haklı yerini alarak, 2004 senesinde, Ramazan ayının ilk haftasında son oyunu olan “Aynalar Yolumu Kesti” isimli oyununu, Üsküdar Belediyesi İftar Vapuru’nda son kez sahneledikten sonra, evine gelince aniden fenalaşarak, kalp krizi sonucu ruhunu Hakk’a teslim etti.
Sözleri
Merhum Hasan Nail Canat’ın daha yakından tanınması ve hizmetlerinin kıymetinin anlaşılması için burada birkaç sözüne yer veriyoruz:
* Şimdi yeniden doğsam, tüm çektiğim sıkıntıları bilmeme rağmen, davam için yine tiyatrocu olurdum.
* Bana sığınağını söyle, ben kimliğini doldurayım. Niye derseniz, bir insan bunalıma girdiğinde, meyhaneye gidiyorsa onun sığınağı içki şişesidir. Eğer bir insan bunalıma girdiği zaman secdeye gidiyorsa o adam kurtarıcısını bulmuş demektir.
* Biz, müslümana yakışır bir üslup bulabilmek için, Batı’nın bütün uygulamalarını bilmek ama hiçbirini bütün olarak taklit etmemek zorundayız.
* Sanatın katılmadığı her hadise çirkindir. Bıktırıcı ve uzaklaştırıcıdır. Sanatsız tertip edilen geceler hatta mitingler, dostların yüreğine sızı, düşmanın ağzına gülücüktür.
*Sanatın gerçek tarifi, parolamız haline gelen “Sanat, Allah’ı aramaktır”. Bu tarifin mana duvarları arasında kaç sanatçı görürseniz, mahzun ve yalnızlığa mahkûm bırakılmıştır. Şuurlu Müslümanların çok değer verdiği, kozmopolitlerin kıskançlıkla diş etlerini yediği, inançsızların ateş püskürüp bir kaşık suda boğmak için fırsat kolladıkları dünyaca meşhur Necip Fazıl Kısakürek bile bu terk edilişin içinde değil midir?
Yalnızlar Rıhtımı
Okşamaz deli rüzgâr sakin mavi denizi,
Geçmez kırık bir sandal yalnızlar rıhtımından
Ne sürünen bir yılan, ne bir karınca izi,
Sükût gibi korkunç hüzünlü akşamından
Yıldızsız göklerinde ağlamayan bulutlar,
Ne bir yeşil yaprak, ne de taş üstünde taş
Güneş bile terk etmiş yalnızlar rıhtımını,
Yalnızlar rıhtımına yalnızlıktır arkadaş
Ta! Ezelden ebede giden zaman şeridi,
Yalnızlar rıhtımında bir an gibi mıhlanmış
Hasret çeken gözlerin derin bakışı gibi,
Yalnızlar rıhtımında bir mumluk ışık kalmış.
Kırık tuğlalardan yapılmış duvar gibi,
Yıkılmış kalplerden sahilde bir ev…
Teselli silahı minnacık iğne
Keder bu rıhtımda yedi başlı dev.
Hasan Nail CANAT