HASBİHAL / Cennetin Yolu

  • 07 Temmuz 2023
  • 193 kez görüntülendi.
HASBİHAL / Cennetin Yolu
REKLAM ALANI

HASBİHAL
Cennetin Yolu
Şerafettin Karaduman

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:
“Bana şu altı şey hakkında söz verin, ben de sizin Cennet’e gireceğinize kefil olayım:
1- Konuştuğunuz zaman doğru konuşun!
2- Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin!
3- Emânet husûsunda güvenilir olun!
4- İffetinizi muhâfaza edin!
5- Gözlerinizi haramdan koruyun!
6- Ellerinizi haramdan uzak tutun!”
(Müsned; Ahmed bin Hanbel, V, 323)
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemin birinci şartı, doğruluk. Doğruluk İslâm ahlakının özüdür. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den nakledildiğine göre, Resûlullah aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur:
“Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz.” (Müsned; Ahmed bin Hanbel, II, 349)
İmanla doğruluk arasındaki sıkı bir bağ vardır. İslâm dininde, Peygamberlerden sonra salih kulların en ileri gelenlerine sıddık sıfatı verilmiştir. Sıddık olmak, “Allah’a ve Resulüne inandım” dedikten sonra özü sözü bir olanlar demektir.
Bir müminde bazı hoş olmayan huylar olabilir, mesela mizacı itibarıyla korkak olabilir. Ama yalancı olması mümkün değildir, asla kabul edilemez. Çünkü müminin kalbi, imanın ve doğruluğun merkezi olmalıdır.
Müslüman konuştuğu zaman doğru konuşmaya çok hassasiyet göstermelidir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80)
Yalana başvurmaya asla tenezzül etmeyen bir insan işlerinde de doğru ve dürüst olur. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem doğruluğun kişiyi ebedî saâdete götüreceğini şöyle ifâde buyururlar:
“Sıdk, insanı iyiliğe, iyilik de Cennet’e götürür. Kişi, doğru söylemeye devam ettikçe, sonunda sıddîklardan olur. Yalan, kişiyi fücûra, fücûr da Cehennem’e götürür. Kişi yalan söylemeye devam ettikçe, sonunda Allah indinde yalancılardan yazılır.” (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-105)
Güvenilir İnsan Olmak
İkinci şart, ahde vefadır. Ahde vefâ da çok mühim bir vasıftır. Cenâb-ı Hak, verilen sözlerin yerine getirilmesini emrederek şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Akitlerin gereğini yerine getirin!..” (el-Mâide, 1)
İnsanlara verilen bütün sözler ve yapılan her türlü anlaşmalar, aynı zamanda Allah’a söz vermek mânâsına gelir. Allah’ın kendisini her yerde gördüğüne inanan bir mümin, O’nun huzûrunda yapılan anlaşma ve verilen sözlere mutlaka uymalıdır.
Rabbimiz bir diğer ayet-i kerimede:
“…Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz mes’ûliyeti îcâb ettirir.” (el-İsrâ, 34)
Bir cemiyette huzurun temeli, insanların birbirlerine güvenmesidir. Güvenin sarsıldığı bir toplumda düzen de olmaz, huzur da kalmaz. Güvenin sarsılmamasının şartı da ahde vefaya riayettir.
Üçüncü şart, emanetlere riayet etmektir. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“Emâneti olmayanın îmânı da yoktur.” buyurmuşlardır. (Ahmed, III, 135)
Emanet bir mal olabilir, bir vazife olabilir veya bir sır olabilir. Mümin kendisine güvenip emanet bırakmış olan kardeşine asla hıyanet etmez.
Dinimizin temeli olan İslâm ahlakı, kişinin kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi din kardeşine reva görmemesini gerektirir. Hiç kimse emanet hususunda aldatılmayı ve haksızlığa uğramayı istemez. Öyleyse her insan, kardeşinin emanetine karşı sadık ve emin olmalıdır.
Cenâb-ı Hak kurtuluşa eren mü’minlerin vasıflarından birini de:
“Onlar emânetlerine ve ahitlerine riâyet ederler.” (el-Mü’minûn, 8) şeklinde ifâde buyurmaktadır.
Kalpteki iman insanın ahlakına tesir etmiyorsa tam iman değildir. Kalbinde samimi imanı olanın ahlakı da o imana uygun olmalıdır. Emânete hıyânet ve ahde riâyetsizlik gibi kötü sıfatlar tezkiye edilmediğinde, bu durum sonunda en fenâ vasıf olan münâfıklığa kadar gitmektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Dört vasıf vardır ki, bunlar kimde bulunursa, o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu vasıflardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar o kişide münâfıklıktan bir sıfat kalmış olur: Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihânet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar.” (Buhârî, Îmân 24, Mezâlim 17; Müslim, Îmân 106)
Mümin İffetli Olmalı
Dördüncü şart, iffeti muhafaza etmektir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem insanları İslam’a davet ettiği ilk dönemde iffetli olmayı emretmiştir. Roma imparatoru Herakliyüs huzuruna gelen elçilerden Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin kendilerine neleri emrettiğini sormuştu:
Ebû Süfyân şöyle cevap vermiştir: “Yalnız Allah’a kulluk edin, Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Babalarınızın bâtıl sözlerini terk edin” diyor ve bize namaz kılmayı, doğruluğu, iffetli olmayı ve akrabalarla ilişkiyi emrediyor. (Buhârî, Bed’u’l-vahy, 6; Müslim, Cihâd, 74.)
İffetli olmak İslam ahlakının temelidir. Rabbimiz felaha eren müminlerin sıfatlarını sayarken:
“Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;” (Müminun, 5) buyurmuştur.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Zina eden kimse, mümin olarak zina etmez.” (Buhârî, Eşribe, 1)
İffetini muhafaza etmek için gayret gösteren kişiye Allah-u Zülcelâl yardım eder. Resûlullah aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur:
“Üç gruba Allah mutlaka yardım eder: Allah yolunda cihad eden kişiye, (hürriyetini kazanmak için bedelini) ödemeye çalışan köleye, iffetli olabilmek için evlenen kişiye.” (Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 20)
Beşinci şart, gözlerini haramdan korumaktır. Gözleri korumak, hem iffeti korumak için, hem de gönül temizliğini ve huzurunu korumak için şarttır. Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam bir gün Hz. Ali radıyallahu anhuya şöyle dedi:
“Ey Ali muhakkak ki cennette senin için bir köşk vardır. Bir bakışa ikincisini ekleme. Birincisi senin için mubahtır. Fakat başkaca bakma hakkın yoktur.” (Tirmizi, Edeb, 2777)
Bu hadiste geçen birinci bakıştan maksat, hiçbir kasıt olmaksızın ansızın göze görünendir. Bunda herhangi bir günah yoktur. Eğer tekrar bakılırsa işte bu bakış günahtır, yasaktır.
Harama bakmak şeytanın dürtmesine zemin hazırlar. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
“(Harama) bakmak İblis’in atılmış oklarından bir oktur.”(Hâkim, Müstedrek, İV/314: Deylemi. Müsned. 6872) buyurmuştur.
Elleri ve Bütün Azaları Muhafaza
Altıncı şart ise ellerini harama uzatmaktan korumaktır. Ellerini başkasının hakkına uzatmak, haram kazançlara ve işlere uzatmak ebedi alemde felakettir. Rabbimiz haksız kazanç yollarının hepsini yasaklamıştır:
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin; ancak karşılıklı rızânıza dayanan ticaret böyle değildir ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.”(Nisa, 29)
Dinimizin emir ve yasaklarına uyanlar bu altı şartı yerine getirmiş olurlar. İşte bu altı maddeyi kim yaşar ve uygularsa, Resul aleyhisselatu vesselam da onun cennete girmesine kefil oluyor.
Rabbimiz uyarısı: Bu alemde bu maddelere çok önem vermeliyiz.
Kulum Ben Seninleydim,
Sen Kiminle İdin?
1-) Ömrünü nerede tükettiği. Günleri sayılı bir ömür. Ancak biz o günlerin sayısını bilmiyoruz.
2-) Gençliğini nasıl harcadığı. Çok çabuk geçen gençlik günlerinin kıymetini kavramalıyız.
3-) Malını nasıl kazanıp nereye harcadığı. Elde edilen mal Maksut için tüketilmeli.
4-) Bildiklerini uygulayıp uygulamadığı. İlmin amelle hayata yansıtılması kazançlı olacaktır.
İşte bu sorulara cevap biz tarafından verilecektir.
Kardeşlerim bu dünyada nice Peygamberler, nice iyi dostlar gelip geçti. O halde amaç ve gayemiz kendimizi, eşimizi, evlatlarımızı, hayatta iseler ebeveynlerimizi, kardeşlerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı ve insanlığı kazanmak olmalıdır.
Yaratılış sebebimiz, her şeyden önce Allah’ı tanımak, O’na tabi olmak ve yaratılış amacımıza uygun hayat sürmektir. Hayat Kur’an hayatıdır. Hayat, alemlere rahmet ve rehber olarak gönderilen Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin hayatıdır. Hayat, sırat-ı müstakim üzere yaşamını tanzim edenlerin hayatıdır.
Yardım Et ki, Yardım Olunasın
Yardım et ki, yardım olunasın. Kötülük edene iyilik et ki, ona sahip olasın. Kendine razı olduğun sözü insanlara söyle.
Senden büyüklere itaatli ve saygılı ol ki, senden küçükler seni saysınlar.
Sahibinin değerini düşüren işten kaç ki, sorulduğu zaman utanıp inkâr eder. İyi bir insana ihanet ettinse ondan sakın; kötü bir insana iyilik yaptınsa kendini ondan koru.
En faydalı hazine gönüllerdeki sevgidir. Miskin Allah’ın gönderdiği insandır, ona bir şey veren, onu gönderene vermiş olur; vermeyen, gönderene vermemiş olur.
Güzel ahlâkın en güzeli sana gelmeyene senin gitmendir, seni mahrum edene senin iyilik etmendir. Sana zulmedeni affetmendir. Halkın sana ihtiyacı, Hakkın nimetinin revaç bulmasıdır.
Sonuç Olarak
Geçici olan dünya hayatını bu değerlere sahip olarak tamamlamak istemez misiniz? Ha, derseniz ben dünya hayatını zevkime göre yaşamak istiyorum, o zaman tabiî ki size söylenecek söz olamaz. Ancak iş işten geçtikten sonra pişmanlık fayda vermeyecektir. Malumunuz Firavun son deminde secdeye gitmiş bir şekilde pişmanlığını sundu ancak fayda vermedi ve imansız bir şekilde öldü.
Eğer zevke göre yaşam tercihi olsaydı, Resul-i Ekrem buna en layık bir insan olurdu. Rasûlullah aleyhisselatu vesselamın istikameti daima Kuran yolu olmuştur. O zaman bizler de o istikamette hayatımızı sürdürelim.
Ne mutlu kendisi istikamet üzere yaşayan başka insanların da yaşamasına vesile olabilenlere. Rabbim cümlemizin yar ve yardımcısı olsun.
Selam ve dua ile.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ