HASBIHAL / Hac İbadeti ve Fazileti

  • 08 Haziran 2023
  • 230 kez görüntülendi.
HASBIHAL / Hac İbadeti ve Fazileti
REKLAM ALANI

HASBIHAL
Hac İbadeti ve Fazileti
Şerafettin Karaduman

Bu bilinmeli ki, Hac ibadeti İslam’ın rükün ve esaslarından birisi, ömrümüzde bir sefer yapılması gereken ibadet, emredilen ibadetlerin sonu ve İslam’ın tamamıdır. Din, kemalini onda bulmuştur.
“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Ve size din olarak İslam’ı ihtiyar ettim.” (Maide; 3) meâlindeki bölümün Vedâ haccında nâzil olduğuna dair rivayetler vardır. (İbn Kesîr, III, 23)
Rabbimiz buyuruyor ki:
“Bütün insanlara haccı ilan et. Gerek yaya olarak gerek her uzak yoldan zaif bineklerin üzerinde senin huzuruna gelsinler.” (Hac; 27)
Katade buyuruyor: “Vakta ki, Cenab-ı Hak, kulu ve peygamberi İbrahim’e bütün insanlara haccı ilan et emrini verdi, İbrahim aleyhisselam şöyle bağırdı:
“-Ey insanlar! Allah-u Teâlâ bir beyt (ev) bina etmiştir. İmkân bulduğunuzda rızası için bu beyt’e gelin.”
Ayette ilahi rıza için hacca gelenlerin kazancı ne güzel anlatılmış:
“Ta ki, kendilerine ait menfaatlara şahit olsunlar.” (Hac; 28)
Bu menfaatlerden bahsedildiğinde, Seleften birisi şöyle buyurdu:
“Kabe’nin Rabbine yemin ederim ki, hac edenler affolundular.”
Araştırdığınız zaman imkânı çok insanlar var ancak hac nasip olmuyor. Diğer yandan az imkânı olan bazı insanlar inanarak niyetleniyor ve nihayetinde Allah-u Zülcelâl o insana hac farizasını nasip ediyor. Anlaşılan o ki paranın olması yetmiyor. Samimi, salih hal ile istemeli, niyet etmeli.
Bu hac yolculuğu alelade bir yolculuk değildir. Özellikle Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in doğduğu, yaşadığı, ayetlerin indiği ve Peygamberlerin hayat geçirdiği yerler. Normal bir turistik gezi olarak düşünülmemeli. Bu yolculuğun meşakkati, zahmeti çoktur. Özellikle bu yolculuk sabır ister. Hatta şeytan hac yolculuğuna çıkan tüm insanlarla uğraşır ve yanlış yapmaları, sapkınlıkta olmaları için uğraşır.
Bazı alimler de: “(İblis) öyleyse, insanoğullarını saptırmak için muhakkak senin doğru yoluna oturacağım (pusu kuracağım)” (Araf; 16) ayetinin tefsirinde “Bu yol Mekke yoludur,” demişlerdir. “Şeytan bu yolun üzerine oturur, insanları bu yoldan men etmeye çalışır,” demişlerdir.
Allah Resulü aleyhisselatu vesselam da:
“Kötü söz konuşmaksızın, fısk-u fücurda bulunmaksızın beyti ziyaret ederse (veya kastederse), annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak (evine) döner.” (Buhârî, Hac 4, Muhsar 9, 10; Müslim, Hac 438)
Başka bir hadis-i şerifte:
“Şeytan, arefe gününde olduğu gibi hiçbir günde küçülmüş, zelil olmuş, hakir olmuş ve kızmış görünmez.” (Muvatta‘, Hacc: 81) buyurmuştur.
Şeytanın bu şekilde görünmesinin hikmeti muhakkak Allah’ın hacılar için indirdiği rahmeti görmesinden ileri gelmektedir. Allah’ın büyük günahları affetmesinden neş’et etmektedir.
Denildi ki: “Öyle günahlar vardır ki, onları ancak Arafat’ta vakfeye durmak mahveder.” (İmam Irakî)
Cafer bin Muhammed rahmetullahi aleyh bu sözü Allah’ın Resulüne isnat etmiştir.
Hac Yolunda Vefat Edenin Mükafatı
Allah’ın Resulü sallallahu aleyhi vesellem haccın fazileti hakkında şöyle buyurdu:
“Evinden hac ve umre için çıkıp yolda vefat eden bir kimsenin defterine kıyamete kadar her sene hac ve umre yapan kimsenin ecri yazılır. Mekke veya Medine’de ölen bir kimse ne Arasat meydanına getirilir ve ne de hesaba maruz kalır. Kendisine “Haydi gir cennete” denilir.” (Beyhâki)
Allah rızası için yapılan hac vazifesi ve sonrası ölümüne kadar emr-i bil maruf çizgisinde yaşamına dikkat etmeye devam eden insanın hacılığının karşılığı cennettir. Bu konuda Allah Resulü aleyhisselatu vesselam şöyle buyurur:
“Mebrur (kabul edilmiş) bir hac, dünya ve dünyadaki nesnelerin hepsinden daha hayırlıdır. Mebrur haccın karşılığı ancak cennettir.” (Müslim, Hac 437)
“Hac ve umre niyetiyle (Mekke’ye) gidenler, Allah’ın misafirleridirler. O’ndan bir şey isterlerse onlara cevap verir. Af isterlerse onları affeder.” (İbn Mace, Menasik, 5.)
Arefe günü eğer cumaya denk gelirse, Arafat’da bulunan herkesi Cenab-ı Allah affeder. Dünyanın en faziletli günü Cuma günüdür. O günde Allah’ın Resulü Veda Haccı yapmıştır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin şöyle bir duası vardır:
“Ya Rabbi! Hacıyı ve hacının dua ettiği kimseyi affeyle.” (Hakim)
“Hacerül-Esved, cennetin yakut taşlarından bir yakuttur. Kıyamet gününde görür iki gözü ve konuşur dili olduğu şekilde haşrolur. Hak ve doğrulukla kendisini dünyada istilam (öpmek veya el sürmek) edenlerin lehinde şehadet eder.” (Tirmîzî)
Deniliyor ki: Kabe’yi, yedi defa tavaf etmek, bir umreye eşittir. Üç umre de bir hacca eşittir.
Sahih bir hadiste: “Ramazan ayında yapılan bir umre, benimle birlikte yapılan bir hac gibidir.” (Ebû Dâvûd, Menasik; 80; Müslim, Hacc; 221)
Medine Mescidinin Fazileti
Mekke’den sonra Medine’den daha üstün bir belde yoktur. Medine’de yapılan ibadetler de kat kat olarak kabul olunur. Çünkü Allah’ın Resulü aleyhisselatu vesselam buyurdu:
“Benim mescidimde kılınan bir namaz, onun dışındaki camilerde kılınan 1000 namazdan daha faziletlidir. Ancak Mescid-i Haram hâriç. Mescid-i Haram’da kılınan bir namaz ise onun dışındaki 100 bin namazdan daha faziletlidir.” (İbn-i Mâce, İkâme, 195; Ahmed, III, 343, 397)
İşte böylece Medine’de yapılan her hayırlı iş sair yerlerde yapılan bin hayırlı işe bedeldir. Allah Resulünün Medine’sinden sonra fazilet bakımından Kuds-i Şerif gelir. Kuds-i Şerif’de kılınan bir namaz, Mescid-i Haram ve Medine hariç, sair yerlerde kılınan beş yüz namaza bedeldir. Sair amellerde de durum böyledir.
İbni Abbas radıyallahu anh:
“Kim zekât vermeden ve hac yapmadan ölürse, ikinci bir def’a dünyaya gelmeyi temenni eder,” deyip şu ayeti okur:
“Diyecekler: Rabbim! Beni dünyaya geri çevir. Ta ki, ben terk ettiğim imanı yerine getirip Salih bir amelde bulunayım.” (Mü’minun; 99) İbn-i Abbas radıyallahu anh: “Salih amelden gaye hacdır.” diye devam etti.
Hac Yoluna Çıkarken
Hac ibadeti evden çıkıştan başlar; ta ki, ihrama girinceye kadar devam eden durumları kapsar. Hacca başlarken tevbe etmeli. Üzerinde hak varsa ödeme yoluna gitmeli. Bakmakla yükümlü olduğu insanların hacdan dönünceye kadarki süre için nafakalarını bırakmalı. Hacca gitmeden önce yanında emanetler varsa sahiplerine emanetleri vermelidir. Bu yolculukta fakir ve fukaraya yardım edebilmek için ve kendisine yetecek kadar, cimri davranmadan gidiş ve dönüş için yeterli para yanına almalıdır.
Hacı adayı arkadaşları ve komşuları ile vedalaşır ve dualarını alır. Çünkü Cenab-ı Hak onların da dualarında büyük faide ve hayır gizlemiştir. Veda etme sırasında sünnet-i seniyye şöyle demektir:
“Dinini, emanetini ve amelinin sonuçlarını Allah’a ısmarlarım.” (Ebû Davud, Cihad 73)
Evden çıkarken iki rekât namaz kılmalı. Bu namazda Kâfirun ve İhlas suresi okunup yola çıkış duasında:
“Ey Allah’ım! Seferde yardımcım, Sensin. Geride bıraktığım aile efradımın, malımı, bana nasip et. Rabbim! Senin kuvvetinle yürüyorum. Sana tevekkül ettim. Ümidim sensin. Rızık olarak bana takvayı ihsan et. Günahlarımı affet.” Okunabilir veya kendi bildiğin dualar da olabilir.
Ehl-i beyt yoluyla gelen bir haberde Enes radıyallahu anh’ten şöyle rivayet edilmektedir.
“Ahir zamanda insanlar, hacca dört sınıf olarak gidecektir: Saltanat sahibleri, tenezzüh (gezinti) için; Zenginler ticaret için, Fakirler dilencilik için, okuyucular da riya ve gösteriş için gidecekler.” (Deylemi)
Bu hadis-i şerifte, hac esnasında icra edilmesi mümkün olan dünyevi gayelere özetle işaret vardır. Bütün bu gayeler, haccın faziletinden insanı mahrum eder ve “Allah için hac” olmaktan çıkarırlar.
Gayen Resulü Ekrem sallallahu aleyhi vesellem’in huzurunda tüm bedeninle, edep ve haya bütünlüğü ile ziyaret edebilmek olmalıdır. Eğer hayatta olsaydı O’nun mübarek şahsına ne kadar yaklaşabiliyor idiysen Allah Resulünün kabrine de o kadar yaklaş. Sanki her an sana bir soru soracakmış gibi yakın durmalı. Bilmiş ol ki, Resul aleyhisselatu vesselam senin orada hazır bulunduğunu, orada ziyaretçi olduğunu bilmektedir. Çünkü, ona verdiğin selam ve getirdiğin salavat-ı şerifler kendisine o anda yetişir.
Rivayet ediliyor ki, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem:
“Allah, benim kabrimde bir meleği vazifelendirmiştir. Ümmetimden bana selam verenlerin selamını o melek bana tebliğ eder.” (Nesai)
Samimi duygularla Allah Resulü ile konuşmanı yapabilmek. Söz verip sözünde durabilmek. Seni duyuyor iken. Ağzından çıkanı düşünerek konuşabilmek.
Sonuç Olarak
Geçmişten geleceğe olan bu yolculuk hakkıyla yerine getirilmelidir. Asla kolay bir yolculuk değildir. Derdiniz, “Hacı desinler,” olmamalı. Bu yolculukta unutmayın siz davetli bir misafirsiniz. Beraat gecesinde ismi belirlenen bir misafirsiniz. Bu durumda bu yolculuğa layık olabilmek ve tek amaç Allah-u Zülcelâl’in rızasını kazanmak olmalı.
Tabiri caiz ise bu yolculukta görmeyen, işitmeyen, karışmayan olun kardeşlerim. Kusur aramayın, sorgulamayın. Misafir ev sahibinin kutsal saydığı yerlerde kusur arayan değil gereği gibi “Kul” edasına bürünen olmalı.
Hac vazifesi! Bir seyahat, bir yeri görmekten ibaret değildir. “Hacı” unvanı kazanmak için gidilen bir yer değildir. Oraya gitmek aşkla gidebilmek ister.
Ey giden hacı adayları, âşık olun, sevdalı olun. Çünkü, seven sevdiği ile buluşmaya gidiyor. O’na layık olabilmek. Yani; “Kâbe Bir Varış, Mekke Bir İstikamet, Medine Sevgili’ye Kavuşma Anıdır.”
Ayette: “Allah için haccı ve umreyi tamamlayınız.” (Bakara; 196) buyuruluyor.
İmkân olmadığı zaman kendinizi zorlamayın. Samimi olmak en güzel haldir. Rabbim! nasip olup da gidebilenlere bu yolculukta affedilmiş olarak dönebilmeyi nasip etsin. Bu yolculuktaki kazanımlarınızın ebedi hayata kadar daim olmasını dilerim. Selam ve dua ile.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ