Hz. Peygamberi Niçin Severiz?

  • 05 Nisan 2015
  • 748 kez görüntülendi.
Hz. Peygamberi Niçin Severiz?
REKLAM ALANI

İnsanlığın Efendisi, son peygamber, Şefaati Uzmâ’nın, Makam-ı Mahmûd’un sahibi, Allah’ın Habîbi, hayatımızın her karesinde derin izler bırakan…

 

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resulü’nü (asm) candan öte sevmemiz için sayısız nedenimiz vardır. Burada konuya ışık tutması açısından bunlardan yalnızca bir kaçından bahsedeceğiz.
Onu sevmek imanın gereğidir

REKLAM ALANI

İnancın kalpte yerleşip karar kılması, neşv-ü nema bulup meyve vermesi için sevgi ile yoğrulup şekillenmesi gerekir. Sevgi her şeye can verir, ruh üfler. O olmadan yalnızca aklın gereği ile inanmak, cansız bir bedene sahip olmak gibidir. Bunun için Allahu Zülcelal, çeşitli vesilelerle pek çok ayette sevgiye vurgu yapmaktadır. Birçok ayette sevgi, ulaşılması gereken ulvî gaye olarak nitelenmiştir.
“Rahman olan Allah, iman edip salih ameller yapanlar için bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 96) “…İman edenlerin Allah’a olan sevgileri çok daha fazladır…” (Bakara, 165)
Rabbimiz sevilmek kadar sevgisini de öne çıkararak, sık sık inanan kullarını sevdiğini ifade buyurmaktadır. “Rabbinizden af dileyin, ona tövbe edin. Muhakkak ki Rabbim çok rahmet eden ve çok sevendir.” (Hûd, 90)
“Kullarım sana beni sorarsa: Ben çok yakınım. Dua ettiğinde, dua edenin duasını kabul ederim. O halde kullarım davetime icabet etsinler, bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara, 186)
Nelerin yapılmasını sevdiğini, neleri sevmediğini açıklayan Allahu Zülcelal, sevgi ile amelin beden ve ruh gibi birbirinden ayrılmayacağını işaret buyurdu.

 

“Allah tövbe edenleri sever.” (Bakara, 222)

“Allah takva sahiplerini sever.” (Âl-i İmrân, 76)

“Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmrân, 146)

“Allah adil olanları sever.” (Mâide, 42)

“Allah zulmedenleri sevmez.” (Âl-i İmrân, 57)

“Allah haddi aşanları sevmez.” (Bakara, 190)

“Allah fesatçıları sevmez.” (Mâide, 64)

“Allah israf edenleri sevmez.” (En’âm, 141)
Allah Resulü (asm) sevginin imanın gereği olduğunu bildirerek şöyle buyurmuştur: “Beni babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.”(1)
“Üç haslet vardır ki, bunları kendisinde bulunduran kimse imanın zevkini tadar. Allah ve Resulü’nü onlar dışındaki her şeyden çok sevmek, birini ancak Allah için sevmek ve küfre dönmeyi ateşe atılmak kadar kötü görmek.”(2)
Enes b. Mâlik anlatıyor: “Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte Mescid-i Nebevî’nin dışında bulunurken bir adam gelerek Allah Resûlü’ne (asm):

 

– Kıyamet ne zaman kopacak? Diye sordu.

– Kıyamet için ne hazırladın?

– Hiçbir şey hazırlamadım ama ben Allah ve Resûlü’nü çok seviyorum.

– O zaman sevdiklerinle birlikte olacaksın. Biz:

– Yâ Resûlallah! Bizde öyle miyiz? Diye sorduk.

– Evet, buyurunca şimdiye dek hiç olmadığı kadar çok sevindik.(3)

 

Ebu Zer anlatıyor: “Bir gün Allah Resûlü sallallahu aleyhi veselleme:

– Yâ Resûlallah! Bir cemaati sevdiği halde onlar gibi amel edemeyen kişinin durumu hakkında ne buyurursun? Diye sordum.

– Sevdiğiyle birlikte olacak, buyurdu.

– Ben Allah ve Resûlü’nü seviyorum, dedim. Yeniden,

– Sevdiğinle birlikte olacaksın, buyurdu.(4)
Allah’ı seven Resulü’nü de sever

Sevginin en önemli unsurlarından biri sevgilinin sevdiklerini sevmektir. Allah’ı seven onun sevdiklerini de seviyorsa sevgisinde samimidir. Yoksa kendisini aldatıyordur.

 

Şu kudsî hadis bunu açıkça ortaya koymaktadır: “Allah bir kulunu severse, Cebrail’e (as): ‘Allah falanı seviyor, sen de onu sev!’ Diye nida eder. Cebrail (as) onu sever ve gök ehline: ‘Allah falan kulunu seviyor, siz de sevin!’ Diye duyurur. O kişiyi onlar da sever. Sonra o kişi, yeryüzünde yaşayanlara sevdirilir.”(5)

 

Allah Resulü (asm): “Nimetlerinden size rızk verdiği için Allah’ı sevin, Allah’ı sevdiğiniz için beni, beni sevdiğiniz için de ehli beytimi sevin.” Buyurmaktadır.(6)
Bize Allah’ı (cc), onun dinini tanıtan, Rabbimizin nelerden razı olup nelere kızdığını bildiren, onu bize sevdiren Allah Resulü’nü (asm) sevmek, elbette Allah’a olan sevgimizin bir tezahürüdür. Allah da kelime-i şahadetten ezana, pek çok yerde Habîbi’nin ismini kendi ismi ile birlikte zikrederek bizi onu sevmeye teşvik etmiş, kendini sevmeyi ona itaat etme şartına bağlamıştır: “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”(7)

 

Dalaletten Kurtuluş Vesilesidir

 

Peygamberler vahiy yolu ile Allah’tan aldıkları eşsiz hakikatleri insanlara ileterek, onları aydınlatır, içine düştükleri cehalet ve dalalet batağından kurtarır, doğru yola sevk ederler. Bununla kalmaz kendilerine tabi olanları cennette, içinde hiçbir üzüntü ve eksiklik bulunmayan ebedî saadete iletirler.
Bütün insanlığın kurtuluş vesilesi olan son peygamber Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem, insanları İslam’a davet ederek, tüm dünyayı hakikat nuru ile aydınlattı. Sözleri, mücadelesi, yaşantısı ve kendisine indirilen Kur’ân ile dalalet bataklığında inleyen insanlığın elinden tuttu. Onları bataktan kurtarıp tedavi ederek yeniden hayata döndürdü. Bununla kalmadı gelecek nesillere dalaletin her çeşidinden kurtaracak eşsiz bir ilahî reçete bıraktı.

 

Üstat Bediüzzaman (r.aleyh) bu hususu şu veciz sözleri ile ifade etmektedir: “İşte o zat, ebedî saadetin habercisi, müjdecisi, Sonsuz rahmetin kâşifi, ilacı, kâinattaki ilahî saltanatın dellalı, seyircisi, kulluğu ciheti ile muhabbet timsali, insaniyetin şeref kaynağı, yaratılış ağacının en nuranî meyvesi, peygamberliği cihetiyle hakkı gösteren kat’i delil, hakikat güneşi, hidayet feneri, saadet vesilesi…
Şu geniş Arap yarımadasında yaşayan nice vahşi, adetlerine körü körüne bağlı, mutaassıp ve bir o kadar da inatçı bir milleti, ne kadar kısa zaman içerisinde değiştirdi. Onları kökleşmiş adetlerinden söküp aldı. O vahşi hallerini ve seciyelerini yok edip yerine en güzel ahlaki meziyetleri yerleştirdi. Ve böylelikle yaşadıkları asrın en gelişmiş, en medeni milletlerine üstat ve muallim eyledi.” (8)
İbn Hacer de şöyle der: “Bir Müslüman Allah Resulü’nü (asm) sevdiğinden dolayı elde ettiği eşsiz güzellikleri tefekkür ettiğinde görecektir ki, müjde ve uyarıları ile kendisini küfür karanlığından iman nuruna çıkaran odur. İnanları kurtuluş sebebi, onları ebedî sermedî nimete sevk eden yine odur. Onun bu faydaları hiçbir fayda ile kıyaslanmayacak kadar büyüktür. Yalnızca bu yönüyle bile onu herkesten çok sevmemiz gerekir.”(9)
Allah Resulü’nün (asm) gönderildiği zamanı Kur’ân şöyle ifade etmektedir: “…Hatırlayın; hani siz birbirinize düşmandınız. Allah kalplerinizi birleştirdi. Onun nimeti ile kardeşler haline geldiniz. Siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz. Allah sizi ondan kurtardı. Allah ayetlerini size böylece açıklıyor ki doğruyu bulasınız.” (Âl-i İmrân, 103)

 

Allah Resûlü (asm) ise beliğ bir ifade ile bu gerçeği şu misal ile açıklıyor:

“Benim görevim ateş yakan ve ateş etrafını aydınlatmaya başlayınca kendilerini onun içerisine atmaya kalkışan kelebeklere engel olmak, onları ateşe düşmekten korumak isteyen kişinin hâli gibidir. Ben sizi ateşe düşmekten korumak istiyorum size: ‘Ateşten kaçın! Ateşten kaçın!’ Diyorum ama siz kendinizi ateşe atmak için çırpınıyorsunuz. İşte benim ve sizin durumunuz böyledir. Ben sizin ateşe düşmemenize çalışırken, siz beni dinlemiyor, ateşe hücum ediyorsunuz.”(10)
En Güzel Örnek

 

Efendimizin en güzel örnek olduğunu Kur’ân bütün insanlığa en yüksek perdeden haykırmaktadır. “Andolsun ki, Allah Resulü’nde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel örnekler vardır.” (Ahzâb, 21)
Allah (cc) bütün iyi huy ve yüksek meziyetleri en mükemmel şekli ile onda topladı. Zaten onun gönderiliş sebeplerinden biri güzel ahlakı tamamlamak değil miydi? Allah Resûlü (asm); “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” Buyurmuyor muydu?(11)

 

O yalnızca örnek olmamış, bütün insanlığın öğretmeni olmuştur. “Ben öğretmen olarak gönderildim.”(12) Buyurarak tüm güzellikleri bize tek tek öğreten O’dur.

 

Sözleri, hareketleri, davranışları ve yaşantısı ile sahabelere örnek olarak; onları ilim, ahlak, ibadet, medeniyetin ve insanlığın zirvesine çıkaran “En Sevgili” yalnızca onlara değil bütün insanlığa onlar için hayatî öneme sahip olan her alanda inanılmaz güzellikte örnekler sunmuştur.

 

İnsanlık nezaketin, şefkatin, sevgi ve merhametin, affın, adaletin, cömertliğin, fedakârlığın, tevazu ve hayânın, doğruluğun, azim ve gayretin, vefanın, cesaretin en güzel örneklerini onda gördü.
Sevgiyi, güler yüzlü olmayı, selamlaşmayı, temizliği, ibadeti hep ondan öğrendik.

 

Onunla tanıdık Rabbimizi, onunla sevdik.

Onunla öğrendik hakikatin en ince detaylarını.

Onunla tanıdık nefsimizi, bizi kötülüğe sevk eden şeytan ve dostlarını.

Onunla öğrendik yavrumuzun başını okşamayı.

Ondan öğrendik hanımlara değer vermeyi.

Zulmün aslında karanlık olduğunu, affetmenin büyüklük olduğunu…

İnsanlara hizmet edenin insanların efendisi olduğunu…

 

“De ki; Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, Resûlü’nden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevgili ise Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”(Tevbe, 24.)

 

Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellemi yakından tanıyan sahabe efendilerimiz, büyük bir aşk ve heyecanla onu örnek alıp, adım adım takip etmişlerdi.

 

Kaynaklar: 1-Buhari, İman, 8. 2-Buhârî, İman, 9; Müslim, İman, 67; Ebu Dâvud, Zekat, 5, Tirmizî, İlim, 10; Nesâî, İman, 3; İbn Mâce, Fiten, 23. 3- Buhârî, Fedâil, 6, Edeb, 95; Müslim, Bir ve Sıla, 163, Müsned, 3/227. 4- Ebu Dâvud, 122, Tirmizî, Zühd, 50, Dârimî, Rikak, 20. 5-Buhârî, Edeb, 42. 6-Tirmizî, Menâkib, 31. 7-Âl-i İmrân Sûresi, 3:31. 8-Bediüzzaman, Risale-i Nur Külliyatı, 1:92. 9-İbn Hacer, Fethü’l-Bâri, 1/59. 10-Buhârî, Enbiya 40; Müslim, Fedâil, 17-19; Tirmizî, Edeb, 82. 11-Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8. 12-İbn Mâce, Mukaddime, 17. 13-Buhârî, Ezan, 81; Müslim, Müsafirin, 177; Müsned, 5/182.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ