KADIN DA ERKEK DE İFFETİNİ KORUMALIDIR
Ailede huzur ancak İslam’la olur
Günümüzde yuva yıkan en büyük etkenlerden birisi de eşlerin namuslarını korumamaları, yani birbirlerini aldatmalarıdır.
Bu tür şeytani yollara tevessül edenler çok şeylerini kaybedebilirler. En başta eşlerini, çocuklarını, yuvasını, huzurunu, kendilerine saygılarını, belki işlerini ve kariyerlerini, saygınlıklarını ve hatta hayatlarını…
Birkaç dakikalık bir zevk, kısa bir dönemlik macera için her şeyi riske atmışlardır. Oysa eşler, Allah’ın gösterdiği yola uyup temiz olanı seçseler, diğer bir deyişle, helal olan bir seçim yapsalar, her açıdan rahat ve huzurlarını koruyacaklar. Kendilerine güvenleri artacak hem karşılıklı sevgi ve saygı muhafaza edilecek hem de sağlam aile bağları oluşacaktır.
Ailede mutluluğa kavuşmanın ana yolu, eşlerin dinlerini yaşamalarından geçer. Çünkü dinin haram olarak belirlediği yasaklara dikkat eden eş, hem kendisini hem de yuvasını her türlü olumsuzluktan koruyacaktır.
Bir mütefekkirin şu sözü ne kadar manidardır. “İyi ki din var. Eğer din olmasaydı, ben hanımıma (namusunu koruma açısından) ve işçime (malım mülküme sahip olma açısından) güvenemezdim.”
İslam’ın koyduğu temel esas olan can, mal, akıl ve din emniyetinin yanı sıra, ırz ve neslin korunması ilkesidir. İslam’da evliliğin bir gayesi de şehevi arzuların, ihtiyaçların meşru yollarla tatmin edilmesini sağlamak ve böylece zinadan korunmaktır
Zina, dinimizce en büyük günahlardan biridir. Zina, sadece tarafları ve tarafların yakınlarını ilgilendiren şahsi bir suç değil; bu, tüm toplumu, toplumun temel nüvesi aileyi kökünden sarsan, insanlardaki namus ve iffet duygusunu rencide eden, ahlaksızlığın yayılmasını hızlandıran toplumsal bir beladır. Cenabı Hak bu hususta ayeti kerimelerinde şöyle buyuruyor: “Zinaya yaklaşmayın. Doğrusu o büyük bir hayâsızlıktır, kötü bir yoldur.” (İsrâ; 32)
Şüphesiz namus ve şerefin korunmasının en güzel yolu, iffetli olmaktan geçmektedir. Zira iffet, insanın süsü, ziyneti ve namus anlayışının göstergesidir. İffet ve namus duygusu, insanlarda doğuştan var olan ve onu diğer canlılardan ayıran en belirgin bir niteliktir.
İffet duygusu, bir müminin kötülüklere, çirkinliklere, haramlara bulaşmasını önleyen bir kalkandır. İffetli müminin kapısı, Allah ve Resulüne, dolayısıyla kendisine ve başkalarına karşı saygısızlık içeren her türlü çirkinliğe kapalıdır. İffetsiz insan ise her türlü kötülüğü işlemeye elverişlidir.
Erkekte namusla mükelleftir
Namus, sadece kadın tarafına yüklenmesi gereken bir husus değildir. İffetli ve namuslu yaşamak, kadın-erkek her insanda bulunması gereken üstün manevî bir özellik, ahlakî bir güzelliktir. Evli erkek ve kadın, birbirleri üzerine örtü olmuş bireylerdir ve birbirlerinin namusunu koruma ve gözetmede ortaktırlar.
Kur’anı Kerim’de bu husus şöyle ifade edilmektedir. “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, (yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, ziynet (yer)lerini göstermesinler.” (Nur; 30-31)
Ayeti kerimede belirtildiği gibi Cenabı Hak, hem erkeklerin hem de kadınların namuslu olmalarını emretmektedir. Ne yazık ki ülkemizde, erkeklerin eşlerini aldatması normal kabul edilebilmektedir. “Erkektir, elinin kiridir, yapar ama döneceği yer yine evidir” düşüncesi ve söylemi, hem çok çirkindir hem de kesinlikle İslam’la bağdaşmaz.
Ailede, sadakat sadece kadından beklenmemeli, erkek de hanımına karşı sadakat duygusu içinde olmalıdır. Günümüzde erkeklerin gayrimeşru işlere girmesi övünülecek bir husus olarak benimsenirken, kadının gayri meşru hareketlerinin cezası, ölüm olarak telakki edilmektedir.
Şu iyi bilinmelidir ki; İslam’da kadın ve erkek, haram ve helal konusunda sorumluluk açısından birdir. İslam’a göre zina cezası, erkek ve kadın için aynıdır. Yine, zina yapan erkekle zina yapan kadının kazanacağı günah da aynıdır. Erkekler eğer hanımlarından sadakat bekliyorlarsa kendilerinin de bu konuda sadakat göstermeleri gerekir.
Sevgili Peygamberimizin sallallahu aleyhi vesellem şu uyarısını erkeklerin iyi anlaması gerekir: “Başkalarının hanımlarına iffetli davranın ki sizin hanımlarınız da iffetli ve namuslu olsunlar.” (Hakim, Müstedrek, 4/154.)
Bu hadisi şerifin manasına uygun, şu hikâyeciğe yer vermeyi faydalı görüyoruz. Bir şehirde namuslu bir aile varmış. Koca kuyumcu, kadın ise ev hanımıymış. Bir gün kadın her gün süt getiren erkek satıcıdan süt almak için kapı aralığından tenceresini uzatmış. Ama sütçü önceden yapmadığı bir şeyi yapmış. O gün kadının elini şehvetle tutuvermiş. Kadın tencereyi hemen bırakıvermiş. Sütçünün yaptığına çok üzülmüş. Kocası evine geldiği zaman ağlayarak, söyle bugün ne yaptın ki benim başıma şöyle bir iş geldi” diyerek olanı anlatmış.
Bunun üzerine adam şöyle bir itirafta bulunmuş: “Evet, hanım özür dilerim. Bugün hiç yapmadığım bir işi yaptım ve bilezik almak isteyen bir kadın, takamıyorum bana yardım et, deyince, bileziği koluna takarken, bunu sanki zor oluyormuş gibi geciktirerek yaptım ki, kolu bir iki saniye daha çok elimde kalsın, diye düşündüm. İşte senin başına gelenin sebebi budur.” demiş.
Zina’ya götüren yollara sapmayın!
İslam, zinayı yasakladığı gibi insanları zinaya sürükleyebilecek şeyleri de yasaklamıştır. Merak eden, bakmak isteyecek, bakan; sonra onu tutmak isteyecektir. Tutsa bu kez de sahip olmak isteyecektir. Çünkü şehvetin mayasında bu vardır. Sonra zina vuku bulacaktır. Zina ise yasaklanmıştır. Bir şey yasaksa ona götüren her şey de yasaktır.
Cinslerin serbestçe karışımını önlemek, kadınların süsleri ve makyajlarıyla yabancı erkeklere görünmesinin önüne set çekmek, erkeklerle kadınları uzun süre bekâr kalmamaya teşvik etmekten başka; toplumun bir başka deyişle halkın gözlerini, dillerini, kulaklarını, kalplerini herhangi bir çirkeflikten kurtarmak, ancak İslâm’ın edep anlayışının hâkim olmasıyla mümkündür.
İnsanın, organlarını zinaya götürecek hareketlerden koruması gerekir. Organların zinası olabileceğini Peygamberimizin şu hadisinden öğrenmekteyiz: “Hiç şüphe yok ki, Allah Âdemoğluna zinadan nasibini yazmıştır. Buna kesinlikle erişecektir. Gözlerin zinası bakmak, dilin zinası da konuşmaktır. Nefis temenni eder ve şehvetlenir. Ferç (avret mahalli) de ya bunu tasdik eder ve (yahut da) yalanlar.” (Buhari, İstizan 12)
Evli veya bekâr olan Müslüman kardeşlerimizin hem büyük hem de küçük zinadan korunabilmeleri için dinimizin tavsiye ettiği tedbirleri biraz daha detaylı ele alalım.
Tesettür en büyük korunak
Dinimiz, kadınların örtünmelerini emrederken erkeklerin de bakışlarını tutmalarını isteyerek cinsel günahlara geçit vermemiştir.
Giyinmenin nedeni, iffetin ve namusun sembolü olmasından da kaynaklanır. Örtünme; iki cinsin birbirine karşı gayrimeşru eğiliminin yaygınlaşmasını ve kadınların erkekleri tahrik etmesinin önüne geçmenin adı sayılabilir. Her ne kadar hanımların avret yerlerini örtmek şeklinde anlaşılsa bile asıl tesettürü, kadının yabancı erkeklere karşı bir sınır ve mesafe koyması şeklinde anlamak gerekir.
Tesettürün, özellikle kalbinde art niyet olan erkeklerin tacizlerine karşı hanımların en büyük sığınağı olduğunu Yüce Rabbimiz şöyle haber vermektedir: “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle; (yabancı erkeklerin yanında, üzerlerini vücutlarını kapatan dış elbiselerini giysinler) Böyle giyinmeleri Müslüman olarak tanınmaları, dolayısıyla sataşmaya uğramamaları için daha uygundur. Allah yargılayıcıdır, bağışlayıcıdır.” (Ahzab; 59)
İslamiyet, hanımlardan yabancı erkeklere karşı alabildiğine örtünmesine isterken, Müslüman hanımın kocasına karşı da yerine göre; alabildiğine albenili, güzel, alımlı, bakımlı, cilveli olmasını ister. Yine, İslam’a göre kadının bütün vücudu kocasına helaldir. Hanımlar en güzel kıyafetleri ve güzelliklerini, sadece kocası için sunmalı ve onu dışarının büyülü dünyasından, evine çekmeyi ve bağlamayı bilmelidir.
Eşler bilmelidir ki; başkasında cazip gibi görünen özeliklerin tamamı kendi eşlerinde de vardır. Ayrıca, karı ve koca eşlerini başkalarıyla kıyas etmemelidirler. Çünkü herkesin özelliği farklıdır. “Çirkin insan yoktur, süslenmeyen insan vardır” sözü bu açıdan doğrudur. Kişiler, eşlerinin üstün ve güzel yanlarını görüp onunla mutlu olmaya ve ailelerini mutlu etmeye çalışmalıdırlar.
Bu hususta yaşanmış bir hadiseyi, bir arkadaşımdan dinlemiştim. Arkadaşımın tanıdığı kişi, kendi evinde eşiyle beraber bir film seyrederken, filmde gördüğü aktrise, iç geçirircesine “Kadın dediğin böyle olmalı” der.
Bu sözü duyan hanımı ise sesini çıkarmaz ama çok ağırına gider. Evin hanımı bir müddet sonra, yine aynı filmde yer alan yakışıklı aktör ekrana çıkınca da “Erkek dediğin böyle olmalı” diyerek kocasına lafı yapıştırır. Bu sözü duyan erkek, çılgına döner. Evde büyük bir kavga çıkarır. Çıkarır ama aslında hatalı olan erkektir. Evet, gerçekten ufacık bir kıvılcım, ormanlar yakar. Ufacık bir söz yuvalar yıkar.
Yüce Allah, Kur’anı Kerimde bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Ey peygamber hanımları, siz diğer kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takvalı kimseler iseniz, edâlı ve yumuşak söylemeyin. O takdirde kalbinde hastalık bulunan kimse umutlanır. Siz hep uygun söz söyleyin. Evlerinizde oturun. İlk cahiliye zamanındaki gibi açılıp saçılarak, salınıp yürümeyin. Namazı da dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey ehl-i beyt, Allah sizden ancak kiri giderip tam anlamıyla sizi temizlemek ister.” (Ahzab; 32-33)
Müslüman hanım ve erkeklerin, karşı cinsten kişilerle, ister yüz yüze, ister telefon, ister sanal görüşme (chat) gibi imkanlarla muhabbet etmeleri ve konuşmalarının gayri meşru ilişkilere sebep olduğu da bir gerçektir ve son derece yanlıştır.
Ne yazık ki evli de olsa kimi erkek ve bayanların, internetten tanıştıkları karşı cinsten kişilerle sanal görüşme yapmaları, samimi muhabbetlere girmeleri, çoğunlukla aile facialarıyla sonuçlanmaktadır. Böyle uygunsuz görüşmeler neticesinde, nice yuvalar yıkıldı gitti. Ahirette verilecek hesap da cabası.
Bakmayın, iliştiğinde
gözlerinizi çevirin
İslâm’da namahrem (nikâhı düşen) kadınlara bakılması haramdır. Zira bütün ahlak dışı münasebetler, bakışmalarla başlar. Bakışmalar, ahlaksızlığı derece derece yükseltir.
Kalbin ana girişi gözdür. Şehvetli bir bakış, karşı tarafın belki davetkâr bir gülüşüne sebep olabilir. Bir gülüş konuşmaya, konuşma buluşmaya, buluşma ise zina gibi korkunç durumlara götürebilir.
İnsanoğlu yaratılışı icabı, özellikle erkek cinsi, çabuk tahrike kapılan bir yaratıktır. Evde, okulda, işyerinde, pazarda, TV’de ve her yerde, açık kadınlarla muhatap olan erkekler, yoğun bir cinsel tahrikin ve yönlendirmenin kurbanı olmaktadırlar.
Öyleyse zina fiilini önlemek için en mühim ön tedbirlerden biri, göze hâkim olup şehvet nazarıyla harama bakmamaktır. İslâm âlimleri, harama bakmanın, kalbi bozan en mühim amillerden biri olduğunu kabul etmektedirler. Hatta seleften bazıları, “Namahreme nazar etmek, kalbe düşen zehirli bir oktur.” demişlerdir. Zehir nasıl zahiri vücudumuzu bozarsa manevi bedenimizi de öyle bozacaktır.
Açık saçık görüntülere bakmak, müstehcen içerikli filmler seyretmek ve buna benzer muhtevada yayın yapan internet sitelerine girmek, namus ve iffet için en büyük düşmanlardandır.
İşte Cenabı Hak, ailelerin, dolayısıyla toplumun saadetini zedeleyen felaketleri, Kur’anı Kerim’de ayetleriyle ve gönderdiği peygamberiyle bize haber vermiştir. Kuran’ın emirlerine ve peygamberimizin hadislerine uyulduğu zaman, karı koca arasındaki muhabbet ve iyi münasebet devam eder, mutlu bir hayat yaşarlar. Böylece hem dünyada mesut olurlar hem de ahirette saadete kavuşurlar.