Kıyamet Gününü Unutmayalım

  • 28 Haziran 2022
  • 671 kez görüntülendi.
Kıyamet Gününü Unutmayalım
REKLAM ALANI

İRFAN SOHBETİ / Seyda Feyzullah Konyevi (ks)

 

Allah azze ve celle bize Peygamberleri vasıtasıyla ahirette olacakları anlatmıştır ki, biz oraya gittiğimiz zaman hazırlıksız olmayalım, nasıl hazırlık yaparsak kurtulacağımızı bilelim.

REKLAM ALANI

Kıyamet Habercisi: Sûr

Ebu Hureyre radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in Sûr hakkında:

“O nurdan bir boynuzdur. Çok büyüktür. Beni Hak Din ile Peygamber olarak gönderen Allah-u Teâlâ adına yemin ederim ki büyüklüğü yerle gök arası genişliğindedir…” (İmam Gazali, Kalplerin Keşfi)

Yani düşününki, o surun ağzı tüm gezegenlerin girebileceği büyüklükte bir yerdir. Bu insanlığın bitiş noktasını temsil ediyor. İnsanlığın hatta dünyanın da bitişini simgeliyor. Öbür dünyada tekrar diriltmek üzere memur edilmiş olan bir meleğin elindeki, o büyük bir olayın aletidir, habercisidir.

İhtilaflar olsa da en kuvvetli görüşe göre 3 defa Sûr’a üfürülecek. Bu sahne çok büyük, çok çetin, şiddetli bir sahnedir. Allah azze ve celle ayet-i kerimede buyuruyor:

“Sûr’a üfürüldüğü gün Allah’ın diledikleri müstesna göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır…” (Neml, 87)

Allah’ın azabının ağır olduğunu söylediği ilk Sûr. Bu ilk Sûr insanları korkutacak sarsıntıya uğratacak. Büyük bir zelzele yapacak. İkinci Sûr üflenmesi, insanların ölümüne sebep olacak. Üçüncü Sûr üflenmesi ise diriltme Sûr’udur.

Kıyamet, insanlar gafletteyken kopacak. Şu da var ki Elhamdülillah kıyamet müminlerin üzerine kopmayacak. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:

“Kalbinde zerre miktar imanı olanın ruhu alınacak. Kendisinde hiçbir hayır olmayan kimseler dünyada kalacaklar…”(Müslim, Fiten 52)

Kıyamet kafirlerin üzerine kopacak. Bu da müminler için büyük bir müjdedir.

Bilemeyiz, birinci surda müminler hayatta mıdır, değil midir? Hayatta ise inşallah bu korkudan müstesna tuttuğu kişiler müminlerdir, inşallah.

Bu öyle bir dehşet ki, bizim bildiğimiz herhangi bir korku gibi değildir. Öyle bir korku ki, ayet-i kerimede:

“(Kulakları sağır eden) O ses geldiğinde, işte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.” (Abese, 33-36) Buyuruluyor.

Bir başka ayet-i kerimede:

“Onu (kıyamet dehşetini) gördüğünüz gün, her emzikli (kadın) kendi emzirdiği bebeğini unutup (vaz)geçecek ve her gebe (kadın) kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş (aklını yitirmiş gibi) görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah’ın azabı pek şiddetlidir.” (Hac, 2) buyuruyor Allah azze ve celle.

Allah azze ve celle bir süre dünyayı böyle bekletir, biraz daha yaşamalarına müsaade eder. Sonra Allah azze ve cellenin emri ile İsrafil aleyhisselam ikinci defa sura üfler.

Herkes Fanidir,

Yalnız Allah Bâkî’dir

Allah azze ve celle ayet-i kerimede buyuruyor:

“(O gün) Sûr’a üflenecek, ardından -Allah’ın diledikleri dışında- göklerde ve yerde bulunanların hepsi düşüp ölecek; sonra Sûr’a yeniden üflenecek ve onlar birden ayağa kalkmış, etrafa bakıyor olacaklar.” (Zümer, 68)

Allah azze ve cellenin diledikleri müstesna. Allah azze ve celle bildiği halde Azrail Aleyhisselama sorar: “Kimler sağ kaldı?” der. Azrail aleyhisselam da der ki:

“Ya Rabbi Sen ölümsüzsün. Her şeyin Maliki, Ebedi ve Ezelisin. Cebrail, İsrafil, Mikail aleyhimüsselam ve Arş-ı taşıyan melekler ve bir de ben kaldık.”

Allah azze ve celle onların da canını almasını söyler. Hepsinin canını alır. Bir tek Azrail aleyhisselam kalır. Allah azze ve celle Azrail Aleyhisselam’a kendi canını almasını ister. “Sen de ölümlüsün,” der. Sadece ve sadece Allah azze ve celle kalacak. (Müfessir, Mukatil’in rivâyeti)

Allah azze ve celle ise ebedi ve ezelidir. Hayy’dır, Kayyum’dur ölmez o.

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ

“(Yeryüzü) üzerindeki her şey fanidir.” (Rahman, 26)

وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ

“Yalnız Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin vechi (Zatı, kendisi) baki kalacaktır.” (Rahman, 27)

Herkes öldükten sonra Allah azze ve celle tüm kâinata sesleniyor, hiç kimse kalmamış, sessiz bir kâinat… Belki bütün hareketler de durmuştur.

Şimdi bilim dünyası yıldızlara bir ömür biçiyor. Güneşe ömür biçiyor. Bunların ömrünün sonunda söneceklerini söylüyorlar ya hani. Onlar söyleyedursunlar, 1400 küsur sene önce Allah azze ve celle bunların hepsini zaten söylemişti. Fakat maalesef müminler bunları çok fazla araştırmadılar. İnşallah daha çok araştırırlar.

Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede buyurmuştu:

“O gün yıldızlar sönüp dökülecek.” (Tekvir, 2)

Bu bahsettiğimiz zamanda belki de dökülmüş vaziyettedirler. Allah azze ve celle o gün kâinata seslenecek, herkes ruhunu teslim etmiş. Bütün bedenler yerin altında yatıyor.

“Topraktan geldik toprağa döneceğiz,” diyoruz ya. Allah azze ve celle söylüyor, bizi topraktan yarattı ve tekrar toprağa döneceğiz. Sonra bunun devamı var, tekrar topraktan çıkarılacağız. O da yine ayet-i kerimede geçiyor.

Şimdi Allah azze ve celle bütün kâinata sesleniyor; krallar ve prensesler nerede? Nerede o bozguncular ve evlatları? Nimetlerimi yedikleri halde benden başkasına tapanlar nerede? Bugün mülk kimindir? Ayette buyuruyor:

“…Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? (Vahid ve Kahhar olan yani) Tek olan, her şeyi kudret ve hakimiyeti altında tutan Allah’ındır.” (Mümin; 16)

Mülk Allah’ındır

Nerede Firavunlar, Nemrutlar? Bütün saltanat onların elindeydi. Ama hepsi aciz birer insan… Nerede hepsi? Allah azze ve celle yine kendisi cevap veriyor. Cevap verecek kimse yok çünkü.

Mülk, bir olan ve kahredici olan Allah’ındır. Bütün kâinat, milyarlarca galaksi olduğunu söylüyorlar değil mi? Milyarlarca galaksi, her bir galaksinin içerisinde milyarlarca yıldızlar olduğunu söylüyorlar. Bütün bunların sahibi Allah azze ve celledir. Sadece dünya bunlardan bir tanesidir.

Bırakın bizi, bu dünya bile bütün bu kâinatın içerisinde, Allah’ın mülkünün içerisinde bir iğne ucu kadardır. Bu mülkün hepsi ve bundan çok daha büyük olan ahiret alemi, Allah’ındır. Her şeye galip olan, her şeye gücü yeten bir tek Allah’ındır. Mülk O’nundur.

“İki Sur üflenmesi arasında 40 vardır,” Buyuruyor, Resulü Ekrem sallallahü ve sellem. Sahabelerin bazıları bunu farklı farklı yorumlamış, bazıları yorumlamamış hiç. 40 gün müdür, 40 hafta mıdır, 40 ay mı 40 yıl mı? Ama başka hadislerde 40 yıl şeklinde geçen var.

40 yıl boyunca kıvamlı bir sıvı, yağmur şeklinde dünyaya yağacak ve Allah azze ve celle bu sıvı ile insanları, tüm canlıları yeşertecek. Biz adına yeşerme diyoruz yani tekrar vücut bulacak.

Düşünelim ki insanlar topraktan otların yeşerdiği gibi yeşeriyor olsaydı, otlar ise insanların çoğaldığı gibi çoğalmış olsaydı; biri size deseydi ki otlar da insanlar gibi topraktan yeşerecek, o zaman akıl bunu hemen idrak edemezdi. İnsan aklı nasıl görüyorsa o şekilde alışıyor, normal görüyor.

Şimdi Allah azze ve celle buyuruyor ki, tıpkı otların yeşermesi gibi, insanlar da o gün üçüncü Sur’da yeşerecekler. Yani ruhlar girmeden önce insanların kemiklerini etler bürüyecek. Bedenleri oluşacak.

Bir hadis-i şerifte buyuruluyor; “acbuzzeneb” denilen kuyruk sokumu kemiği vardır. Bu kemik dediğiniz şeyi, çok küçük bir nokta farzedin. Bir hücre, bir DNA farz edin isterseniz. Gözle göremeyeceğiniz kadar küçük bir şey. Bu acbüzzeneb dediğimiz şey, bir elmanın tohumu gibi düşünülebilir. Akıl insaflı bir şekilde düşündüğü zaman idrak edebilir. Allah azze ve celle onu gizlemiş. Diyor ki “İnsanoğlu oradan terkip edilecek.”

Ruhlar Bedenlerini Tanıyacak

Allah azze ve celle üçüncü Sûr’a üfürülmesini emredecek. “İsrafil ve Arşı taşıyan melekler dirilsin” buyuracak. Onlar dirildikten sonra İsrafil aleyhisselam hemen görevinin başına geçecek. Çünkü İsrafil aleyhisselamın görevi Sûr’a üfürmektir.

Allah azze ve cellenin emri ile Cebrail, Mikail ve Azrail aleyhisselam da dirilir. Daha sonra Allah azze ve celle tüm ruhları huzuruna çağırır. Onlar Sûr’un ağzına yerleştirilir ve Allah azze ve celle üçüncü Sûr’a üfürme emrini verir.

İsrafil aleyhisselam 3. defa sura üflediği zaman bütün ruhlar göklerde ve yeryüzünde hepsi arıların kovanlarından  çıkıp  dağıldıktan sonra tekrar  yine aynı kendi kovanlarına döndükleri gibi ruhlarda kendi bedenlerini tanıyıp girecekler.

Mevlâna hazretleri bunun için şöyle bir örnek veriyor: “Ruhlar bedenleri nasıl tanıyacak diye soracak olursan, sen karanlıkta ayakkabılarını giyerken sağ ayakkabın ile sol ayakkabını karıştırmadığın gibi ruhlar da kendi cesetlerini karıştırmayacaklar.”

Terzinin ruhu terzinin bedenine girecek, marangozun ruhu yine aynı o marangozun bedenine girecek. Derviş’in ruhu yine o Derviş’in cesedine girecek. Hepsinin ruhu kendi cesedini tanıyacak ve girecek.

Ruhlar kendi cesetlerine girdikten sonra, toprak yarılacak. Cesetler o sırada toprağın altındadır. Bütün canlılar yattıkları yerden kalkacak ve Haşr Meydanı’na doğru gidecekler.

Herkes niçin kalktığını ve nereye gideceğini de bilir. Başına neler gelebileceğini de tahmin eder. Mümin, mümin olduğunu biliyor. Kafir, kafir olduğunu biliyor ve o gün pişmanlıklar hiç fayda vermeyecek.

Cehennemin kapısının önünde, neuzubillah kafirler ağlaşırlarken gözlerinin yaşı kuruyacak. Onlara kimse acımayacak artık. Çünkü sahiplerini inkâr etmişlerdi, Allah’a iman etmemişlerdi.

Zebaniler onlara diyecek ki: “Siz bu ağlamanızın zerresini dünyada ağlasaydınız şu anda burada olmazdınız. İş işten geçti artık.”

İşte bu sahnelerin hepsi, o istenmeyen hadiselerin yaşanmaması, azapların bizim başımıza gelmemesi için anlatılıyor. Orada kendimize azap etmeyelim diye bize anlatılıyor. Allah-u Zülcelal burada onun için “Nefsinize zulmetmeyin,” buyuruyor.

“Zalim olmayın.” Kendi nefsinizin zalimi olursanız Allah zalimi sevmez. O zalim cehennemde azabını çeker neuzubillah.

Allah azze ve celle hepimizi Sırat-ı müstakimden ayırmasın. Bizi nefsimize teslim etmesin. Bize her zaman razı olacağı şekilde amel-i salihler nasip etsin. Bu dünyada beraber olduğumuz gibi öbür dünyada da Allah azze ve celle bizi cennette beraber kılsın. Âmin.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ