Kurban Teslimiyetin İspatıdır
Allah-u Teâlâ nasip ederse Kurban Bayramı’na
kavuşacağız. Arefe gününün sabahından itibaren
teşrik tekbirlerimizle bu büyük bayrama
iştirak edeceğiz.
Arafat dağında Âdem babamız ile Havva anamızın
buluşup tevbe, dua ve niyaz ettikleri
rahmet dağında vakfeye durdukları zamanda
biz de inşaallah Rabbimize yöneleceğiz.
Bayram sabahı, Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail
aleyhimesselam’ı yatırıp, Allah’ın emrine teslim
olduğu zamanda, bizler de Allah’ın emrini
yerine getirmek için malımızdan bir kısmını
kurban olarak sunacağız.
Kurban bayramının ilk günü dünyanın hemen
her yerinde Allah için kurbanlar kesilecek.
Dünyanın en doğusundan en batısına kadar
her meridyende, yevmi nahr gününün kuşluk
Cılız çocuklar, bir an önce pişirsin
diye, et dolu poşetleri annelerine
yetiştirmek için ayakkabısız ayaklarını
kanatırcasına aceleyle seğirtecekler.
vakti girdikçe arzdan semaya Allah için ifa edilen
bir ibadetin ruhaniyeti yükselecek…
Binlerce Müslüman, Hz. Âdem’in imanlı ve
salih oğlu Hâbil gibi, Allah’ın emrimize verdiği
nimetlere şükrün ve her an onları Allah için
feda etmeye hazır olmanın bir ifadesi olarak,
Allah’ın emrini, sorgulamadan itaat ederek ve
ihsan üzere yerine getirerek kulluğunu ispatlayacak.
Kurban Kalplerin Takvasıdır
Kurban bayramı müminlere, şu manasızca
tekrarlarla devam edip giden dünya hayatını
aralayıp ötelerden bir muştu sunacak.
Allah’ın emri yerine getirilirken, “Onların etleri
ve kanları değil ama kalplerin takvası Allah’a
yükselecek…” (Hac, 37)
Allah’ın verdiği rızıkların efendisi olan bir gıda,
belki senenin sadece bu döneminde, yalnız
zengin sofralarına değil, bir sürü elin tek bir
kâseye uzandığı yoksul sofralara da ulaşacak.
Yüzlerce yetimhanede binlerce çocuk sevinecek,
“Kurban Bayramını çok seviyorum, çünkü
et yiyorum,” diyecek…
Cılız çocuklar, bir an önce pişirsin diye, et dolu
poşetleri annelerine yetiştirmek için ayakkabısız
ayaklarını kanatırcasına aceleyle seğirtecekler.
Allah’ın adıyla yanları üstüne yatırılan hayvancıklar
dahi sevinecekler, çocukları sevindirecekleri
için; son nefeslerini huzurla, âsûde bir
şekilde teslim edecekler.
Kurbanlıklarının başında dikilen, dudaklarından
dua ve tekbir sadâları dökülen Müslümanlar
ölüme şahit olmanın sarsıntısıyla sararıp
solarken, “Ya Rabbi affet, senin yoluna
kurban olmak asıl bize yakışırken bu hayvancağızlara
nasip oldu,” diye hüzünlenecekler.
Ahir zaman Müslüman’ının çaresizliği yüreklerini
yakarken evlerine, konu komşularına
buruk bir sevinç taşımakla teselli bulacaklar…
Belki yeryüzünden yükselen onca ah-u
efgânın arasında bu küçük mutluluklar, bu
samimi duygular da semâya yükselecek de,
Âlemlerin Rabbinin arz ehli için rahmet nazarına
vesile olacak…
Hayatın Hakikisini Bulmak İçin
Evet, mü’minlerin gönül ufkunu aşk rengine
boyayan, kızıl şafakların gündüzü muştuladığı
gibi ebediyet gününü müjdeleyen bir Kurban
Bayramı geliyor.
Tekbirler eşliğinde bedenler; aslı olan toprağın
üzerine uzatılacak. Kurbanlıkların şahsında asıl
müminlerin nefisleri yatırılacak kara yere; teslim
olmuş her nefis, kanıyla toprağın damarlarına
aşk aşılayacak.
Gönüllerin özü; zaman ve mekânı aşacak,
ölümde bulacak hayatın hakikîsini… Bütün
kurbanlıklar, fani âleme gözlerini yumarken,
Mevlana’nın seslenişiyle nida edecekler ruhlarımıza:
“Bu cihan tamamıyla fânîdir; aradığını sebatlı,
kararlı âlemde ara!
Sûretin sıfırdan ibarettir; dilediğini mânâ
âleminde dile!
Acı ve tuzlu canı kılıç önüne koy, feda et de
tatlı bir deniz gibi olan canı al!”
Mevlana gibi asıl hayatı nefsi kurban etmekte
arayanlar için, zaten her ibadet bir kurban değil
midir? Huşu ile namaza duran bir mümin
de, elini nefsinin bütün meşgalelerinden çekip,
kendini kurbanlık gibi Rabbinin huzuruna sunmuyor
mu?
“Onlar tekbir getirip namaza girince, kurban
gibi bu dünyadan çıkıp gittiler.
Ey imam, namaza başlarken; ‘Allâhu ekber’
demenin mânâsı şudur: ‘Allâh’ım, biz Sen’in
huzurunda kurban olduk.’
Kurban keserken; ‘Allâhu ekber’ dersin ya. İşte,
öldürülmeye lâyık olan nefsi kurban ederken
de bu söz söylenir.
O esnada beden İsmail, can da Halil İbrahim
gibidir. Can, bu semiz bedenin heva ve
hevesini kesmek için tekbir getirince beden
şehvetlerden, hırslardan kurtulur, namazda
‘Bismillâhirrahmânirrahim’ demekle kurban
olur gider.