MANEVİ GÜNDEM / Regaib Gecesinin ve Recep Ayının Fazileti
MANEVİ GÜNDEM
Regaib Gecesinin ve Recep Ayının Fazileti
Gülistan Dergisi Araştırma
Her insanın kendi dünya görüşüne göre rağbet ettiği, düşkünlük gösterdiği bir şey vardır. O şey ile ilgili fırsatları kollar, gelişmeleri takip eder.
Müslümanların da rağbet ettiği şey Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olan sevaplardır. Nasıl ki bir meslek erbabı kendi mesleğinde kazanç için sezonları, trendleri, kampanyaları, fuar gibi faaliyetleri takip ederse Müslümanlar da sevap kazanmak için daha elverişli, daha fırsatlı olan mübarek mekanlara ve zamanlara rağbet gösterir. İşte yaklaşmakta olan üç aylar da müslümanlar için bereketli ve fırsatlı bir sevap kazanma zamanıdır.
Üç aylar içinde müslümanların ibadetlere daha fazla yoğunlaştığı gün ve geceler vardır. Receb ayının ilk cuma gecesi olan Regaib gecesi ile şâban ayının on beşinci gecesi olan Berat gecesi gibi…
Sözlükte “kendisine rağbet edilen şey, bol ve değerli bağış” anlamındaki ragıbenin çoğulu olan regaib kelimesi hadis ve fıkıh literatüründe “bol sevap ve mükâfat, faziletli amel”manasında kullanılır. Özellikle Mâlikî fıkıh kaynaklarında sünnetin mukabili olarak “müstehap, nâfile ibadet” mânalarında kullanılan bu kelime zamanla Receb’in ilk perşembesini cumaya bağlayan geceye ad olmuştur.
Ebû Tâlib el-Mekkî rahmetullahi aleyh gibi bazı mutasavvıflar Regaib gecesinden söz etmemekle birlikte Receb ayının ilk gecesini ihya etmenin müstehap olduğunu belirtmişlerdir. (Kutü’l-kulûb, I, 121)
Bu günler ve geceler gündüz oruçla, gecesinde namazla ve ibadetlerle ihya edilmektedir. Bazı kitaplarda bu gecelere mahsus belli şekilde ve muayyen sûreler okunarak kılınan hususî namazlardan söz edilir. Hatta bir dönem İslam aleminde bu gecelerde camilerde topluca bu hususi namazlar kılınmıştır.
Regaib gecesiyle ilgili özel ibadet ve kutlamalar ilk kez Hicri yedinci asırda Kudüs’te ortaya çıkmıştır. Zamanla bu gecenin kandil olarak kutlanması Bağdat başta olmak üzere İslam aleminde yaygınlaşmıştı.
Bu şekilde hususi bir namaz kılma adetinin çıkarılmasının bid’at olup olmadığı âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. İslâm âlimlerinin bir kısmı Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiîn dönemlerinde Regaib gecesinin bilinmediğini, kandil geceleri kutlanmasının diğer dinlerin tesiriyle ortaya çıktığını söyleyerek Regaib günü ve gecesinde muayyen ibadetler yapmanın bidat olduğunu belirtmiştir.
Bir kısım âlimler ise genel anlamda fazileti âyet ve hadislerde belirtilen Recep ayının bir gecesi olması dolayısıyla Regaib’in de faziletli gecelerden sayılacağını, bu geceleri vesile ederek kazâ ve nâfile namaz kılmanın, Kur’an okumanın, çeşitli hayırlar yaparak Allah’a yaklaşmaya çalışmanın dinen bir sakıncası olmayacağını ifade etmişlerdir.
Sonuçta Eyyûbî Hükümdarı el-Melikü’l-Kâmil, Regaib namazının camilerde kılınmasını ve bu gecenin kutlanmasını yasaklamıştır. Daha sonraki dönemlerde de benzer tartışma ve olaylar meydana gelmiştir. Osmanlı devrinde Molla Fenârî, Regaib gecesi hakkında olumlu görüş belirtmiş, çeşitli dönemlerde bu konuda risâleler yazılmıştır.
Regaib kandili, gafletten uyanmak ve Üç ayları güzel karşılamak için güzel bir vesiledir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu geceyi ihya edenlere şöyle müjdeler vermiştir:
“Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geriye çevrilmez. Recebin ilk (Cuma) gecesi, Şabanın ortasında bulunan gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleridir.” (Beyhaki, Sünen, Şuabül-İman, 3/342)
Seyda Muhammed Konyevî kuddise sırruh da üç ayların ibadet ve dualarla değerlendirilmesini tavsiye ederdi.
Bu geceye mahsus bir ibâdet şekli olmamakla beraber, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem kılınmasını hususen tavsiye ettiği Tesbih Namazı kılınabilir.
Recep Ayının Fazileti
Receb ayı, eskiden beri savaşmanın haram kabul edildiği dört Haram aydan biridir. O devirde dahi Receb ayında umre ziyaretleri yapılır ve ibadetle geçirilirdi. Recep kelimesi Arap dilinde hürmet edilen, saygı gösterilen manasına gelirdi. Tercib fiili, bir şeye saygı göstermeyi anlatırdı.
Allah-u Zülcelâl:
“Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri kendi katındaki kitabında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü hürmetli aydır. Bu dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyin…” (Tevbe, 36) buyurarak Recep ayına hürmet gösterme inancının hak olduğunu tasdik etmiştir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:
“(Kamerî) yıl, on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Üçü birbiri ardınca gelir. (Bu aylar:) Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Cumâdâ ile Şa’ban arasındaki Mudar kabilesinin ayı Receb’dir.” (Buhârî; Hac 132)
İslam dini Recep ayının bu hürmetini ortadan kaldırmadı. Aksine ardından gelen Şaban ayı ile birlikte Ramazan’a hazırlık ayı olarak hürmet edilmesine devam edildi.
Bu ay, eski ümmetlerin oruç tuttuğu aydı. Taberanî’de zikredilen bir hadis-i şerife göre, “…Allah-u Zülcelal, Nuh aleyhisselamı Recebde gemiye bindirdi. O da, Receb ayını oruçlu geçirip oradakilere oruç tutmalarını emretti.”
Allah-u Zülcelâl Ümmet-i Muhammed’e Ramazan ayında orucu farz kıldı. Recep ayında tutulan oruçlar ise Allah-u Zülcelâl’in af ve mağfiret kapısını çalmaya vesile olan mendup ve müstehap ibadetler olarak kaldı. Hz. Hasan radıyallahu anh Efendimiz Recep ayının kıymeti hakkında şöyle demiştir: “Recep ayında oruç tutunuz. Çünkü Recep ayında oruç, Allah’ın tövbelerinizi kabul buyurmasına bir sebeptir.”
Enes b. Mâlik’ten rivayet edildiğine göre Rasûlüllah aleyhisselatu vesselam şöyle buyurdu:
“Receb ayı, Allah’ın seçtiği aylardandır. O, Allah’ın ayıdır. Allah’ın ayına ta’zim eden kişi Allah’ın emrini büyük tutmuş olur. Kendi emrine değer vereni de Allah naîm cennetlerine koyar ve en büyük rızasını onun için zorunlu kılar…”(Beyhakî, Şuabü’l-iman, V, 346)
Tasavvuf ehli, Ramazanda bir ay oruç tutmaya hazırlık olarak bu ayda oruç tutmaya başlamayı uygun görmüşlerdir. Bu ayda orucun sevabına dair şöyle bildirilir:
“Cennette receb adı verilen bir nehir vardır. Bu nehrin suyu sütten beyaz, baldan tatlıdır. Kim receb ayından bir gün oruç tutarsa, Allah o nehirden ona içirir.” (Beyhakî, Fezailü’l-evkât, s.90)
Ebû Bekr el-Belhî rahmetullahi aleyh şöyle der:
“Receb ayı ziraat (ekim) ayıdır. Şâban ayı ürünü sulama ayıdır. Ramazan ayı ise ürünü toplama ayıdır.”
Bu arada şunu da unutmamak gerekir ki, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem zamanında oruç tutmak ve gece namazı kılmak kandil gecelerine ve üç aylara mahsus bir adet değildi. Onlar ömürlerinin her anını değerlendirmeye gayret gösteriyorlardı. Bizlere ulaşan sahih hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, üzerinde Allah’ın dinini tebliğ, talim, tatbik etme ve devleti idare etme gibi nice ağır yükler varken bir yandan da ibadetten geri kalmıyordu.
Nebi Zişan Efendimiz aleyhisselatu vesselam, ne seferde ne hazerde, ne hastalıkta ne sağlıkta, ne boş vakitte ne meşguliyette ibadetinde bir gevşeklik göstermiyordu. Bizlere örnek olarak gönderilen Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, ömrünü her hal ve şartta Allah’a ibadetle değerlendirip hiçbir zaman gevşekliğe düşmediği halde, üç aylara gelince hem kendisi daha da şevkleniyor hem de aile ve ashabını bu zamanı değerlendirmeye teşvik ediyordu.
Peygamber aleyhisselatu vesselamın bu ümmete ikram edilen bu mübarek ayların bereketinden istifade etmek için şöyle dua ediyordu:
“Allahümme bariklena fi Recebe ve Şaban ve belliğna Ramazan”
Meali: “Recep ve Şabanı bize mübârek kıl, bizi Ramazana kavuştur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem daima geceleri teheccüd namazına kalkıp, uzun uzun namaz kılar, secdelere kapanarak dua ederdi. Buna rağmen Recep ayı girdiği zaman Ramazan ayına kadar bu duayı okuyarak Üç ayların bereketli geçmesi için Allah’tan yardım ve tevfik istiyordu.
Sene boyunca Pazartesi Perşembe günlerini oruçlu geçiren veya her ayın en az üç günü nafile oruç tutan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, Recep ve Şaban aylarına kavuşunca oruç ibadetini daha da artırırdı. Abdullah İbn-i Abbas radıyallahu anh diyor ki;
“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Recep ayında, bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz, ‘(Galiba) hiç yemeyecek (ayın her gününde tutacak)’ derdik. (Bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz, ‘(Galiba) hiç tutmayacak’ derdik.” (Buhari, Savm: 53)
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem belki ümmetine farz kılınmasın diye üç ayların tamamını oruçlu geçirmemekle birlikte bu ayda bariz bir şekilde oruç tutmayı artırıyordu.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, ömrünün her gecesini kandil geceleri gibi, kıyamda, secdede, elleri duaya açılmış olarak geçiriyordu. Biz bunu yapamıyorsak en azından bu fırsat gecelerini değerlendirelim. Kalan ömrümüzü bugüne kadar boşa geçmiş olan günlerden daha iyi değerlendirmek için Allah’ın yardımını isteyelim.
Mübarek Regaib kandiliniz ve Üç aylarınız bereketli olsun. Ümmetin uyanışına, birlik ve dirliğine vesile olsun. Amin.