Müslümanların Düğünü Nasıl Olmalı?
Ülkemizde havaların ısınmaya başlamasıyla düğünler de başlıyor malumunuz. Evlilik, Kur’an’ın emri olduğuna göre, bu evliliğin düğünü de İslam’a uygun olmalıdır. Her hususta olduğu gibi düğünlerimizin de İslam’a uygunluğu konusunda, Müslümanlar olarak çok hassas olmak zorundayız. Çünkü Allah’ın rızasına uygun bir düğün, Allah-u Teâlâ’nın rahmetini, bereketini celbederken; rızasına uygun olmayan, haramlarla dolu bir düğün de -Allah muhafaza- gazabını üzerimize çekecektir.
Düğünlerimiz, müslümanların kaynaşmasına vesile olan, bir önceki neslin, bir sonraki nesil ile tanıştırılarak, arada bulunan irtibat eksikliğini gideren önemli bir hadisedir. Yine, düğünler, insanların, özellikle de düğün sahiplerinin çokça sevindiği ve bu sevinci etrafında bulunanlarla paylaşmak istediği günlerdir.
Yepyeni mutlu bir hayatın başlangıcı olan düğünlerimiz, gayet tabii olarak İslâmî kişiliğimizin, manevî değerlerimizin, talip olduğumuz medeniyet anlayışının simgesi olmalı, haramlarla lekelenmemelidir.
Düğünler, düğün sahiplerinin takva ve ihlâs derecesinin, sahip oldukları hayat anlayışının açık göstergesi olmaktadır.
Düğün merasimlerini, İslam’ın umumi haram ve helâl esasları çerçevesinde düşünmek gerekir. Çünkü evlenecek kimselerin yaşadığı çevre şartları, örf ve âdetler çeşitlidir. Bunları teker teker tahlile tâbi tutup ayıklamak çok güç olacağından, bu merasimlerde aranacak temel ölçü, İslam’a uyup uymadığı meselesi olmalıdır.
Düğün nasıl İslam’a uygun olur?
İyice bilinmesi ve anlaşılması için bu yazımızda, “İslami bir düğün nasıl olmalıdır?” sorusunun cevabını arayacak, izah etmeye çalışacağız.
1) Düğünler ilan edilmelidir: Sünnette belirtildiğine göre, nikâhta aranan şartlardan birisi ilân edilmesidir. Böyle bir ilân, meşru evlilikle gayr-i meşru münasebetleri birbirinden ayırır. Bu hususu Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam, “Bu evlenme işini ilân edin, halka duyurun” buyurarak, tavsiye etmiştir. (Buhari, Nikah, 48.)
2) Fakirler unutulmamalıdır: Bir hadisi şerifte şöyle buyruluyor: “Zenginlerin davet edilip fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği, ne fena bir yemektir.” (Riyazü’s-Salihin)
Birlik ve beraberliğimizi sağlamada önemli bir yeri olan düğünlerimiz, eğer Efendimizin ifade ettiği bir duruma bürünürse yani, sadece hatırlı ve varlıklı kimselerin veya kıymetli hediye ve takılar getirebilecek insanların çağırılıp, fakirlerin çağırılmadığı bir şekilde olursa o zaman ikiliklerin, ayrılıkların yaşandığı bir hal meydana gelir. Bu durum, hem insani yaşantımıza hem de manevi yaşantımıza gölge düşürür.
Günümüzde, özellikle bu hal üzere yapılan düğünlere ne yazık ki sıklıkla rastlamaktayız. Özellikle, karınlarını zor doyurabilen garipler, bekârlar, fakirler, düğün yemeklerinin başmisafiri mesabesinde muamele görmeliyken, bunun zıttı bir uygulama ile karşılaşıyoruz. Bu fena duruma düşmekten sakınmalıyız.
Doğru, çekinildiği
için terk edilmez!
3) İsraftan kaçınılmalıdır: Mümkün mertebe tüm işlerimizde, aşırı şatafata, gösterişe kaçmamalı ve mütevazı olunmalıdır. Özellikle giyim kuşam konusunda hanımefendiler, İslami çizgileri aşmamalı, yarı çıplak giyinerek, kendilerini erkeklere teşhirden şiddetle kaçınmalıdırlar. Yüce Allah bizlere, aşırılığa gitmemizi, her işte orta yolu tutmamızı emretmektedir. Bir ayette bizlere şöyle buyurmaktadır: “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.” (Furkan; 67)
İsraf; olması gerekenin, yeterinden fazla kullanılması neticesinde ortaya çıkan bir durumdur. Cimrilik ise olması gerekeni, yeteri kadar kullanmama durumudur. Yemek işini ele alırsak, karnımızı doyurup bizi hayata bağlayacak kadar değil de aşırıya kaçıp hayatımızı aksatacak kadar yemek yememiz, israftır.
Düğünlerimizde dikkat etmediğimiz bir husus da işte bu israf konusudur ve günümüzde ihmal edilen en önemli konuların başında israf gelmektedir. Düğünlerin harcamasız yapılması elbette düşünülemez. Harcama yapılırken dikkat edilmesi gereken husus ise yeterli olanı gerektiği yerde kullanmaktır. “İnsanlar bizi kınar”, “Düğünümüze katılanlar bizi fakir görür”, “Herkes böyle yaptı, biz yapmazsak ayıp olur”, “İnsanın hayatında bir kere oluyor” gibi daha nice mazeretler ortaya atılarak israfa gidilmektedir. Oysa İslam, hem israfı hem de insanlar için amel yapmayı; doğruyu, başkalarından çekinildiği için terk etmeyi yasaklamıştır.
Lüks otellerde pahalı yemekler verilmesi, düğün arabası için lüks araçların kiralanması, pahalı otel ve tatil yerlerine balayına gidilerek israfa girilmesi, Müslümanlara yakışmayan davranışlardandır. Hele hele bir düğün davetiyesinin bile bir kitap ücretinden fazla tuttuğu gösterişli davetiyeler, düğünlerdeki israfın bir başka örneğidir.
Hasılı, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin uygulamasına dayalı olarak nesilden nesile intikal eden “nikâh” ve “sünnet” gibi merasimleri icra ederken, gayr-i meşru sayılan eğlencelerden ve israftan sakınılmalıdır. Bir sünneti yerine getirirken farzlar ihlâl edilmemeli, bidatlara asla düşülmemelidir. Çünkü, “Bir bidat, bir sünnetin terki demektir”. (İbn Hanbel, 4:105)
Bunun için Allah Resulü’nün hayatı ve sünneti iyi bilinmeli, israf ve gösterişten uzak durulmalıdır. Ancak bu şekilde âdetlerimizin ibadet hükmüne geçirilmesi ve “Ümmetin bozulup fesada düştüğü zamanda sünnetten ayrılmayanlara (yüz) şehid ecri verilecektir.” müjdesine nail olunması mümkün olacaktır. (Deylemî, 4:198; Heysemî, 1:172)
4) Alkol ve dansöz gibi haramlardan kaçınılmalıdır: Müslüman hayatının her safhasında olduğu gibi düğünlerinde de içki içmemeli ve içki içilmesini de fırsat vermemelidir. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur; “Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?(Maide; 91)
Günümüz düğünlerinde “eğlence olsun, neşe bol olsun(!)” diye alkol alımı gerçekleştirilmektedir. İnsanlar düğünlerde “Bugün içmeyeceğiz de ne zaman içeceğiz?” diyerek alkol almakta, bazen de düğünlerde küçüklerin alkol kullanımına büyükler, “Düğündür, bir kereden bir şey olmaz(!)” diyerek onay vermektedirler.
Oysaki alkole götüren bütün söylemler yanlıştır. Özellikle sevinçlerin çoğalması gereken düğünler, Yüce Allah’a isyan neticesinde, alkol sebebiyle üzüntülere dönüşebilmektedir. Aklını alkol ile yitiren insanlar etrafa rahatsızlık vermekte, ne yaptığını bilmeyen insanlar mutluluğu mutsuzluğa, huzuru sıkıntıya dönüştürebilmektedir. Yüce Rabbimizin de bizlere bildirdiği üzere, alkol vesilesi ile insanlar arasına düşmanlık ve kin sokulmaktadır. Bu durum ise düğünlerle asla bağdaşmayacak bir durumdur.
Düğünde nasıl eğlenmeli?
5) Eğlence de ölçülü olunmalıdır: Hadis-i şeriflerde yer alan, müzik ve eğlenceyi sınırlayıcı ve yasaklayıcı ifadeler sebebiyle, İslam tarihi boyunca genel anlamda eğlence ve musiki konusunda “cevaz” veren âlimler daima azınlıkta olmuş, bu âlimler bile daima ihtiyatlı ifadeler kullanmışlardır.
Musikî parçalarında kullanılan sözlerin tevhid inancına aykırı olmaması, içki ve fuhuş gibi haramlara özendirmemesi, nağmelerin şehveti tahrik edici olmaması, fitneye sebep olmaması, namahrem kadın sesi olmaması, (def ve ney gibi nefis üzerinde menfî etkisi olmayan aletler dışında) müzik aletlerinin kullanılmaması gibi şartlar zikretmişlerdir. Cevaz verilen aletlerle söylenen kahramanlık marşları, ilahî ve kasideler, kâinattaki güzellikleri anlatan ezgiler, gayet tabii olarak caiz görülmüştür.
Müzik aletleri konusunda hadis-i şeriflerde genel ifadeler kullanılmış, def ve ney gibi bazı müzik aletlerine şartlı olarak cevaz ve ruhsat verilmiştir. Sahih-i Buharî’de yer alan “Ümmetimden öyle bir kavim olacak ki onlar zinayı, ipek elbise giymeyi, içkiyi ve müzik aletlerini helal sayacaklar” (Buharî, Eşribe, 6) hadisi-i şerifi, bu konudaki en açık hadis-i şeriflerden biridir.
Düğünlerde kadınların kendi aralarında eğlenmeleri konusu ise namahrem erkeklere görünmeme, haram işlememe, İslâmî edeb ölçülerini ihlal etmeme, fasıkların adetlerini taklit etmeme şartıyla “caiz” görülse bile; düğün eğlenceleri günümüzde, genellikle haramlarla içiçe olduğu ve istismara açık olduğu için “takva” çizgisine aykırı olarak icra edilmektedir. (H. İbrahim Kutlay; “İslami Ölçülere Uygun Düğün”, Yeni Dünya Dergisi, 2002, Ağustos)
Rasûlullah Efendimiz, nikâhın duyurulması için def çalınmasını öğütlemiştir. (Tirmizî, Nikâh, 6.) Sahabeden, “Allah Rasulü, bize düğünde oyuna izin verdi” dedikleri nakledilmiştir. (Nesâî, Nikâh, 80.)
Muhammed b. Hâtip el-Cumahî: “Allah Rasulü (düğünde) helalle haramın arasını ayıran şey, (nikâhı duyurmak amacıyla) def çalmak ve ses çıkarmaktır” buyurdu. (Tirmizî, Nesaî, İbn Mâce, Müsned) diye rivayet etmiştir. Allah Resulü, düğününde Rubayyi’nin evine gitmiş ve def çalıp türkü söyleyen cariyelere, buna devam etmelerini söylemiştir. (Buhari)
Yine Efendimiz aleyhissalatu vesselam, bir bayram günü Hz. Aişe validemizin yanında def çalıp türkü söyleyen iki cariyeye (engel olunmak istendiğinde) “Bırakın, bugün bayramdır” diye müsaade etmiştir. (Müslim, Müsned)
Bu ve benzeri hadisleri göz önünde bulunduran fıkıhçılar, düğünlerde ve bayramlarda, kadınların kendi aralarında, erkeklerin de kendi aralarında, haram sözler söylemeden ve haram şeyler yapmadan, def çalıp türkü söyleyerek, eğlenebileceklerini söylemişlerdir. Ancak bir kadını tasvir, içki ve meyhaneleri övme, Müslümanları yerme anlamını taşıyan türküler, yanık nazımlar, kadınların da erkekleri tasvir etmesi; kadın kadına, erkek erkeğe de olsa cinsel duyguları tahrik eden, haramları güzel gösteren sözler ve hareketler; hemcinsine karşı da olsa mahremlik kurallarına riayetsizlik, dans ve oryantal gibi hemcinsine karşı ilgi uyandıran davranışlar haramdır!
İmam-ı Gazalî, düğün, bayram ve şenlik günlerinde erkeklerin kendi aralarında oyun tertip etmelerinde, raks etmelerinde bir mahzurun olmadığını kaydederek, ancak kadınların erkekler karşısında oynadığı oyunun haram olduğunu söyler.
6) Haremlik ve selamlığa uygun salonlarda yapılmalıdır: Davetiyelere düğünlerin başlama saati yazılırken, mutlaka namaz vakitleri dikkate alınmalı ve mümkün mertebe, yazılan saatte programa başlanmalıdır. Düğün programlarında meşru olan eğlencelere yer verilmeli, düğün ortamını cenaze evine çevirmeyecek ilahi ve musiki örnekleri sunulmalıdır. Özellikle davetlileri sıkmadan, yine düğünün mana ve havasına uygun sohbet yapabilecek âlimler ve hoca efendilerden istifade edilmeye çalışılmalıdır.
7) Taraflar birbirine yük olmamalıdır: İster erkek tarafı isterse kız tarafı olsun, zorlaştırıcı olmamalıyız. Dünürümüzün içinde bulunduğu durumu iyi analiz etmeli, onlardan makul isteklerde bulunmalı, onları kaldıramayacağı yükün altına sokmamalıyız.
İslam dini zorluk değil, kolaylık dinidir. Sevgili Peygamberimiz ashabını herhangi bir işe gönderdiği zaman şöyle derdi, “Sevindirin; nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın; güçleştirmeyin!” (Müslim) Hayatımızın her safhasında takınmamız gereken bu prensipleri, düğünlerimizde de göstermemiz gerekmektedir.
Günümüzde ister düğün öncesi olsun, isterse düğün sırasında olsun, taraflar birbirlerine zorluklar çıkarmakta, bu zorluklar sebebiyle de kalıcı nefretler meydana gelmektedir. Kız tarafının, “Kızımız mutlu olsun” diyerek yapmış olduğu bitmez tükenmez istekler, düğün esnasında ve sonrasında mutluluğa değil, mutsuzluğa götürmektedir. Özellikle erkek tarafının da düğün sonrası, “Ailen, bize çok çektirdi” diyerek, evlenen bayana sıkıntılar çıkarttığı malumdur. Yine, düğün sonrasında takılan altınların hemen bozdurulmaya götürülmesi, insanların düğün yaparken çok zorlandıklarını ortaya koymaktadır.
8) Başka insanlar rahatsız edilmemelidir: Düğün yapılan evlerde dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus da çevredeki komşulara, araba kornaları ya da müzik sesleriyle rahatsızlık verilmemesidir. Ne yazık ki bazı insanlar, evlerinin bahçesine kurdukları müzik sistemleriyle, yedi mahalleden duyulacak bir gürültü ile çaldıkları şarkı hatta ilahilerle, gece geç saatlere kadar, diğer insanları rahatsız etmektedirler.
Komşulardan hasta, yaşlı, çocuk ya da uyuması gereken insanları, düğün müzikleriyle rahatsız eden insanlar, kul hakkına girmektedirler. Yaptıkları büyük bir yanlıştır. İnsanlar kapalı mekânlarda, çevredeki insanları rahatsız etmeyecek biçimde İslam’a uygun şekilde eğlenebilirler. Ama bu, çevreye zarar verici mahiyette olmamalıdır. Yine, gelin almaya konvoy halinde gidilirken, sürekli korna çalmak ya da trafiği aksatarak başkalarına rahatsızlık vermekten de kaçınmaya çalışmalıyız.
9) İslam’a uygun olmayan adetler, kesinlikle terk edilmelidir: Ne yazık ki bazı bölgelerde belki haram sayılan bazı hususlar “Gelenek, töre, adet” adı altında mazur ve meşru görülmeye çalışılmaktadır. İslam’a uygun olmayan ve haram olan bu şeyler, ne olursa olsun Müslümanların terk etmesi gereken hususlardandır.
Hulasa-i kelam, düğünlerde haram olan şu hususlara azami derecede dikkat etmelidir:
- Birbirine nikâhı düşen yabancı kadın ve erkeklerin bir arada eğlenmeleri ve karşılıklı oynamaları,
2. Kadın ve erkeklerin avret yerlerini belli edecek şekilde transperant ve dar giyinmeleri (kadın kadına veya erkek erkeğe, kendi mahremleri arasında olsalar dahi),
3. İslam’ın nehyedip yasakladığı türkü ve şarkıların okunması ve çalgı aletlerinin kullanılması,
Ayrıca ‘velime’ (düğün yemeği) yemeğinin, İslami usullere göre hazırlanmış olmasına azami derecede dikkat edilmelidir.