Onlar Gibi Sevmek
Onları anlayışından
nasiplenmeye çalışalım
Onlar; maddenin ortasında, ama mana ikliminde, feyz çiçeklerini nur fidanlıklarında yetiştirebilenler… Onlar; Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi mananın derinliklerinde, gerçek anlamda tanıyabilenler ve gerçek anlamda mutaabat yapanlardır. Onlar; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemde fena olmanın ve onunla bir olmanın doruğuna ulaşanlardır. Onlar, Allah Dostları…
Abdullah b. Abbas radıyallahu anh, bir gece rüyasında Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi gördü. Efendimizin: “Kim beni rüyasında görürse, uyanıkken de görecektir. Şeytan benim asli suretime giremez.” (Buharî, Müslim) hadisini düşünerek, rüyasını Efendimizin zevcelerinden Hz. Meymune radıyallahu anhaya anlattı. O da Allah Resulüne ait bir aynayı kendisine gösterdi. İbni Abbas, aynaya bakınca, aynada Allah Rasulü’nün suretini gördü, kendini göremedi. (Suyutî, İbni Hacer).
Ve aşıkların piri, aşkın menbaını Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemde bulan Veysel Karani rahmetullahi aleyh Hazretlerinin; Allah Resulünün Uhud’da mübarek dişinin şehid olduğu haberini alınca, hangi dişinin kırıldığını bilmediği için kendi elleriyle bütün dişlerini kırmasını ve; “Onda olmayan diş bana gerekmez” diyerek, O’nda fanileşmenin sırrını bozacak, o meçhul dişi atarak ferahlamasını düşünelim.
Bir adım sonrasının kıyamet olduğu şu asırda, bütün hayat damarlarını İki Cihan İncisi aleyhisselatu vesselama bağlayarak, kulluğun zirvesinde nurdan tahtlarında oturan Allah dostları, mananın bütünlüğünde, maddedeki ibreti görebilmişlerdir.
Onlar, hayatlarındaki her fiilin Alemlerin Efendisi sallallahu aleyhi vesellemin fiillerine uygun olması için çalışırken, bizler bu halimizle, Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin hadislerinde kavun yemenin şeklini göremediği için bir ömür boyu kavun yemeyen Beyazıd Bestami kuddise sirruh hazretlerinin halini nasıl anlayabiliriz?
Her anlarında gafletten uzak ve Allah-u Zülcelal’in, “Habibim” dediği ve bütün kainatın Sevgilisine duydukları hürmetten dolayı ‘Muhammed’ ismindeki hizmetçisine bir defasında ‘Muhammed’ ismiyle değil de babasının ismiyle hitap ettiğinde, hizmetçisi:
– Efendim, neden bana ‘Muhammed’ ismimle değil de babamın ismiyle hitap ettiniz?” dediğinde:
– Evladım sana isminle seslendiğimde hep abdestli olurdum, şimdi ise henüz abdest alamadım, O mübarek ismi abdestsiz ağzıma almaya haya ettim, diyen Gazneli Mahmud’un halini nasıl anlayabiliriz?
Işıklarını Efendimizden alan
yeryüzü kandilleri
Onlar, her hallerini O’na benzetmekte hiç sınır tanımadılar. Nitekim kendisini Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin yoluna adayan ve yaşantısının her anını ona benzemeye çalışarak geçiren, Muhammed Raşid kuddise sirruh Hazretleri’nin bu sevdası ve Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin yaşamıyla programlanmış hayatı, onu kırk yaşında irşad vazifesine ulaştırdı.
Sevgilisi Allah Rasulü gibi insanların eziyetlerine katlanmak zorunda kaldı ve tıpkı sevgililer sevgilisi Allah Rasulü gibi kendisini öldürmeye çalışan kişi için: “O çok korktu götürün süt içirin, istirahat etsin” diyen ve hatta bu sevginin tezahürü sonucunda da altmış üç yaşında, O sevgi hürmetine Allah’a vasıl olan Seyda Muhammed Raşit kaddesallahû sırrûhul aziz Hazretlerinin halini nasıl idrak edebiliriz?
Hayatının ilk yıllarından itibaren Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin Efendimizin sünnetini hayatına nakşeden, Peygamber Efendimize olan sevgi ve hasretinden dolayı her ismi geçtiğinde gözleri yaşla dolan, her fırsatta “Allah-u Zülcelal bize O’nun ümmeti olmak gibi öylesine büyük bir nimet nasib etmiş ki hiçbir fiilimiz yada amelimiz, bu nimetin zerresini karşılayamaz” diyen ve hacca gidemediği, Ravza-i Mutahhara’da Allah Rasulü’nün huzurunda duramadığı için -o mübarek huzura gidene kadar- yıllarca gözyaşı döken Seyda Muhammed Konyevi kaddesallahû sırrûhul aziz hazretlerinin halini nasıl anlayabiliriz?
İnsanlar aynı mana ve maksat için yaratılmış ve aynı nimetler ile donatılmıştır. Ama hayatlarını Allah’ın sevgilisinin hayatına göre kurgulayan, bütün mana ve hikmetleri O’nun yaşamından alan Allah dostları, diğer insanların yaşam felsefelerini bir kenara bırakarak, tüm yaşamlarını Allah Rasulü (sav) Efendimize mutaabat için harcamışlardır.
Çünkü onlar, her şeyin yaratılmasına sebep olanı, arşın ve arzın sevdasıyla kavrulduğu tüm gezegenlerin, Onun aşkıyla sema ettiği sevgililer sevgilisini anlamada, sevmede ve mutabaatta hep önde olanlardır.
Bu gün hala O’nu sevmeyi öğrenmek, ibret almak ve Allah Rasulüne giden yolu bulabilmek, Allah Rasulü (sav) Efendimizi zerre-i misgal anlayabilmek için onların hayatlarına bir göz atımı bakmamız yeterli olacaktır. Biz her yeni günde kendimizi bulmaya çalışırken, onların baktıkları aynada hiçbir zaman kendileri olmadı…
Onlar gibi olmak istemez miyiz?