Özgüveni Yüksek Çocuk Yetiştirmek İçin…
Özgüven; bir tutum, bir duygu, bir inançtır ve davranışlarla sergilenir. Kişinin kendi değerini bilme, kendisine sevgiyle, saygıyla ve dürüst bir şekilde davranabilme yeteneğidir. Özdeğer duygusu öylesine temel bir duygudur ki, nasıl bir kişi olduğumuzu, diğer insanlarla kurduğumuz iletişim biçimini, yaşamdaki yerimizi ve ondan neler beklediğimizi belirler. Bu nedenle; anne ve babaların ve eğitimcilerin en önemli amaçları, kendi ayakları üzerinde durabilen, özgüven duygusu gelişmiş bireyler yetiştirmektir.
Özgüveni yüksek kişilerin özellikleri
Özgüveni yüksek olan kişilerde dürüstlük, sorumluluk, kendine ve diğer canlılara şefkat ve sevgi, yeterlilik, en belirgin özelliklerdir. Bu kişiler, önemli olduklarını, onlar var olduğu için dünyanın daha iyi bir yer olduğunu hissederler. Başkalarından çekinmeden yardım isteyebilir, yine de kendi kararlarını kendilerinin verebileceğini ve kendilerinin en iyi kaynak olduğunu bilir ve hissederler. Kendi değerlerinin farkında oldukları için, diğer insanların da varlıklarını ve değerlerini kolaylıkla kabul ederler. Her şeyi mükemmel yapamayacaklarını, eksikliklerinin, zayıflıklarının insanca özellikler olduklarını bilirler.
Özgüven duygusunun gelişimi
Dünyaya yeni gelen bir bebeğin hiçbir geçmişi, kendinle ilgili algısı, özdeğeri ile ilgili herhangi bir fikri yoktur. Bebek çevresindeki diğer insanların kendisine davranışları ve hareketleri ile verdikleri mesaja göre, özdeğer duygusunu edinmeye başlar.
Özgüven duygusunun ilk temelleri, anne-bebek arasındaki iletişim sırasında atılmaya başlar. Özellikle annenin bebeğini beslediği süreç, bu anlamda önemlidir. Bebekler, annelerinin kendileri ile birlikte iken yansıttıkları temel duyguları (şefkat, sevgi, kaygı, telaş, öfke, üzüntü gibi) algılarlar. Bebeğin dış dünya ile ilgili ilk izlenimleri annenin yansıttığı duygular kanalı ile oluşur. Anne bebek için dış dünyaya açılan bir penceredir. Bebek dış dünyayı bu pencereden, annenin yansıttığı biçimde izler. Bebeğin dış dünyayı güvenilir, tutarlı, sıcak veya güvenilmez, tutarsız, soğuk bir yer olarak algılaması, annesi ile olan ilk duygu alışverişine bağlıdır.
Daha sonraki 5-6 yıl içerisinde; aile ortamı, özgüvenin şekillendiği yerdir. Aile içinde kullanılan her kelime, mesaj, yüz ifadesi, mimik, çocuğa özdeğeri hakkında bir ileti gönderir.
Çocuk okula başladıktan sonra ise diğer etkiler ortaya çıkar ama aile de önemli kalmaya devam eder. Dış dünya, çocuğun ailede edindiği değer yada değersizlik duygusunu destekler. Örneğin, aile ortamında değersizlik duygusu edinmiş bir çocuk, okulda herhangi bir konuda başarısızlıkla karşılaştığında, bu başarısızlığını gözünde büyütür ve kendisi ile ilgili değersizlik duygusu pekişir. Buna karşılık, aile içinde kendini değerli hisseden bir çocuk, karşılaştığı başarısızlıkları görmezlikten gelir, kendi özdeğeri hakkında karar verirken, başarılı olduğu durumları değerlendirir.
Aile ortamında yapılacak bazı temel değişiklikler, çocukların kendilerini değerli bir birey olarak hissetmelerine katkıda bulunur. İletişimin net ve açık olduğu, duyguların dürüstçe ve korkmadan ifade edilebildiği, sorumluluğun gelişim düzeyi ve kişisel özelliklere göre dağıtıldığı aile ortamlarında, çocuklar çok daha kolaylıkla özgüven duygusu geliştirirler. Böyle sağlıklı bir ortam oluşturabilmek için, bazı somut öneriler işe yarayabilir. İşte bu önerilerden bazıları…
Anne-babalara öneriler:
*Öncelikle; çocuklar arasında bireysel farklılıklar olduğunu unutmayın. Hiçbir çocuk, özellikleri açısından bir diğer çocuğa benzemez. Her çocuk kendine özgüdür, bu özellikleri ile eşsiz ve değerlidir. Eğer siz çocuğunuzun bireysel özelliklerini takdir eder ve değer verirseniz o da kendi varlığına ve özelliklerine değer verir. Bunun en somut göstergesi, çocuğunuzu bir başka çocukla asla kıyaslamamaktır. Eğer çocuğunuzu teşvik etmek istiyorsanız başka bir çocuğu örnek göstermek yerine, kendisinin daha önce yapmış olduğu bir şeyi örnek gösterin, yani kendi kendisi ile kıyaslayın.
Örneğin; Yılsonu müsameresinde bir konuşma yapacak kızına; “Bak Ayşe ne güzel, hiç heyecanlanmadan konuştu sen ne diye heyecanlanıyorsun!” demek yerine; “Zeynep’ciğim, kaygılandığını görüyorum. Hatırlıyormusun, geçen sene bütün sınıfın önünde şiir okuman gerekiyordu, o zaman da tıpkı şimdiki gibi kaygılı idin ama çok güzel şiir okumuştun ve seni çok alkışlamışlardı. Sen de kendini çok beğenmiştin. Şimdi de bu işin üstesinden gelebilirsin, sana inanıyorum.” Diyebilirsiniz.
*Çocuğunuzu iyi tanıyın. Onun hangi alanlarda iyi olduğunu, hangi alanlarda desteğe ihtiyacı olduğunu gerçekçi bir biçimde değerlendirin. Zayıf oldukları alanlarda onları desteklemek için, iyi oldukları alanları örnek olarak kullanın. İyi oldukları alanlarda kendilerini gösterebilmeleri, zayıf oldukları alanlarda ise kendilerini denemeleri için güvenli ortamlar oluşturun. Eleştirmek, yüzüne vurmak yerine, yapabildiğini değerlendirin ve onun da görmesini sağlayın. Unutmayın, eğer siz, yapabildiği kadarını görmez ve ona inanmazsanız o da yapabildiklerini görmez ve kendi gücüne inanmaz.
Çocuğunuzun iyi yapabildiği şeyler ya da ilgi duyduğu alanlar mutlaka vardır. Bunların neler olduğunu tespit edin ve bu alanlarda daha iyi olabilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çalışın. Çocuklar genellikle ilgi duydukları alanlarda daha iyi performans sergilerler. Bu nedenle, ilgilerinin ne olduğunu belirlemek çok önemlidir.
*Çocuğunuzun geliştirilmesi gereken alanları için birlikte bir plan yapın. Planınızda küçük hedefler belirleyin. Bu hedeflere ulaşmasında ona destek verin. Örneğin, herhangi bir derste başarısız ise ve bu durum onu etkiliyorsa, bu konuda neler yapabileceğinize birlikte karar verin ve küçük adımlar belirleyin. (Önce öğretmenle görüşme, çalışılacak konuları saptama, çalışma programı düzenleme, ekstra destek ihtiyacının olup olmadığını belirleme vb.) Sizin, problemlerin üzerine giderken çözüm odaklı yaklaşımınız, hedef belirlemeniz ve bu konuda ona destek vermeniz, onda problemin çözülemez olduğu inancını yıkacak ve çaba harcama isteği doğuracaktır.
Çocuğunuza mutlaka çeşitli alanlarda sorumluluklar verin. Bu sorumlulukların onun yaşına ve gelişimine uygun olmasına dikkat edin. Sorumluluklarını yerine getirirken onu izleyin, takdir edin, gerekli yerlerde destekleyin. Sorumluluk duygusunun gelişimi, çocuğun kendisini yeterli hissetmesi ve özdeğer duygusunun gelişimi ile yakından ilgilidir.
Çocuğunuzun; ev ve okulun dışında farklı sosyal aktiviteler, sosyal gruplar gibi değişik ortamlara girmesi ve bu ortamlarda kendini gösterebilmesi için fırsatlar oluşturun. Böylece, çocuğunuzun alışkın olmadığı yeni ortamlara uyum sağlama becerisini geliştirmesine katkıda bulunmuş olursunuz. Yeni, farklı ortamlarda başarılı olma duygusu, çocuklarda kendilerine güven duygusunu arttırır. Örneğin; çocuğunuzun bir yaz kampına katılması ya da daha önce hiç denemediği bir sosyal aktiviteye başlaması ona çok şey kazandırabilir.