Peygamberimizin (s.a.v) Çocuk Terbiyesi
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, insanlığa Allah’ın kendisine nasip ettiği hidayet vesilesi Hak dini öğretmek için gönderildi. Bu vazifesini yaparken, zengin fakir, zayıf güçlü, büyük küçük hiç kimseyi ayırt etmeden herkesin hidayetine vesile olmaya çalıştı.
Asr-ı saadette çocukluk çağında olan bazı sahabeler, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin kendilerine de Allah’ın birliğine iman etmeyi, bazı ibadet, dua ve edebleri öğrettiğini bildirmişlerdir.
Hz. Hasan radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin kendisine şu tavsiyede bulunduğunu bildirmiştir:
“Hasan! Beş vakit namazını aksatmadan kıl. Sana şüpheli gelen her şeyi terket. İçinde şüphe uyandırmayan şeye yönel. Çünkü doğruluk insanın gönlüne huzur verir. Yalan ise huzursuzluk uyandırır.”(Tirmizi, Kıyamet 61)
Enes b. Malik radıyallahu anh da Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in kendisine:
“Oğulcuğum, Kur’an kıraatinden gafil olma, çünkü Kur’an ölü kalbe hayat verir, kötü ve çirkin şeylerden, bir de haddi aşmaktan korur…”(Deylemi, 2/377) buyurduğunu haber vermiştir.
Böylece Rasulullah aleyhisselatu vesselam hem o çocuk sahabelere dinlerini öğretirken hem de yetişkin sahabelere çocuk terbiyesine dair sünnetini öğretmiş oluyordu.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin çocuk terbiyesine dair sünnetine baktığımız zaman, onun çocuk fıtratına çok uygun olan metotları uyguladığını görüyoruz. Bu metodlar müslüman anne baba ve eğitimcileri için en güzel örnek olduğu için öğrenilmesi ve uygulanması gereken metotlardır. Bu yazımızda bazı örneklerle Peygamber aleyhisselatu vesselamın terbiye metodunu inceleyelim istiyoruz.
Müsamahalı ve Şefkatli Eğitim
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir gün minberde hutbe okurken torunları Hz. Hasan ve Hüseyin radıyallahu anhumanın mescide girdiklerini gördü. Çocukların elbiseleri uzun geldiği için eteklerine basıp düşüyorlardı. Bunu gören Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem hutbesine ara vererek minberden aşağıya inip, onları tuttu, kucağına aldı. Tekrar minbere geçip,
“Cenab-ı Hak, ‘Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir.’ (Enfâl, 28) buyururken ne kadar doğru söylemiştir. Onları görünce dayanamadım.” (Buharî, Fiten, 20) dedikten sonra hutbesine devam etti.
Yukarıdaki örnekte Peygamber efendimizin eğitim ve terbiye metoduna dair güzel bir örnek görüyoruz. Allah Rasulü aleyhisselatu vesselam, torunlarının mescide geldiği sırada kıyafetleri yüzünden düşüp kalktıklarını görüyor. Böyle bir durumda onlara kızmak veya çevredeki kişilere “Şunları alın, annelerine götürün,” demek yerine kucağına alıp minbere çıkarıyor.
Burada Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin çocukları camiden soğutacak katı ve ciddi tavırlardan uzak durduğunu, gayet müsamahalı ve şefkatli davrandığını görebiliyoruz.
Peygamber Efendimizin bazen torunlarını sırtında gezdirdiği, namaz kılarken sırtına çıktıklarında secdesini uzattığını rivayet edilmiştir. Onlar için çarşıdan yiyecek alır, onlarla oyun oynar, su istediklerinde kalkıp su verirdi. Onların birbirleriyle güreşmelerini seyrederken tezahürat yaptığı da hadis kaynaklarında geçmektedir.
Halbuki Peygamber Efendimiz çocuklara sevgi ve merhamet göstermeyen bir toplum içinde yetişmişti. Bu onun ailesinden, toplumdan görüp öğrendiği bir hareket değil, Allah’ın öğrettiği ahlak idi. Akra bin Habis radıyallahu anh bir gün, Peygamberimizi, Hz. Hasan’ı öperken gördü ve şöyle dedi:
“Benim on çocuğum var; şimdiye kadar hiçbirini öpmedim.”
Bunun üzerine Peygamberimiz,
“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” buyurdu.(Müslim, Fedâil, 65; Tirmizi, Birr ve Sıla, 12)
Bundan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, çocuklara ilgi ve sevgi göstermeyi İslam ahlakının önemli bir unsuru olarak gördüğünü anlıyoruz. Öyleyse çocuklara karşı sabırlı, tahammüllü, şefkatli ve affedici olmak, bizim için örnek alınması gereken bir İslam ahlakı ve Peygamber sünnetidir.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin çocuklara karşı sevgisi içtendi. Bir çocuk gördüğü zaman Peygamber aleyhisselatu vesselam’in neşesi ve mutluluğu mübarek yüzünden belli olurdu. Torunları ve sahabesinin çocukları onun yanına geldiği zaman onları kucağına alır, saçlarını okşar, öper, severdi.
Yine Enes bin Malik radıyallahu anh şöyle anlatmıştır:
“Çoluk çocuğuna karşı Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’den daha şefkatli bir kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim’in Medine’nin Avali semtinde oturan bir süt annesi vardı. Beraberinde ben de bulunduğum halde Resulullah aleyhisselatu vesselam sık sık oğlunu görmeye giderdi. Varınca, demircinin duman dolu evine girer, oğlunu kucaklar, koklar, öper ve bir süre sonra da dönerdi.” (Buharî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 63)
Peygamberimiz küçük yaştaki çocukları öpüp okşayarak sevgisini gösterdiği gibi daha büyük çocuklara da kişiliklerine değer verdiğini göstererek sevgisini ifade ederdi. Mesela yolda yürürken karşılaştığı çocuklara selâm verir, halini hatırını sorardı.
Elbette çocuklara sevgi gösterilmesi çok önemli olmakla birlikte bunun da bir adabı ve ölçüsü olması gerekmektedir. Her şeyden önce sevgi gösterirken de maksat; çocuğun iyiliği, iyi yetişip terbiye alması olmalıdır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sünnetini incelediğimiz zaman, onun çocuklara sevgi göstererek gönüllerini kazandığını ve sonra onlara tebliğ ve irşada bulunduğunu anlıyoruz.
Medine’de yaşayan Yahudi ailelerden birinin bir çocuğu vardı. Peygamber aleyhisselatu vesselamın etrafında bulunan çocuklardan biriydi. Bir gün hastalandığı duyuldu. Peygamberimiz, onu ziyarete gitti ve müslüman olmasını teklif etti. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası: “Ebu’l-Kâsım’ın çağrısına uy”, deyince, çocuk da Müslüman oldu.
Bunun üzerine Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam;
“Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun.” diyerek oradan ayrıldı. (Buhârî, Cenâiz 80)
Bu hadis-i şerifte gördüğümüz gibi, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, çocukları önem veriyor, onları bir yetişkin gibi muhatap alıyor, davette bulunuyordu. Onlara verdiği eğitim ve terbiyenin tesirli olması için de onların gönlünü kazanmaya çalışıyordu.
Çocuklara Görevler Vermeli
Asr-ı saadette çocukluk çağında olan bazı sahabeler, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin kendilerine şakalar yaptığını, küçük oyunlar oynadığını, beraber koşuşup neşelerine ortak olduğunu haber vermiştir. Yine Peygamber efendimizin yolculuklarından dönüşünde yolda kendisini karşılamaya koşuşan çocukları bineğinin terkisine alıp, sevindirdiği de bildirilmiştir.
Hz. Enes’in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (sav) çocuklara ayakkabıları düzeltmek, abdest için su ve leğen hazırlamak, misafirlere içecek dağıtmak, mektup taşımak gibi görevler vermiştir. (Buhari, Cihad 74, Vudû 16, Eşribe 21; Müslim, Taharet 69-71; Ebu Davud, Edeb 137; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/358.)
Çocuklara küçük yaşlarından itibaren yapabilecekleri bazı vazifeler vermek, hem onları hayata hazırlamaya yardımcı olur, hem de bazı görevleri başarmanın sevincini yaşamalarını sağlar.
Genellikle yanlış anlaşılan bir husus vardır, anne baba veya eğitimcilerin çocuklara sevgi gösterirse çocuğun şımaracağı, anne babasının sözünü dinlemeyeceği düşünülür. Aslında bu doğru değildir. Çocuğu sevgi değil, her istediğini yapmak, her yaptığına izin vermek, davranışlarına sınır çizmemek, yanlış hareketler yaptığında uyarmamak, kısaca terbiye vermemek şımartır. Çocuktan güzel davranışları kazanması istenmeli, güzel davrandığı sürece sevgi ile muamele etmelidir.
Peygamber efendimizin çocuk terbiyesi konusundaki sünnetine baktığımız zaman çocuk fıtratına uygun bir şekilde, yumuşak bir üslupla terbiye verdiğini görüyoruz. Mesela Efendimizin himayesi altında büyüyen yetim çocuklardan biri, hanımı Ümmü Seleme’nin oğlu olan Ömer ibni Ebu Seleme idi. Ömer, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kendilerini nasıl yetiştirdiğini şöyle anlatmıştır:
“Ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in himayesinde yetişen bir çocuktum. Yemek yerken, elim yemek tabağının her yanına giderdi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
“Oğlum, besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!” (Buhârî, Et’ime, 2-3; Müslim, Eşribe, 108)
Bu hadis-i şerifte de Peygamber efendimiz çocuk terbiyesine dair çok güzel bir örnek ortaya koyuyor. Küçük çocuğa öncelikle sevgiyle “Oğlum” diye hitap ediyor. Sonra da basit, kısa, özet bir cümle ile sofra adabını öğretiyor:
“Besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!”
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz, Hz. Musa aleyhisselamı Firavuna tebliğ için görevlendirirken, kavl-i leyyin, yani yumuşak söz söylemesini bildirmiştir. Demek ki, ilahlık taslayan bir zalime bile yumuşak sözle nasihat edilecekse elbette çocuklarımıza yumuşak lisanla konuşmanın gerekliliği açıktır.
Çocukların Kalbi Yumuşaktır
Çocuklar yaratılış olarak duygusaldır, sevgiye ihtiyaçları çoktur. Öte yandan çocukların kalbi saftır, samimidir. Çocuklar hesapsız riyasız içtenlikle severler. Eğer kendilerini gerçekten sevdiğimizi ve iyiliklerini istediğimizi hissettirebilirsek onlara, kendilerini sevdiğimiz için öğüt verdiğimizi anlayacaklardır.
Çocuklarımızı zaten seviyoruz ama sevgimizi yeterince gösteremiyoruz. Oysa onlara tatlı sözlerle hitap edersek, mesela “Yavrucuğum,” “Benim aslan oğlum” “Tatlı kızım” “Bi tanem,” gibi sözlerle arayı yumuşatırsak nasihatlerimiz benliğine dokunmaz.
Kuran-ı Kerim’de Hz. İbrahim aleyhisselamın oğlu İsmail’e, Hz. Lokman’ın oğluna “Ya büneyye” yani “Oğulcuğum, yavrucuğum” dediğini okuyoruz.
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de torunlarına “lukka,” yani “afacan,” manasında lakaplar takarak sevgisini gösterirdi. Güzel hitaplarla seslenmek, tatlı sözler söylemek, onları sevdiğimizi anlatır. Çocuk sevildiğini hissederse bu sevgiyi kaybetmek istemez.
Çocuklarımıza nasihat edeceğimiz zaman beden dilimizi, ses tonumuzu da çocuğun kalbine dokunacak şekilde ayarlamalıyız. Mesela ses tonumuzun yumuşak olması söylediğimiz nasihatleri kabul etmesini kolaylaştırır.
Çocuk sadece psikolojik yönden değil, ahlak ve şahsiyet gelişimi açısından da sevgiyi hissetmeye ihtiyaç duyar. Ergenlik çağına doğu aklı ve kişiliği gelişen çocuk, yaptığı doğru davranışlar karşılığında ailesinin onayını alma, iyi davrandığı sürece kişiliğine saygı duyulması gibi ihtiyaçlarının karşılanması konusunda çok duyarlıdır.
Çocuklar kınayıcı sözlerden, eleştirilerden, uzun uzun nasihatlerden sıkılır. Bu sebeple kuralları kısaca söylemek lazımdır. Belki çocuk o nasihatin önemini kavrayamaz ve önem vermez. O zaman kararlılık göstermeli, yani net ifadelerle istenilen şeyin öneminden bahsetmelidir.
Çocuklara eğitim verirken de sevgiyle, sakin ve sabırlı bir şekilde davranmaya dikkat etmek gerekir. Eğer öğüt verirken veya bir kuralı öğretirken öfkeli ve gergin olursanız çocuğunuz bu eğitimden rahatsız olur. Çocuğun hatalarını yüzüne vurmak, kişiliğini rencide edecek bir üslupla kınamak onun husumet beslemesine sebep olur. Söylediklerinizi sevgi ve saygı ile kabullenmek yerine hep haksız çıkarmayı ve asi olmayı ister.
Çocukları güzel davranmaya ve doğruları öğrenmeye teşvik etmek gerekir. Bunun için güzel bir şey yaptıkça takdir etmek ve övmek iyi bir yoldur. Böylece olumlu davranışlarını pekiştirmiş oluruz. Benlik duygusunu kışkırtacak davranışlardan şekilde sert konuşmak, yapamayacağınız tehditleri savurmak en kötü yoldur. Bunlardan kaçınmalıdır.