RAHMET MEVSİMİ – Ramazan-ı Şerife Kavuşurken

  • 02 Mart 2023
  • 281 kez görüntülendi.
RAHMET MEVSİMİ – Ramazan-ı Şerife Kavuşurken
REKLAM ALANI

RAHMET MEVSİMİ
Ramazan-ı Şerife Kavuşurken

Ömrümüzden bir yıl daha geçti gitti. Yeniden Mübarek aya kavuşacağız. Eğer Allah nasip ederse Mart ayının 22’sini 23’üne bağlayan gece teravih namazlarımızı kılacağız ve sahura kalkacağız.
Atalarımız bu ayın adını daima, “Ramazan-ı Şerif” diye anmışlar. Onunla müşerref olmanın kıymetini bilmişler. Onun gelişinde minareleri mahyalarla süslemişler. Gecelerini gündüz gibi aydınlatmışlar.

Bu ay bizi sıcak, samimi bir dost gibi gelip kucaklayacak. Onu güzel karşılayana çok güzel müjdeler getirecek. Dudaklar tatlı bir sükut ile sessizleşecek. Gıybetler susacak, mukabele sedaları dolduracak camileri, evleri…
Geceler teheccüd huzuruyla sahur bereketiyle güzelleşecek. Gündüzler Kur’ân-ı Kerim ile nurlanacak. Asıl hayatın ahiret hayatı olduğu hatırlanacak.
Seyda Muhammed Konyevî kuddise sırruh hazretleri diyor ki:
“Ramazan ayına bir dost gibi hürmet ederek kendimizi ona sevdirmeliyiz. Nasıl iki dost sevgi ve muhabbetle, aşkla bir araya gelip oturup sohbet ediyorlar, birbirlerine sevgilerini gösteriyorlar. Biri diğerinin başına bir musibet gelmesini istemiyor ise biz de Ramazan-ı şerif ayına öyle dost olalım.
Allah Zülcelal’in ibadet ve itaatiyle meşgul olmak suretiyle onunla dostluk kurarsak, şüphe yok ki, kıyamet günü bize de şefaat edecektir.”
Ramazan ayı Allah-u Zülcelal’in kullarına en büyük rahmeti olan Kuran-ı Kerim’i nazil ettiği aydır. İşte böyle olduğu için Ashab-ı Kiram Hazeratı birbirlerini tebrik ediyorlardı. Birbirlerini gördüklerinde: “Sana müjdeler olsun! Ramazan ayına giriyoruz.” diyorlardı. Daha bu ay gelmeden, onu sevinçle karşılıyorlar ve birbirlerini tebrik ediyorlardı. Ramazan ayına kavuşmadan önce, bu ayın bereketinden istifade etmek için hazırlanmaya başlıyorlardı.
Burada, bizim almamız gereken çok mühim ölçüler vardır ki, biz de Ramazan ayını aşk ve muhabbetle karşılamalıyız. Çünkü Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.” (Taberani)
Çünkü bu ay, harman zamanı gibidir. Nasıl ki, harman zamanı herkes mahsulünü toplar, ambarına koyar, sene boyunca geçim sıkıntısı çekmez. Bunun gibi, Ramazan ayı günahların bağışlandığı, sevapların kolayca ve bol bol kazanıldığı bir aydır.
Öyleyse biz de bu aya kavuşmadan önce dua edelim, diyelim ki: “Ya Rabbi, Ramazan ayında senin razı olacağın şekilde amel-i salih yapmamı nasib-i müyesser eyle.”
Çünkü biz öyle bir aya giriyoruz ki; onun hakkını, ancak Allah-u Zülcelâl’in kuvvetiyle yerine getirebiliriz. O’nun kuvveti olmasa, O tevfik vermese, kalbimize hayır tohumu ekmese, bu Mübarek Ramazan Ayı’nda biz, hiçbir şey yapamayız.
Her gün niyet ederken “Ya Rabbi, Senin rızan için oruca niyet ediyorum. Bu orucun makbul olması için, sevabının tam olması için yardım et bana.” Diye dua edelim.
Orucumuzu tuttuğumuz zaman da “Ya Rabbi, elhamdülillah Senin yardımınla orucumu tuttum. Bu orucu sen kabul eyle.” Diye dua edelim.
Ramazan Bereketi
İmam Rabbani kuddise sırruh buyuruyor ki:
“Bu mübarek Ramazan ayının, yapılması lazım olan bütün emir ve nehiyleri ve kemalatın tamamını içinde toplayan Kur’an-ı Mecid ile tam bir münasebeti vardır. Bu münasebetle Kur’an’ı kerimin inmesi bu ayda oldu. “Ramazan ayı ki, Kur’an o ayda nazil oldu…” ayeti bu manayı tasdik eder.
Bu münasebetle bu mübarek Ramazan ayı bütün hayır ve bereketleri üzerinde toplamıştır. Senenin tamamında, hangi şekilde olursa olsun herkese ulaşan her hayır ve bereket, şanına ve şerefine nihayet olmayan şu muazzam ayın bereket denizinden ancak bir damladır. Bu ayda manevi yönden derli toplu olmak, senenin tamamında derli toplu olmaya sebeptir. Bu ayda manevi yönden dağınık olmak senenin tamamında dağınık olmaya sebeptir.”
“Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.”
Mağfiret Ayı Ramazan
Ramazan ayına kavuşup bu ayı oruçla geçirmek bizim için çok büyük bir fırsattır. Allah-u Zülcelal, bir sene boyunca işlenmiş günahları, Ramazan ayında tutulan oruç sayesinde affediyor. Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur:
“Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek, Ramazan Ayı’nda oruç tutarsa, Allah onun günahlarını affeder.” (Buhârî, Îmân 28, Savm 6)
Denilmiştir ki: “Oruç tutmaktan maksat, Allah’ın düşmanını kahra uğratmaktır; o da şeytandır. Şeytan’ın insana yaklaşıp azdırma vesilesi, şehvete dayalı şeylerdir. Şehvet ise yemekle içmekle şahlanır. Allah’ın düşmanını kahra uğratmak için orucun istifade edilecek yanı, şehvete dayalı arzuları kırmaktır. Bu türlü bir istifade ise az yemek sureti ile nefsi perişan etmekle olur. Bunun yolu ise oruçtur.”
Bir rivayete göre ise, orucun bir hikmeti de şudur;
“Haşr’ın müddeti otuz gündür. İnsanlar haşir meydanında otuz gün, otuz ay veya otuz yıl dururlar. İnsan, otuz gün olan Ramazan’ın her bir gününde oruç tutarsa, Allah-u Zülcelal kıyamet gününde, o oruçların hürmetine, onu gölgesi altına alacak ve o kişi yemek ve içmekle lezzetlenecektir. Çünkü kıyamet gününde, Peygamberler ve onların ehli ile oruç tutanlar hariç, diğer insanların hepsi açtır. İnsan, Ramazan orucunu tutarsa, bu azaptan kurtulmuş olur.”
Allah-u Zülcelal kullarına karşı o kadar merhametlidir ki onları affetmek için vesileler yaratıyor. Kim Allah’ın emrettiği farzları yerine getirirse onu affetmek için vesile kılıyor. Bu sebeple oruç tutmaya yüksünürse nefsimizi azarlayarak ona şöyle dememiz lazımdır:
“Ey nefsim! Sen, on bir ay istediğin gibi yemek yedin. Ne kârın oldu? Allah sana bir ay yemek yememeyi emretti, o da akşama kadar, üstelik akşamdan sabaha kadar da serbestsin!”
Esasen geçmiş ümmetlerde oruç, yirmi dört saatte bir sefer yemek yemek suretiyle tutuluyordu. Allah-u Zülcelâl, fazlıyla bize müsaade etmiştir ki, akşamdan sabaha kadar yemek yiyebiliyoruz. Ya onlar gibi yirmi dört saatte bir sefer yemek yeseydik halimiz ne olurdu? Bunun için kişi Ramazan ayında, vaktini ibadetle, tazarruyla, yalvarmakla geçirmelidir.
Oruç tutan bir insan gece sahura kalkmakla bile sünnete uymanın sevabını kazanmış oluyor. Hz. Ömer radıyallahu anhu buyuruyor ki: “İnsan, Ramazan ayında yemek yemek için sahura kalkıyor, bu sünnettir. Fakat onun niyeti, esas olarak namaz kılmak zikir yapmak, ibadet etmek olsun.”
Sayısız Sevap Verilecektir
Seyda Muhammed Konyevî kuddise sırruh hazretleri diyor ki:
“Allah-u Zülcelal, açlığa ve susuzluğa sabır gösteren kimselere, sevaplarını hesapsız olarak veriyor. Bazı ameller vardır ki her bir tanesi on sevaptır, bazıları yetmiş sevap, bazıları da yedi yüz sevaba kadar gider. Bazı ameller de vardır ki o amellere, Allah istediği kadar sevap verebilir. Orucun sevabı ise Allah-u Zülcelâl’in karşılığını hesapsız olarak verdiklerindendir. Bunun sebebi de orucun ihlaslı amel olmasındandır.
Oruç tuttuğumuz zaman Allah-u Zülcelal o kadar memnun ve razı oluyor ki, oruçlunun duasını kabul ediyor. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:
“Şurası muhakkak ki, Oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen makbul bir duası vardır” (Beyhaki)
Oruç ibadeti insana sabrı öğretir. Allah-u Zülcelâl, Ayet-i Kerimede şöyle buyuruyor: “Ancak sabredenlerdir ki ecirlerine hesapsız erdirilir.” (Zümer, 10)
Allah-u Zülcelal, bu Ayet-i Kerime ile, sabırlı olan kullarına, sevaplarını hesapsız olarak vereceğini beyan ediyor. Müfessirler, bu ayette geçen, sevapları kendilerine hesapsız olarak verilen kişileri “Ramazan Ayı’nda oruç tutanlardır” diye tefsir etmişlerdir.
Oruç ibadeti sayesinde sabrı öğrenen bir insan bütün ibadetlere de sabreder ve günahlardan korunmaya da sabırlı olur, inşallah. Bunun için Peygamber aleyhisselatu vesselam:
“Oruç bir kalkandır. O halde oruçlu kötü söz söylemesin. Oruçlu kendisiyle çekişip kavga etmek isteyen kişiye ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin.” (Buharî, Savm,2, II, 226; Müslim, Sıyam,163. I,807; Ebû Davud, Savm, 25. II,768)
Orucu tutarken bir de kendimizi günahlardan muhafaza edersek ve kalbimizin gıdası olan ibadetleri yaparsak bu ay bizim için çok kazançlı olur. Bilhassa teravih namazlarını kılmak, Kuran-ı kerim okumak ve zikretmek suretiyle Ramazanı ihya etmek çok kazançlıdır.
Herhangi bir kimse, Ramazan ayının gecelerinde uyanıp kalkmak için yatağında hareket ettiğinde, bir melek şöyle nida eder: “Kalk! Allah’ın rahmeti senin üzerine olsun.”
Kalktığı zaman yatağı: “Ya Rabbi! Ona cennette ipekten yataklar ver.” diye dua eder.
Elbiselerini giydiği zaman elbiseleri: “Ya Rabbi! Cennet hurilerinden, cennet elbiselerinden ona ver.” diye dua eder.
Ayakkabılarını giydiği zaman ayakkabıları: “Ya Rabbi! Onu sırat köprüsünden çabuk geçir, ayağı kaymasın, ateşin içine düşmesin.” diye dua eder.
Abdest almak için suyun yanına gittiği zaman, su: “Ya Rabbi! Onun günahlarını af ve mağfiret et, onu günahlardan temizle.” diye dua eder.
Abdest alıp namaz kılmak için seccadesinin üzerine geldiği zaman, ev: “Ya Rabbi! Onun kabrini genişlet, dar etme, ona kabirde azap verme.” diye dua eder.
Namaz kıldıktan sonra veya namazın içindeyken, Allah-Zülcelal o kula şöyle nida eder: “Ey kulum! Dua senden, kabul benden. Sen iste, ne istersen vereceğim.”
İşte, Allah-u Zülcelal, Ramazan ayının hürmetine, bu fırsatı bize veriyor. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazımdır. Diğer aylarda yaptığımız gibi vaktimizi boşa sarf etmemeliyiz. Bu ayda; değil beş dakikamızı, bir dakika, hatta bir saniyemizi dahi boş geçirmemeliyiz. Kişi, daha sonra kuvvetle ibadet edebilmek için vücudunu istirahat ettirirse o istirahati de ibadettir.
Allah-u Zülcelal, her Ramazan gecesi bir milyon kişiyi affediyor. Cuma gecesinde ise her gece affettiği bir milyon kişiyle beraber, bir milyon kişiyi daha affediyor.
Ramazan’ın son gecesinde ise başından sonuna kadar kaç kişiyi affetmiş ise bir o kadar kişiyi daha affediyor. Allah-u Zülcelal bu kadar kişiyi affetmesine rağmen, bu sayı yine de yeryüzündeki insanların sayısına oranla, fazla değildir. Af olunan, o milyonlarca kul içerisinde olabilmek için gayret göstermeliyiz.
Şöyle ki: “Bu gece daha fazla ibadet edeyim de belki affolunan o kullar içine girerim.” Ertesi gece, yine: “Belki bu gece o sınıfa girerim.” Aynı şekilde: “Cuma gecesi daha faziletlidir, belki Allah-u Zülcelal beni bu gece affeder.” düşüncesi ve gayreti üzere olmalıyız. Bütün merak ve gayemiz, kendimizi Allah-u Zülcelal’in affına layık hale getirmeye çalışmak olmalıdır.
Ramazan ayı, malumunuz senede bir defa ele geçen bir fırsattır, bir de bakıyorsunuz hemen bitivermiş. Onun için bu fırsatı çok iyi değerlendirmeliyiz. Bilhassa teravih namazlarımızı kaçırmamalıyız.
Oruç ve Kuran Şefaat Edecektir
Ramazan ayı Kuran ayıdır. Bu ayı gafletle geçirmeyip mutlaka mukabele ve hatim için gayret göstermelidir. Kuran-ı Kerim’in manasını ve içindeki mühim nasihatleri bize izah eden Allah dostlarının sohbetlerinden de mahrum kalmamalıyız.
Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
‘Oruç ve Kur’an, kıyamet gününde sahiplerine şefaat edecektir. Oruç: “Ya Rab, bu kulu yemekten içmekten alıkoydum. Şimdi müsaade et de, ben ona şefaat edeyim” der.
Kur’an da: “Ya Rab, bu adamı, gece beni okumaktan uykusuz bıraktım, şimdi müsaade et de ben buna şefaat edeyim” der.
Allah-u Zülcelâl: “Her ikinize de izin verdim, sizin hakkınıza riayet edenlere şefaat edin, onları cennete götürün” buyurur.’ (Taberanî; el-Kebîr)
Peygamberimizin devamlı kıldığı namazlara “müekked sünnet namazlar” denir. Bazen kılıp bazen kılmadığı namazlara “gayr-i müekked sünnet namazlar” denilir. Mesela ikindi namazının sünneti ve yatsı namazının ilk sünneti gibi.
İmam Şafii, Ramazan ayında gayr-i müekked sünnet namazların da müekked sünnet olacağını bildirmiştir.
Teravih namazı Peygamberimizin sünnetidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini teravih namazına teşvik ederek:
“Kim Ramazan namazını (teravih) inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek kılarsa onun geçmiş günahtan bağışlanır.” (Buharî, Salâtü’t-terâvîh, 1) buyurmuştur.
Seher vakitleri, yeryüzüne indiği, mümin kullara selam edip günahının affedilmesi için Allah-u Zülcelal’e istiğfar ettiği vakitlerdir. Sahura biraz erken kalkıp iki rekat da olsa namaz kılsak, elimizi açıp dua etsek, Ramazan gecesini ihya etsek çok güzel olur.
Oruç insanın nefsanî yönünü zayıflattığı için Ramazan ayında namaz, Kur’an tilaveti, zikir ve sohbetlerin tesiri çok daha kuvvetli olacaktır. Bu sebeple Ramazan ayının manevi iklimini fırsat bilip ruhlarımıza bir manevi ziyafet çekelim.
Orucun Sevabını Kaybetmemek İçin
Seyda Muhammed Konyevi Hazretleri buyuruyor ki:
Üç çeşit oruç vardır: Birincisi: Yemek, içmek ve şehvetten kendini alıkoymak suretiyle oruç tutmaktır ki bu, avamın, sıradan insanların tuttuğu oruçtur.
İkincisi: Evliyaların ve salihlerin orucudur ki bunlar yalnız yemek, içmekten değil, Allah-u Zülcelâl’in bütün günahlardan ve gafletten de sakınırlar. Evliyalar oruç tutarken; zikir, ibadet ve hayır konuşmaktan başka bir şey yapmazlar.
Üçüncüsü: Havassın orucudur. Bunlar kalplerini sadece Allah’a bağlarlar, sanki dünyada değilmiş, sanki yalnız Allah varmış gibi, oruç tutarlar. Bu oruç, Peygamberlerin orucudur.
Biz de elimizden geldiği kadar, evliyaların ve salihlerin orucunu tutalım. Çünkü onun sevabı katmerlidir.
Eğer biz oruçlarımızın sevabı azalmasın istiyorsak, kendimizi elimizden geldiği kadar sakınalım. “Ben bugün oruç tuttum, aç kaldım, biraz zahmet çektim. Bari bu zahmetimin sonunda elim boş kalmasın. Şeytan benim düşmanımdır, düşmanım beni tuzağa düşürüp halime gülmesin.” Diyelim. Biraz kötü amellere karşı kendimizi koruyalım.
Bir kişi gıybet ettiği zaman kendi sevaplarından alınıyor, gıybet ettiği kişiye veriliyor. O kişi oruç borcunu ödemiş oluyor ama orucun sevabı eksiliyor.”
Yalnızca yemek ve içmekten kendini alıkoyarak tutulan orucun da büyük sevabı vardır. “Gıybet edince sevabı kalmıyormuş” diye oruç terk edilmez. Kişi sevabın bir kısmını kaybetse de, orucunu tamamladığı zaman kulluk borcunu eda etmiş olur. Oruç tutmaya devam ettikçe inşaallah günahları terk etmesi umulur.
Ramazan ayı, biz onu nasıl karşılarsak bize o kadar güzellikler getirecek. Biz onu nasıl ağırlarsak o da bize o kıymette hediyeler bırakacak. Gelin bu Ramazan-ı şerifi çok güzel karşılamaya, çok güzel değerlendirmeye niyet edelim.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ