Sünnet-İ Rasulullah’ta Çocuk Sevgisi
Çocuk eğitiminde sevginin önemi
Her insanın yaratılışında başkaları tarafından takdir edilme, sevilme hissi ve arzusu vardır. Çocuklar da anne ve babasının veya yakınlarının kendileriyle ilgilenmelerini, sevgilerini göstermelerini arzu ederler. Bir çocuk temiz havaya ne kadar muhtaçsa, sevgiye de o derece ihtiyacı vardır. Sevgi, çocuğun şahsiyetinin gelişmesinde, sosyalleşmesinde gıda hükmündedir, hayat suyu gibidir ve güneş ışığı durumundadır.
Bir çocuğun fıtratındaki bu arzuyu karşılayamaması, sevilmediğini hissetmesi veya buna inanması, onu psikolojik problemlerin içine atar. Psikologlara göre, sevgisiz yetişen çocuk, konuşma özürlerine maruz kalabileceği gibi sadizm, altını ıslatma, itaatsizlik, anne ve babaya düşmanlık gibi ruh bozukluklarına yakalanabilir. Yine böyle çocuklar, büyüklere karşı düşmanca hareket ederler ve haşin, kırıcı, kavgacı, yalancı, hırsız, okul kaçkını olurlar.(1) Hatta sevgisizlik, çocuğu intihara kadar sürükleyebilir.
İlmî araştırmalar neticesinde sevgisizliğin böylesine şahsî, ailevî ve toplumsal problem olduğu tespit edilince, “Son zamanlarda en çok üzerinde durulan önemli problemlerden biri, anne ve babanın çocuklarına karşı takınacağı tavır olmuştur.”(2)
Peki, doğru tavır nedir?
Sünnette çocuk sevgisinin önemi
En büyük terbiye edici, eğitici olan Rabbimiz, en son ve en mükemmel eğitimci olarak Peygamber efendimizi göndermiş ve Kendi yarattığı insanın fıtratına uygun eğitimin esaslarını vahiyle ona bildirmiştir. Hayatın her alanında en güzel yolu, doğru istikameti gösteren sünnet, çocuk eğitiminde de bu özelliğini, ağırlığını göstermiştir.
Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, bir hadislerinde, “Küçüklerimize şefkat göstermeyen bizden değildir”(3) buyurarak, büyüklerden bütün çocuklara sevgi ve şefkat göstermesini istemiştir.
Efendimizin çocuk sevgisi
İnsanlığa gönderilen en büyük eğitici, en büyük terbiyeci, kızı Fatıma’yı çok sever, onu kendinden bir parça olarak görür, onu sevindirenin kendisini de sevindireceğini bildirirdi. (4) Sevgisini ona göstermekten, açığa vurmaktan, hiçbir zaman çekinmez, bazen bu sevgisini “Annem babam sana feda olsun” sözüyle ifade ederdi. (5) Normal zamanlarda sık sık ziyaretine gidip sohbet ettiği gibi, bir yolculuğa çıktığında veya savaşa gittiğinde son olarak onu ziyaret eder, dönüşünde de ilk olarak ona uğrardı. (6)
Bir defasında, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i kucaklayıp öptükten sonra “Allah’ım, ben bu ikisini seviyorum, sen de sev” buyurmuştu.
Başka bir zamanda da, Hz. Hasan için, “Allah’ım, ben onu seviyorum, Sen de sev. Onu seveni de sev” buyurmuştu. (7)
Çocuğa sevgiyi hissettirmenin şekilleri
Anne veya baba, çocuklarına sevgisini açıkça ifade edebileceği gibi, bunu onlara çeşitli vesilelerle hissettirebilir de. Sünnette bunun çok güzel örneklerini görüyoruz. Buna geçmeden önce önemli bir konuya açıklık getirelim.
Her çocuğun sevgi dili farklıdır. En başta Anne baba olmak üzere her yetişkinin bu dili keşfetmeye gayret göstermesi gerekir. Meselâ bir çocuk kucağa alınmaktan, öpülmekten, okşanmaktan hoşlanırken, bir başkası bunlardan rahatsızlık duyabilir. Bu normaldir. Bu durumda anne ve babanın, “Ben seni seviyorum, sen kaçıyorsun veya kızıyorsun” demeyip o çocuğa karşı sevgilerini göstermenin başka yollarını aramalıdırlar.
Kucaklamak, öpmek, okşamak
Çocuklara karşı duyulan sevgi ve şefkati göstermenin en güzel yollarından biri onların kucaklanıp öpülmesidir. Nitekim Peygamberimiz bunu zaman zaman yapardı. Meselâ kızı Hz. Fatıma radıyallahu anha geldiğinde ayağa kalkar, onu öper ve kendi yerini ona verirdi.(8)
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i bağrına basar, onları koklar ve öperdi. Onları, “Dünyada kokladığım iki Reyhanımdır”(9) diyerek severdi.
Bir defasında sevgisinin göstergesi olarak torunu Hz. Hasan’ı öpmüştü. Orada bulunan Akra bin Hâbis, “Benim on tane çocuğum var, bunlardan hiçbirisini öpmüş değilim” dedi. Resulullah, “Kim şefkat ve merhamet göstermezse, Allah da ona merhametini ihsan etmez” buyurdular. (10)
Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, torunlarını sevmek için sık sık kızı Hz. Fâtıma’nın evine gider ve torunlarını severdi. Zaman zamanda Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’i güreştirir ve onları gayrete getirirdi. Bir defasında yine onları güreştirirken, “Ha gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin’i” diye onu teşvik etmişti.
Bir defasında Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, anamız Ümmü Seleme radıyallahu anhaya içeriye kimseyi almamasını tembihlemişti. Biraz sonra Ümmü Seleme anamız, Hz. Hüseyin’in içeri girmek istediğini söyledi. Efendimiz aleyhissalatu vesselam, “Bırak girsin” buyurdu. İçeri giren Hz. Hüseyin, dedesinin boynuna çıktı ve oynamaya başladı. (11)
Bir defasında da Hz. Hasan’ın Resulullahın kucağında iken sakallarıyla oynadığı, onun da kendisini öptüğü rivayet edilir. (12)
Efendimiz aleyhisselatu vesselam, Hz. Mâriye’den olan oğlunu da çok severdi. Oğlu İbrahim’i Medine’nin dışında oturan bir sütanneye vermişti. Kadının kocası demirci idi. Zaman zaman o eve gider, evdeki dumana, ise aldırmadan içeri girer, oğlunu kucaklar, öper, koklar ve bir müddet sonra dönerdi. (13)
Allah Resulü aleyhisselatu vesselam, sadece torunlarını değil, başka çocukları da sever ve onlara bu sevgisini gösterirdi. Meselâ Efendimizin, çok sevdiği çocuklardan birisi Üsame bin Zeyd idi. Üsame radıyallahu anh, “Resûlullah beni bir dizine, Hasan’ı diğer dizine alır, sonra ikisini birden bağrına basar; “Ey rabbim, bunlara rahmet et. Ben bunlara karşı merhametliyim” diye dua ederdi. (14)
Peygamberimiz, Hz. Enes’i de çok severdi. Peygamberimiz, yanına getirilen çocukları kucağına oturtur, başlarını okşar ve onlar için hayır duada bulunurdu. Meselâ bir defasında Abdullah ibni Selam radıyallahu anhın oğlu Yusuf’u kucağına oturtmuş ve başını okşamış, (15) baldızının oğlu Abdullah bin Zübeyr’i sırtına almıştır. (16)
Amr bin Hüreys, Abdullah bin Utbe, Abdullah bin Büsr ve Abdullah bin Hişam da onun kucağına aldığı, başını okşadığı, dua ettiği çocuklardandır. (17)
Câbir bin Semüre radıyallahu anh da Resulullah ile beraberken, iki çocuğun onu karşıladığını, her birisinin yanaklarını okşadığını ifade eder. (18)
Omuzuna, sırtına almak, göğsüne çıkarmak
Çocukları omuzlamak, sırtına bindirmek de sevginin gösterilme şekillerindendir. Sünnette bunun da örneklerini görüyoruz. Efendimiz, torunlarına olan sevgisinin alameti olarak Hz. Hasan ve Hüseyin’i omuzlardı. Bir defasında yine onları omuzuna almıştı. Hz. Selman onlara, “Ne mutlu size, bineğiniz de ne güzel” dedi. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Binenler de güzel” karşılığını verdi. (19) Onun torunlarını omuzuna almasının daha başka örnekleri de vardır. (20)
Resulullah, torunlarını omuzuna aldığı gibi sırtına da bindirir, yerde elleri ve ayakları üzerinde yürürdü.
Hz. Berâ radıyallahu anh, Hz. Hasan ve Hüseyin’in bazen namazda dahi dedelerinin (Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin) sırtına bindiğini, onun da doğrulurken düşmemeleri için tuttuğunu rivayet eder. (22)
Çocuklara olan sevgisinin göstergesi olarak çocukları kucaklayan, öpen, omuzuna alan, sırtına çıkaran örnek terbiyeci, bazen de onları göğsüne çıkarırdı. Ebû Hureyre radıyallahu anh, bununla ilgili olarak kendi gözü ile gördüğü şöyle bir hatırasını anlatır: “Resulullah, elleriyle Hasan’ın (veya büyük ihtimal Hüseyin’i n) ellerini tuttu, ayaklarını kendi ayaklarının üzerine koydu ve ‘Çık’ buyurdu. Çocuk ayaklarını Resulullah’ın göğsü üzerine koyuncaya kadar tırmandı. Resulullah onu öptü ve ‘Ya Rabbi, ben onu seviyorum, sen de sev’ buyurdu.” (23) Bu hadisin başka rivayetinde “Zayıfcık, zayfcık, haydi çık, gözü küçük’ dediği, (24) diğer bir rivayet ise, çocuğun ayaklarını dizleri üzerine koyarak göğsüne çıkardığı şeklindedir. (25)
Çocukla neşelenmek
Enes bin Mâlik’in bildirdiğine Resulullah sallallahu aleyhi vesellemin Hz. Hasan’la, Mahmud ibni Rebî ile, Enes bin Malik’le şakalaştığı rivayet edilir. Resulullah’ın Hz. Hüseyin ile olan şu olayı çok canlıdır: Bir defasında Peygamberimiz bir yere giderken çocuklarla oynayan Hüseyin’i görür. Onu da beraberinde götürmek ister, fakat Hüseyin kaçmaya başlar. Resulullah da onun ardından bir sağa, bir sola onu kovalar. Yakalayınca, ensesinden ve çenesinden tutarak öper ve “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’den” der.(26)
Çocukla şakalaşmak sevginin bir göstergesi olmakla beraber, ailede otoritenin lüzumu da bir gerçektir. Bu sebeple, şakalaşırken, oynarken ölçüyü korumalı, otoriteye zarar verecek davranışlardan kaçınılmalıdır.
Hastalandıklarında ziyaret etmek
Hasta ziyareti, bir Müslümanın diğer bir Müslüman üzerindeki en önemli haklarından birisidir. Israrla buna teşvik eden Peygamberimiz, sadece hasta olan büyükleri değil, çocukları da ziyaret etmiştir. Hatta kendisine hizmet eden Yahudi bir çocuk hastalandığında onun da ziyaretine gitmişti. Çocuğa, “Müslüman ol!” teklifinde bulundu. Çocuk, babasına baktı. Babası, “Ebu’l-Kasım’a itaat et” dedi. Çocuk Müslüman oldu.(27)
Buhârî’nin, Sahih’inde İyadetü’s-Sıbyan “Çocuklara geçmiş olsun ziyareti” ismiyle bir başlık açması da, bu konunun sünnetteki önemini gösterir.
Çocuklar arasında eşit davranmak
Çocuklar arasında sevgide eşit davranmak, onların şahsiyetlerinin gelişmesi açısından son derece önemlidir. Aksi takdirde çocuk, kardeşini kendisinden çok seven anne ve babaya, hatta çok sevilen kardeşine düşman kesilebilir. Bu düşmanlık, hayatın bütün safhasını kuşatabilir. Bunun içindir ki, terbiyecilerin en güzeli olan Peygamber Efendimiz, gerek bir hak ve adalet olarak; gerekse, bir eğitim olarak çocuklar arasında eşit davranmayı tavsiye etmiştir. Bununla ilgili birkaç hadis şöyledir:
“Allah, öpmeye varıncaya kadar çocuklarınızın arasında adaletli davranmanızı sever.”(28)
“Bağış ve ihsanda çocuklarınızın arasını eşit tutun.”(29)
“Çocukların senin üzerindeki haklarından biri, onlara eşit davranmandır.”(30)
Bir defasında Sahabilerden birisi Numan bin Beşir isimli çocuğuna malından hibede bulunmuştu. Çocuğun annesi, “Buna Resulullah’ı şahit tutmadan kabul etmem” karşılığını verdi. Numan’ın babası oğlunu da alarak Resulullah’a gitti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
– Başka çocukların da var mı?
– Evet.
– Bütün çocuklarına aynı şekilde hibede bulundun mu?
– Hayır.
– Allah’tan korkun, çocuklarınız hususunda adil olun.
Hadisin başka rivayetinde, “Beni şahit tutma. Ben zulme şahitlik etmem” şeklindedir.(31)
NOTLAR:
1) Çeşitli psikoloji kitaplarından nakille İbrahim Canan, Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s. 149, 150. 2) Kazım Zafir, Çocukları Kurtarma Yurdu, s. 76’dan naklen, İbrahim Canan, Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s. 150. 3) Müstedrek, 1:62; Ebû Dâvud, Edeb: 66. 4) Müslim, Fezâilü’s-Sahabe: 94; Tirmizi, Menakıb: 61. 5) Müstedrek, 3:156 (4740) 6) Müstedrek, 3:155, 156 (4737, 4739) 7) Müslim, Fezâilü’s-Sahabe: 56. 8] Müstedrek, 3:154, 160 (4731, 4753)
9] Tirmizî, Menakıb: 31. 10) Buhârî, Edeb: 18; Müslim, Fezail: 65; Tirmizi, Birr: 12; Ebû Dâvud, Edeb: 156. 11) Mecmaü’z-Zevaid, 9:190. 12) Buhârî, Edebü’l-Müfred, s. 404 (1183); Müstedrek, 3:169. 13) Müslim, Fezâil: 63; Müstedrek, 4:40. 14) Buhârî, Edeb: 22. 15) Edebü’l-Müfred, s. 134, 367; Müsned, 4:35. 16) Müstedrek, 3:555. 17) Edebü’l-Müfred, s. 221, 632; Müstedrek, 4:500; Buhârî, Ahkam: 47; Müstedrek, 3:456. 18) Nevevî, Şerh-i Müslim, 15:85. 19) Hayatü’s-Sahabe, 2:493. 20) Heysemî, Mecmaü’z-Zevaid, 9:181-182; Kenzü’l-Ummal, 16:267; Tirmizî, Menakıb: 50 (3785). 22) Mecmaü’z-Zevaid, 9:182. 23)Buhari, Edebü’l-Müfred, 96 (249) 24) Mecmaü’z-Zevaid, 9:176; Kenzü’l-Ummal, 16:259. 25) Kenzü’l-Ummal, 16:258, 259. 26) Müstedrek, 3=77; İbni Mâce, Mukaddime: 11 (144) 27) Ebû Dâvud, Cenâiz: 6. 28) Câmiü’s-Sagir, 2:297 (1895). 29) Câmiü’s-Sagir, 4:84 (4632); Ebû Davud, (3544). 30) Müsned, 4:269.
31) Müslim, Hibât: 13, 14; buharî, Hibe: 11; Ebû Davud, İcarat: 47 (3542-3545)