Susuz Kalmak Hasta Ediyor
SAĞLIK
Gülistan Araştırma
Su içmek vücudumuzun sağlıklı bir şekilde çalışması için büyük önem taşır. İnsan vücudunun yaklaşık % 60 ı sudan oluşur. Vücudumuzdaki bütün hücre ve organ sistemlerinin çalışması için suya ihtiyaç vardır.
Vücudumuza aldığımız besinlerin sindirilmesi, mide ve bağırsakların rahat çalışması, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının gerçekleşmesi için yeterli su içmek şarttır. Ter, tükürük, idrar gibi vücut sıvılarının üretimi, atıkların atılması, eklemlerin ve gözün kayganlaşması, vücut ısının düzenlenmesi su ile mümkün olur. Kanın %83’ü, beynin ve kasların %75’i, kemiklerin %22’si sudan oluşur.
Günlük hayatta çoğu zaman su içmeyi ihmal ederiz. Su yerine çay kahve içmek su içme ihtiyacımızı baskılayabilir. Oysa bu içecekler su içerseler de böbrekleri fazla çalıştırarak vücuttan su atılmasına sebep oldukları için vücudumuzun susuz kalma riskini artırabilir. Bu sebeple bunların yanı sıra su içmeyi ihmal etmemeliyiz.
Suyun yerine ayran, şeker ilave edilmemiş meyve suyu, sulu yemekler, çorbalar, salatalar da vücudun su ihtiyacını kısmen karşılayabilir. Ama yine de düzenli olarak su içmek önemlidir.
Vücut susuz kalıncaya kadar susama hissi ortaya çıkmaz. Dolayısıyla susamadan önce su içmek çok önemlidir. Çocuklar ve yaşlılar susama hissini yetişkinlere göre daha az hissettikleri için, su içmeleri hatırlatılmalıdır.
Gün boyunca; solunum, terleme, idrar yolu ve bağırsaklar yoluyla su kaybederiz. Kaybedilen suyun oranı kişiden kişiye değişir. Örneğin, yaz aylarına nazaran soğuk kış günlerinde terleme ile su kaybı azalır. Bu da susuzluk hissetmemizi engelleyebilir. Ama yine de vücudumuzun sağlıklı çalışması için su alınmalıdır.
Su İhtiyacının Arttığı Durumlar
Fiziksel güç isteyen bir işte çalışan, spor yapan, büyüme çağında olan ve hareketli bir hayat yaşayan kişilerde su kaybı ve ihtiyacı artacaktır.
Yaşadığınız ev veya ofisin ortamında ısı yüksekse veya hava kuru ise bu da su ihtiyacını artıracaktır. Elinizin altında su bulundurmak, size su içmenizi hatırlatacak şekilde alarm kurmak susuz kalmanızı engelleyebilir.
Su ihtiyacı bazı durumlarda artar. Örneğin hamile ve emziren annelerin su ihtiyacı ortalama 1 litre kadar daha fazladır. Hamilelikte bebeğin gelişmesi, anne karnındaki amnion denilen sıvı içinde gerçekleşir. Kendi bedeni dışında bebeğin gelişimi gerektiği için annenin kan hacmi de artacaktır. Bu durumda annenin susuz kalmaması çok önemlidir.
Süt verme döneminde de su içmek önemlidir. Anne sütü, bebeğin gıda ihtiyacının yanı sıra su ihtiyacını da karşılar. Anne sütünün yaklaşık yüzde 88’i sudan oluşur. Yeterli su içilmemesi süt üretimini azaltabilir. Bu nedenle susuzluk hissini beklemeden su içmeye özen göstermelidir.
Bunların dışında; ateş, ishal, kusma gibi durumlarda da su kaybı artacağından daha fazla su içme ihtiyacı doğacaktır. Bu gibi durumların dışında su alımını artırması gereken kişiler böbrek taşı olan hastalardır. Yeni taşların oluşmasını önlemek ve atılımını kolaylaştırmak için günlük idrar miktarı 2 litrenin altında olmayacak şekilde 2.5-3 litre su alınmalıdır. Böbrek taşı oluşumuna eğilimli kişilerde az su içmek böbrek taşı oluşumunu kolaylaştırmaktadır.
Böbrekler vücudumuzda su ve elektrolit dengesini sağlayan, kan basıncını düzenleyen ve çeşitli hormonları salgılayan organlardır. Su, böbreklerin çalışması için önemlidir. Vücutta oluşan artık ürünlerin idrar yoluyla uzaklaştırılması için yeterli miktarda su alınmalıdır. Az su içilmesi idrar yolu enfeksiyonlarını, böbrek taşı oluşumunu ve elektrolit bozukluklarının gelişimini kolaylaştıracaktır.
Buna karşın; kronik böbrek yetmezliği hastalarında aşırı miktarda su tüketmek zararlıdır ve hiponatremi denilen ve beyin ödemine yol açabilen tehlikeli bir tabloya neden olabilir. Aynı durum kalp yetmezliği olan hastalarda da geçerlidir.
Yenilen gıdalara bağlı olarak da su ihtiyacı artar. Proteinli gıdalar hazmedilirken daha fazla suya ihtiyaç duyulur. Tuzlu gıdaların vücuttan atılması için de suya ihtiyaç artar. Sebzeler ve sulu yemekler ise tam tersi su ihtiyacının bir kısmını karşılayabilir.
Günlük su ihtiyacı 1,5 litre ile 2,5 litre arasında değişebilir. Bunun için yakınlarınızda bir sürahi veya matara bulundurarak düzenli bir şekilde su içmeniz önerilmektedir.
Susuz Kalırsak Ne Olur?
Genellikle insan vücudu su ihtiyacını susuzluk hissi ile belli eder. Eğer yeteri kadar su içmezsek susuzluk hissederiz. Ama birçok kişi susuzluk hissini ayırt edemeyerek su yerine çay, kahve veya sevdiği başka birtakım içeceklere ya da dondurma gibi yiyeceklere yönelebiliyor. Böylece farkında olmadan fazla kalori almış ve vücudun daha fazla su atmasına sebep olmuş oluyor. Bu şekilde vücut susuz kalabiliyor.
Susuzluğun ilk belirtileri; baş ağrısı, yorgunluk hissi, uykululuk, dikkatini toplayamama şeklinde olabiliyor. Çünkü beynimizin ihtiyaç duyduğu oksijen ve enerji alması için yeterli kan akışı olması gerekiyor. Günlük kaybettiğimiz suyu yerine koymadığımız zaman beyne kan gitmesinde sorun yaşanıyor.
Susuzluk kişinin stresli hissetmesine sebep oluyor. Çünkü beynimizin yüzde 85’i sudur. Vücudumuzda yeteri kadar su yoksa sindirimden dolaşıma kadar bütün sistemlerimizin çalışmasında aksama olur.
Yemekten Önce Su İçin
Doğal besinler ve sağlıklı bol su sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Midenin iyi hazmetmesi için yenilen gıdaların üzerine mide sıvılarını boşaltması gerekir. Bu sıvıların üretilmesi için vücuda su alınmalıdır. Ancak suyu yemek sırasında değil yarım saat önce içmek daha uygun olur.
Yemek sırasında içilen suyun miktarı bir iki bardağı geçmemelidir. Çünkü yemek sırasında fazla su tüketmek hazmı zorlaştırabilir ve midedeki gıdanın hacminin artmasına bağlı olarak reflüyü tetikleyebilir.
Yemeklerden önce su içtiğiniz zaman ise su mide asitlerine karışıp onlarla birleşir. Midesi fazla asit üreten kişiler için yemekten önce su içmek faydalı olur. Bu hem iştahı hem yenilen yemek miktarını azaltabilir.
Reflü ve gastrit gibi mide hastalıklarında midenin aşırı asit salgılamasına bağlı problem yaşanır. Hatta midede ülser yani yara oluşur ve uzun süre iyileşmezse burada kansere bile zemin hazırlayabilir. Bu sebeple yeterince su içerek midenin asit salgısının dengeli olması ve mide ve yemek borusu duvarına zarar vermesi önlenirse en doğal tedavi olur.
Bağırsakların iyi çalışması için de yeterli su içilmesi önemlidir. Yetersiz su tüketimi, sindirim sisteminin daha az çalışmasına ve kabızlığa yol açar. Yeterince su içmek ise yenilen gıdaların ince ve kalın bağırsaklardan emilimini ve artık maddelerin vücuttan atılmasını kolaylaştırır.
Karaciğerin alınan gıdaların hazmedilmesinden vücudun ihtiyaç duyduğu kimyasalların üretilmesine kadar sayısız görevi vardır. Bu görevleri yapabilmesi için yeterli suya ihtiyaç vardır.
Böbreklerin görevi kanı süzmek ve toksik maddelerin vücuttan atılmasını sağlamaktır. Yeterince su içilmezse zararlı ve zehirli maddeler vücuttan atılamaz.
Yeterince su içilmediği zaman idrar miktarı azalır ve rengi koyulaşır. Bu durum vücudunuzun susuz kaldığını anlatan bir sinyaldir.
Suyun Kalitesi Önemli
Vücut uzun süre susuz kaldığı zaman böbreklerde minerallerin birikimi ile böbrek taşı oluşumu ihtimali artar. Bu konuda içilen suyun kalitesi de önemlidir. Böbrek taşına eğilimi olanlar mutlaka içtikleri suyun kendileri için en uygun su olduğuna dikkat etmelidir.
Suyun içerdiği mineraller de sağlık için hayati önem taşır. Sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve fosfat gibi vücut için önemli olan mineraller su ile taşınır. Bu sebeple sağlıklı ve temiz su içmek insan hayatı için oksijenden sonra en önemli ikinci ihtiyaçtır. Ancak böbrek taşı riski yüksek olanlar mineral yönünden kendilerine en uygun olan suyu içmelidir.
Doğal Kan Sulandırıcı
Dolaşım sisteminin sağlığı su içilmesine bağlıdır. En iyi kan sulandırıcı madde sudur. Su tüketimi yetersiz olursa, kan koyulaşır, koyulaşan kan damarların tıkanmasına neden olabilir. Özellikle hayati öneme sahip olan beyin damarları ve kalp koroner damarları gibi ince damarlarda tıkanmalara neden olarak kalp krizi ve felç gibi hastalıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Bir kişi hayatı boyunca sık sık vücudunu susuz bırakırsa bütün vücut sağlığı bundan olumsuz etkileniyor.
Aşırı egzersiz ve terleme ile birlikte susuz kalan kişilerde susuzlukla birlikte tansiyon düşer. Bu da kalbe ve diğer organlara giden kan miktarını azaltır. Tansiyon düşmesine bağlı bayılmalar görülebilir.
Vücuttaki kas kitlesi arttıkça su ihtiyacı da artar. Spor yapmadan önce ve sonra içilen su, kas kasılmaları ve kramplarla başa çıkmada oldukça etkilidir.
Ancak aşırı spor yaparak fazlaca terleyen kişilerin aniden fazla su içmesi doğru olmayabilir. Çünkü terleme ile birlikte vücuttan elektrolit kaybı olursa aniden çok su içmek kramp girmesine ve hatta su zehirlenmesine sebep olabilir. Suyu yavaş içmeli ve suyun yanı sıra mineralli su, ayran, meyve suyu gibi mineral içeren içecekler içilmelidir.
Su Vücut Direncini Artırır
Su içmek vücuttan ödemin atılmasını sağlar. Metabolizmayı çalıştırır ve hızlandırır, kalori harcamayı ve kilo vermeyi kolaylaştırır. Sağlıklı çalışan bir vücut grip, covid 19 ve benzeri bulaşıcı hastalıklarla savaşırken daha dirençlidir.
Su içmemek kemik ve eklem sağlığını da olumsuz etkiler. Eklem aralıklarında kayganlığı sağlayan sıvı bileşeninde de su bulunur. Yeterince su içmediğimizde eklem arası sıvılarla birlikte eklem kayganlığı da azalır.
Yetersiz su içmek ağız kokusuna da sebep olur. Çünkü susuzluk tükürük salgısını azaltır. Bu nedenle ağız içinin temizliği yeterli olmaz. Bu da hoş olmayan rahatsız edici ağız kokusuna yol açar.
Su yetersiz alındığında cilt kurur, çatlama ve kanamalar görülebilir. Vücut mikroplara açık hale gelince egzama ve mantarlar sık gözlenir. Yeterli su içmek cilt hücrelerini tamir ederek, cildin esnekliğini arttırır.