Tâatin Anahtarı Helal Lokma
Hz. Ali radıyallahu anh Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Şüphesiz Allah-u Zülcelâl helal rızık arama yolunda kulunu yorgun düşmüş görmekten razı olur.” (Camiu’l-Ehadis, 8; 247)
**
Abdullah ibn Abbas radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Helalı aramak, talep etmek cihattır. Muhakkak ki Allah Teâlâ sanatkâr mümin kulunu sever.” (Müsned-i Şihab; 1; 83-82)
**
Hazret-i Ömer radıyallâhu anh vazifelendirdiği kişilere şöyle nasihat ederdi:
“Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız;
* Konuştuğunda doğru söylüyor mu?
* Kendisine bir şey emânet edildiğinde, emânete riâyet ediyor mu?
* Dünya ile meşgul olurken helâl-haram hassâsiyetini gözetiyor mu? İşte bunlara bakınız.”
**
Abdullah bin Ömer radıyallahu anh şöyle buyuruyor:
“Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez.”
**
Abdullah ibn-i Mübarek rahmetullahi aleyh buyurdu ki:
“Şüpheli bir kazançtan gelen bir dirhem parayı geri çevirmek, bence yüz bin dirhem parayı ve böylece yüzer bin, yüzer bin, altı yüz bine çıkıncaya kadar sadaka vermekten daha üstündür.”
**
Yahya bin Muaz rahimehullah buyuruyor ki:
“Taat (kulluk vazifelerini ifa) bir hazinedir. Anahtarı, dua; anahtarın dişleri ise helal lokmadır.”
**
İbrahim bin Ethem kaddesallahu sırrahu şöyle demiştir:
“Kemale erenler, ancak midelerine girenlere dikkat etmekle kemale ermişlerdir.”
**
Adil halife Ömer bin Abdülaziz’in huzurunda, Müslümanların ortak malı olan bir misk tartılıyordu. Miskin kokusunu duymamak için burnunu tıkadı. Bunu gereksiz görenlere:
“Misk’in koklanmasından başka bir menfaati var mıdır?” karşılığını verdi.
**
“İlim de hikmet de helal lokmadan doğar; aşk da, merhamet de helal lokmayla meydana gelir. Bir lokma, haset ve hileyi netice verirse, cehalete ve gaflete sebep olursa, bil ki, o lokma haramdır. Hiç buğday ekilip de arpa hasat edildiğini gördün mü?” (Mevlana Celaleddin Rumi hazretleri)
**
Hz. Ali bir gün mescide girerken atını bir adama emanet etti. O mescitteyken adam hayvanın yularını alıp kaçtı. Hz. Ali kendi kendine,
“Adama atımı beklemesi karşılığında beş dirhem vereyim,” diye niyet etti.
Ama çıkınca gördü ki hayvan başıboş geziyor. Atını yakaladı, evine döndü. Eve gidince yanında çalışan çocuğu bir yular alması için çarşıya gönderdi. Çocuk beş dirheme bir yular aldı. Hz. Ali yuları görünce şaşırdı. Bu çalınan yulardı. Hırsız bu yuları çocuğa beş dirheme satmıştı. Hz. Ali şöyle dedi:
“İnsanın rızkı kendinin elinde değildir. Rızık neyse odur; ne artar ne eksilir. Buna karşın rızkı helal ya da haram etmek kişinin elindedir. Biraz bekleseydi helalinden beş dirhem alacaktı. Ancak bu şekilde beş dirhem haram oldu.”
**
Abdülkadir Geylânî şöyle demektedir;
“Ey evlat! Haram yemek kalbini öldürür. Helâl yemek ise varlığına can katar. Bir lokma vardır, kalbini karartır. Bir lokma vardır, derununa nurlar saçar. Bir lokma vardır, yiyince dünyaya dalarsın. Bir lokma vardır, yiyince bu âlemin ötesine geçersin. Ama bunlardan daha üstün bir lokma vardır ki onu yiyen dünyayı da ahreti de bırakır. İşte bu lokma seni tabiatın yaratıcısına ulaştırır. Haram yemek, seni dünya ile uğraştırır, hataları sevdirir. Mubah olan şeyleri yemek, kalbi ahiret âlemine iter ve taatle meşgul eder. Helâl yemek ise yaratana yaklaştırır.”