Tasavvuf Nedir?

  • 05 Mayıs 2015
  • 1.313 kez görüntülendi.
Tasavvuf Nedir?
REKLAM ALANI

“Tasavvuf nedir?” diye sorulduğunda insanlardan net bir cevap çıkmaz. Çünkü bu konuda büyük bir bilgi kirliliği yaşanmaktadır. Tasavvufu öven kadar, yeren kitaplarda piyasada boy göstermektedir. Ayrıca cahil sofilerin hurafelere bulaşmış tasavvufi bir takım anlatımları da tasavvufa karşı önyargıyla bakılmasına ve bu ilim hakkında yanlış bir takım fikirlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

 

Kimi çevrelerin tasavvufi şeriattan ayrı mistik bir yol gibi takdim etmeleri, hümanizm kökenli anlayışlarını tasavvufa yamamaları gibi bir takım problemlerde tasavvufun doğru anlaşılmasının önüne geçmektedir.

REKLAM ALANI

 

Bu nedenle biz bu sorunun cevabını büyük mutasavvıfların cevaplarında aradık. Onların verdiği cevapları sizlerle paylaştık. Böylece, cahillerin veya muhaliflerin sözleriyle değil de doğrundan bu ilmin, “ne olup, ne olmadığını” üstadlarının, hacelerinin ve hakiki ehli olan kamil mürşidlerin tarif ve ifadelerinden öğrenmiş olduk.

 

Bize sürekli tasavvufun ne olduğu sorusu sorulmaktaydı. Bir ilmin ilk özelliği tanımlardır. Dolayısıyla bu alana yönelen kişinin öncelikle bu ilmin ne olduğunu bilmesi gerekir. Gerçi birçok kişi tasavvuf’un hal işi olduğunu, kal işi olmadığını söylese de tasavvuf da bir ilim olup kendine ait bir disiplini, tanımı ve metodolojisi bulunmaktadır.

 

Bu nedenle en azından tasavvufun ne olduğu yani tanımı hakkında sizleri bilgilendirmek istedim. Bu amaçla özellikle tasavvuf ve menakıp kitaplarında meşayih ait olan tasavvufun çeşitli bu ilmin daha iyi anlaşılması için özetledik. Umulur ki sorularınızın cevabını almış olursunuz.

 

Tasavvuf zühdtür

Yani dünyaya karşı tavır almaktır. Allah’a yönelmektir. Allah sevgisine engel olan tüm her şeyden el etek çekmektir. Marufi Kerhi rahmetullahi aleyh, “Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümid kesmektir.” der.

 

Zühd, tasavvufun gerçekleştirmeyi amaçladığı ruhi olgunluğa götüren bir araçtır, amaç değildir. “Zaten onlar Yusuf hakkında zahid idiler, Ona değer vermezlerdi.” (Yusuf; 20)

 

Güzel ahlâktır

Tasavvuf ilmiyle kötü ahlakın, huyların sökülüp yerine güzel huyların yerleştirilmesi amaçlanmaktadır. İslam’ın ahlak nizamıyla ilgilenir. Bir anlamda İslam’ın etik anlayışını ortaya koyar. Ayet-i kerime de buyrulduğu gibi, “Sen yüce bir ahlak üzeresin”(Kalem; 4) ve Hazreti Rasulullahın dediği gibi :”Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Müslim, Birr; 87)

 

Tasavvuf tasfiyedir, kalp temizliğidir

Bişri Hafi rahmetullahi aleyh şöyle söylemiştir: “Sufi, kalbini Allah için tasfiye edip tertemiz yapan kimsedir”

 

Kur’an’da şöyle buyrulur:

“O gün ne mal, ne evlad fayda verir. Ancak Allah’ın huzuruna selim bir kalple gelenler müstesna” (Şuara; 88-89)

“Allah’ın zikrinden uzak kasvetli kalbe yazıklar olsun” (Zümer; 22)

“Dikkat edin kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Rad; 28)

 

Hadis-i şerifte de şöyle buyrulur: “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, siretlerinize, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr; 32)

 

Tezkiyedir, nefs ile mücadeledir

Cüneyd-i Bağdadi rahmetullahi aleyh şöyle der: “Tasavvuf, sulhu olmayan bir savaştır.” Kur’an’da şöyle buyrulur: “Andolsun nefse ve onu yaratana. O, nefse kötülüklerini göstererek ondan kaçınmayı ilham etmiştir. Nefsini tezkiye eden, arıtıp kötü huy ve sıfatlardan korunan kişi kurtulmuş, onu kirleten ise hüsrana uğramıştır.” (Şems; 7-10)

 

Tasavvuf tezkiyedir. Fakat her tezkiye tasavvuf değildir. Tasavvufun emrettiği tezkiye şeriatın hükümlerine uygun olan tezkiyedir. Yani Allah Resulüne uymakla gerçekleşir. “De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız, bana ittiba edin ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân; 31)

 

Nefs tezkiyesi demek, nefisle riyazat ve mücadele yoluyla kötü sıfatlarının ortadan kaldırılmasıdır.

 

Tasavvuf istikamettir

İstikamet; Kitap ve Sünnete sarılarak dosdoğru olmak demektir.

 

Şeriat ölçüleri dışına çıkan, bidat ve hurafelere dalan bir tasavvuf ve onun örgütlü kurumu olan tarikat İslami değildir.

 

(İslami olmayan tarikat bidat ve hurafelere dalmış olandır. Yoksa istikamet üzere olan değil. Ehli sünnete ittiba eden tarikatı kabul ederiz. Ama içinde gayri İslami uygulama ve öğretiler, adetler, zikirler, şeriate aykırı davranışların bulunduğunu kabul etmeyiz.)

 

İslam’ın ölçüsü net, kesin ve bellidir. Kimsenin heva ve hevesine göre yorumlanamaz. İslam bize değil, biz İslam’a uymak zorundayız. Ölçümüz kitap ve sünnettir. Bunun dışına çıkan her ölçü merduddur (reddolunmuştur).

 

Seriyi Sakati rahmetullahi aleyh şöyle der: “Tasavvuf, Kitap ve Sünnet’in zahirine ters bir batın ilminden bahsetmez. Sufinin kerametleri, haramlara girmesine sevk etmez.”

 

Ayet-i Kerimede buyrulan, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud; 112) hitabını kendine düstur edinir. Kimse ve hiç bir şeyh kitap ve sünnetin üstünde değildir. Bunlara muhalif olan kişi, kurum ve fikirler şeytanidir. İmam-ı Şafi’nin dediği gibi “Bir insanın havada uçtuğunu dahi görseniz istikametine bakınız.”

 

Tasavvuf edeptir

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Beni Rabbim terbiye etti. O ne güzel terbiye etti.” (Keşful Hafa)

 

Tasavvufun en önemli ilkesi kişiyi Sırat-ı Mustakim’de tutan edeptir. Ebu Hafs Haddat rahmetullahi aleyh: “Tasavvvuf edepten ibarettir. Her makamın, her halin ve her vaktin bir edebi vardır. Ancak buralardaki adaba riayet eden kimse insan(-ı kâmil) sınıfına girer.”

 

Allah’a tam teslimiyet ve Rabbaniliktir

Ebu Sehl rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: “Tasavvuf itirazı terk etmektir.” İslam teslimiyet dinidir.

 

Kur’an şöyle buyurur: “Ben âlemlerin Rabb’ine teslim oldum.” (Bakara; 131)

“Kitabı okuyup öğrettiğinize göre, içi dışına uygun Rabbani âlimler olun.” (Âli İmrân; 79)

 

Rabbani âlim, ilmi kendisine fayda sağlayan, kendisini dünya ziynetinden, mal ve evlat fitnesinden ve şehvet ihtirasından koruyabilen kimse demektir. İslam ruhbanlığı yasaklamış ve bunun yerine Rabbaniliği getirmiştir.

 

Tasavvuf Hakk’a vuslattır (İhsan)

Tasavvufun nihai gayesi rıza-i ilahiyeye nail olmaktır. Ebu Bekir eş-Şibli rahmetullahi aleyh şöyle tanımlar: “İki dünyada da Allah ile beraber olup, O’ndan başka birşey görmemektir.” Kur’an’da şöyle buyurulur:

“Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf; 16)

“Nereye dönerseniz Allah oradadır.” (Bakara; 115)

“Attığın zaman sen atmadın Allah attı.” (Enfal; 17)

 

Kutsi hadiste şöyle buyrulur: “Benim veli kuluma düşmanlık edene ben harp ilan ederim. Kulum Bana, üzerine farz kıldığım şeylerden daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşamaz. Kulum farzlardan sonra nafilelerle yaklaşmaya devam ederse ben onu severim. Ben onu sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, düşünen aklı ve konuşan dili olurum.” (Buhari, Rikak; 38)

 

Tasavvufta ibadet sonucu meydana gelen aşk ve sevgi ile kulun Allah’a varması, maddi bir birleşme (hulul) olmayıp manevi bir vuslattır.

 

Tasavvuf, İslam ruh hayatıdır

İbadet, riyazat ve mücahede (nefisle savaş) sonucu ruhta meydana gelen kemal ve inkişaf sonucu bir takım manevi durumlar ruhta yaşanır. Kur’an’da şöyle buyrulur: “Gecenin bir bölümünde uyanıp kalk ve sana mahsus olmak üzere bir nafile (teheccüd) namazı kıl. Ola ki, Rabbin seni övgüye layık bir makama ulaştırır.” (İsra; 79) “Senin Rabbin şüphesiz bilir ki, sen gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını ve bazen de üçte birini ibadetle geçirmektesin.”(Müzemmil; 20)

 

Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurur: “Ben Allah’ın dostuyum. Bunu öğünmek için söylemiyorum.” (Tirmizi, Menabık; 16)

 

Resulullah’ın ruhani etkisi sohbet sırasında sahabiler üzerinde de etkisini göstermekteydi. Nitekim Hanzala radıyallahu anh şöyle anlatır: “Ya Resulallah, senin sohbetinde bulunduğumuz zaman dünyadan soyutlanarak manen yükseliyoruz. Cennet ve Cehennemi görür gibi oluyoruz. Bütün dünyevi emellerden sıyrılıyoruz. Fakat ailelerimize ve işlerimize dönünce durum değişiyor.” deyince Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Ya Hanzala! Siz benim yanımdaki vecd ve heyecanınızı koruyabilseniz, meleklerin sizinle yolda musafaha ettiğini görürsünüz.” (İbni Mace, Müslim, Tirmizi, İbni Hanbel)

 

Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sohbetinin Ashab-ı Kiram’ın ruhları üzerindeki etkisini, Hadis kitapları şöyle nakleder: “Sanki başlarına kuş konmuş da onu kaçırmamak için hiç kımıldamadan pür dikkat kesildiler.” (Buhari, İbni Hanbel)

 

Tasavvuf fıkh-ı batındır

Tasavvuf İslami emirlerin görüneni üzerinde değil de görünmeyeni üzerinde yoğunlaşmıştır. Nefs ve kalp tezkiyesi gibi. Bu nedenle ibadet ve muamelatla ilgili konulardan bahseden ilme fıkıh denirken, ibadet ve muamelat sırasında kalpte meydana gelen ihlâs, riya, huşu gibi manevi hallere de fıkhi batın veya ilmi kulub (kalp ilmi) denilmiştir.

 

Kur’an’da şöyle buyrulur:

“Namazlarını huşu ile kılan mü’minler kurtuluşa erdi.” (Mu’minun; 1-2)

“Namaza kalktıkları vakit, tembel tembel kalkarlar. İbadetleriyle insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar” (Nisa; 142)

“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar, kıldıkları namazdan gafildirler.” (Maun 4-5)

 

Hadisi-i şerifte de; “Ameller niyetlere göredir” (Buhari)

 

Zunnun Mısri rahmetullahi aleyh şöyle der: “Sufi konuştuğunda haline uygun söz söyleyen kimsedir. O, kendinde bulunmayan bir şeyden bahsetmez.”Mutasavvıflar, “Allah size zahir ve batın nimetlerini bol bol verir” (Lokman; 20) ayetinde geçen zahiri nimetlerin dış organlara Allah’ın ihsanı olan ibadetler olduğunu, batını nimetlerin de kalpteki duygular ve manevi haller olduğunu belirtmektedirler.

 

Tasavvuf havf ve recadır

Yani tasavvuf korku ve ümittir. Kimden korkma, Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkma; kimden ümid etme, Allah’ın sevgisini elde etme ümidi taşımadır. Müslüman, hiç bir zaman ümitsiz kalmaz.

 

Şeyhimiz Şeyh Seyda el-Cezeri kuddise sirruhu şöyle söylemişlerdir: “Tasavvufi düşünce Allah korkusu ve Allah sevgisi temeline dayanır. Allah korkusu konusu üzerinde çok duran sofiler, bunu tasavvufun temel ilkelerinden biri haline getirmiştir. Buradaki korku aynı zamanda Allah’ı sevmekten kaynaklanan bir çekinme mahiyetindedir. Bu sebeple Allah korkusu ile Allah sevgisi birbirini tamamlayan iki kavramdır.”

 

Kur’an’da şöyle buyrulur:

“… Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.” (Talâk; 2)

“Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.” (Talâk; 4)”

“İşte bu, Allah’ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah’tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını arttırır.” (Talâk; 5)

“(Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.”( Bakara; 74.)

” Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar; O’nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.” (İsra; 57)

“(İbrahim dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”(Hicr; 56)

 

Daima Allah’ı anmak ve azimetle amel Etmektir

 

Seyda Muhammed Emin Er hoca’ya göre ise Tasavvuf; Sahabelerin, Allah dostlarının yoludur. Allah’a zahiren ve batınen kulluk yapabilmenin adıdır. Ruhsatlardan sakınıp, azimetle amel edebilmektir. Tasavvuf: Kulun bütün hareketlerinde Allah’tan bir an bile olsa gafil olmayarak sürekli Allah’ı anması, O’nu zikretmesidir.

 

“De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am; 162)

 

Kısacası tasavvuf, Rasulullah’ın yaşadığı şekilde İslam’ı yaşamaya çalışmak ve Allah’a layıkıyla kulluk etmek/teslim olmaktır.

 

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ