Usâme bin Zeyd -r. a.-
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme risalet vazifesi verildiği zaman ona daha çok gençler iman etmişti. Nebi aleyhisselatu vesselam da bu gençleri Kur’an-ı Kerim ile eğitti, hizmet etme fırsatı vererek yetiştirdi. İyi yetişen gençleri civar kabilelere muallim olarak gönderip tebliğ ve irşat faaliyetlerinde görevlendirirdi.
Mescid-i Nebevinin bitişiğindeki suffada kalan Ashab-ı suffa ilim ve hizmet yolunda kendilerini yetiştirdiler. Böylece Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemden sonra yeni fetihlerle hızla büyüyen İslam devletinde vazifeler deruhte ettiler.
Efendimiz aleyhisselatu vesselamın yetiştirerek birer şahsiyet abidesi haline getirdiği gençlerden biri de Usâme bin Zeyd radıyallahu anhu idi.
Usâme, Peygamber efendimizin evlatlığı Zeyd bin Harise ile Ümm-i Eymen radıyallahü anhumânın oğlu idi. Anne babası ilk iman eden kişiler olduğu için Usâme de küçük yaşından itibaren Peygamber efendimizin terbiyesi altında yetişti. Efendimiz aleyhisselatu vesselam onu, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den ayırmazdı.
Hz. Âişe radıyallahu anhâ şöyle rivâyet etmiştir: “Usâme çocuk idi. Bir gün yüzü kanamıştı. Resûlullah aleyhisselâm bana, “Usâme’nin yüzünü yıka” buyurdu ve yıkarken bana yardım etti ve yüzünü öptü, sevdi.”
Usâme daima aileden biri gibi kabûl edilir, her zaman, Peygamber efendimizin yanına girip çıkabilirdi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onun hakkında: “Usâme bana herkesten daha yakındır,” buyurdular.
Usâme Allah yolunda cihat etmeye çok istek duyduğu için, ne zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir sefere çıkacak olsa hemen hazırlanır, ordunun safları arasına karışmak isterdi. Ama Efendimiz yaşı küçük olan delikanlıları savaşa götürüp canlarını tehlikeye atmazdı. Mekke’nin fethine kadar savaşlara katılamayan Usâme radıyallahu anh, ilk kez bu sefere katıldı. Hem de Peygamber efendimizin terkisine binmişti. Mekke fethedilince, Peygamber Efendimiz ile beraber Kâbe’nin içine de girdi ve putlardan temizlenmesi işinde efendimize yardım etti.
Usâme bundan sonra Huneyn Gazasına katıldı ve bu zorlu savaşta kahramanlığıyla dikkat çekti. Peygamber aleyhisselatu vesselam vefatından kısa bir süre önce onu İslam ordusunun başına kumandan olarak tayin etti. Üstelik o Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer radıyallahu anhum gibi büyük sahabelerin nefer olarak bulunduğu bir orduya kumandan olarak tayin edilmişti.
Bu sırada Usâme bin Zeyd’in yaşı 18 civarındaydı. Bunun yanında o, azadlı bir köle olan Zeyd bin Harise’nin oğluydu. Hem yaşının gençliği, hem de azatlı bir kölenin oğlu olması gibi sebeplerden dolayı onun bu göreve getirilmesini hazmedemeyenler oldu. Ancak, Peygamber Efendimiz onun kumandanlığında ısrar etti.
Üstünlük Yaşta Değil Kabiliyette
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Usâme bin Zeyd’in kumandanlığına itiraz edenlerin olduğunu duyunca minbere çıktı. Allah’a hamd ve senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
“Vallahi, siz şimdi Usâme ‘nin kumandanlığına nasıl itiraz ediyorsanız, daha önce, onun babası (Zeyd bin Harise’nin) kumandanlığına da böyle itiraz etmiştiniz. Vallahi, o, kumandanlığa nasıl layık ve benim katımda insanların nasıl en sevgilisi idiyse, ondan sonra, bu da, benim katımda insanların en sevgililerindendir. İkisi de her iyiliğe layıktırlar. Size bunu tavsiye ediyorum. Çünkü, o, sizin hayırlı olanlarınızdan, bu işe elverişli bulunanlarınızdandır.”
Peygamber aleyhisselatu vesselamın hastalığı ağırlaşınca ordunun hareket etmesi gecikti. Hz. Usâme, Hz. Ebubekir’in tavsiyesi üzerine Efendimiz aleyhisselatu vesselamın verdiği sancağı evine götürdü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin vefatı üzerine cenaze işlerine yardımcı oldu.
Peygamber efendimizin irtihalinden sonra Hz. Ebubekir radıyallahu anh halife seçilince de Hz. Usâme’yi Efendimizin vazifelendirdiği görevin başında gönderdi. Böylece Usâme, babası Zeyd bin Harise radıyallahu anhumanın şehit edildiği tarafa doğru sefere çıktı ve zaferle döndü. Bundan sonra da birçok vazifelerde kendisine güvenenleri mahcup etmemenin ve göreve layık olmanın gayreti içinde hizmet etti.
Usâme radıyallahu anh Kuran-ı Kerim okumaya çok düşkündü. Kendisine bir Mushaf edinmişti ve onu çok okurdu. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetini çok iyi bilirdi. Bu sebeple sahabeler bilmedikleri bazı meseleleri ona sorarlardı.
Müminlerin Emiri Hz. Ömer radıyallahu anh önemli işlerde onunla istişare ederdi. Hz. Usâme’nin Peygamber sallallahu aleyhi vesellem tarafından çok sevildiğini bildiği için kendisine saygıyla davranır ve iyilikte bulunurdu.
Usâme bin Zeyd radıyallahu anh, anne babasına karşı çok saygılı ve itaatli bir evlat idi. Onlar vefat ettikten sonra da, sevaplarını onların ruhlarına bağışlamak üzere sadaka verirdi.
İslam devleti Usâme bin Zeyd radıyallahu anhu gibi gençlerin hizmetleri vesilesiyle zaferler kazandı ve birçok milletler İslam’ın adaletine kavuştu. Bugün Ümmet-i Muhammed’in yeni Usâmeler yetiştirmeye ihtiyacı var.
Ümmeti parlak bir istikbale kavuşturacak olan da, gençlik dinamizmini ve kabiliyetlerini İslam’a hizmet yolunda kullanan iyi yetişmiş gençlerdir.
Ne mutlu o gençlere, ne mutlu onları yetiştiren anne baba ve hocalara ve ne mutlu onlara kendini ispatlama fırsatı veren idarecilere…