‘Biz, İşin Dedikodusundayız’

  • 23 Ekim 2013
  • 754 kez görüntülendi.
‘Biz, İşin Dedikodusundayız’
REKLAM ALANI

‘Kendi görüşünüzle amel etmeyin!’

Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi veselleme: “Yâ Rasûlallâh! Kur’ân’da ve Sünnet’te çözümünü bulamadığımız bir meseleyle karşılaştığımızda ne yapalım?” diye sorduklarında, o Varlık Nûru:

“Onu, fakihlere ve âbidlere (sâlihlere) sorun ve onların istişâresine arz edin. O konuda şahsî görüşünüzle amel etmeyin.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 178) buyurmuştur.

REKLAM ALANI

Büyük fıkıh âlimi, müctehid, İmâm Şâfiî Hazretleri, gönül ehli bir kimse olan Şeybân-ı Râî Hazretlerinden mânevî istifâde için önünde bir talebe gibi büyük bir edeple diz çöker, bâzı hususları istişâre ederdi. Talebeleri:

– Yâ İmâm! Sizin gibi bir âlim nerede, Şeybân nerede? Bunca hürmet ve iltifâtın hikmeti nedir? Diye sorduklarında, o büyük İmâm:

– Evlâdlarım! Bu zât, bizim bilmediklerimizi bilir! Derdi.

Ahmed bin Hanbel ve Yahyâ bin Main de bazı meseleleri Mârûf-i Kerhî’ye başvurup ondan sorarlardı.

Mânâ üstadlarına zâhirî ilimleri değil, kalbî ilimleri tahsîl için gidilir. Çünkü onlar, Allâh’a ulaştıran yolların rehberleridir. Nitekim nice büyük tefsir, hadis, fıkıh âlimleri, tasavvufa intisâb etmiş, bilmedikleri incelikler husûsunda Hak dostlarını rehber edinmişlerdir. İbn-i Âbidîn, Âlûsî ve diğerleri gibi…

Dünyanın en büyük hukukçularından biri olan İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri de Câfer-i Sâdık Hazretleri’nin sohbetinden tefeyyüz etmiştir. (Feyiz almıştır.)

‘Biz, işin dedikodusundayız’

Ebû Hanîfe Hazretleri’nin mâneviyat ehline büyük hürmetini ifâde eden şu hâdise de pek mühimdir: Anlatıldığına göre, bir gün, Hak dostlarından İbrahim bin Edhem’in yolu İmâm-ı Âzam Hazretleri’ne uğradı. Ebû Hanîfe’nin etrafındaki talebeler, İbrahim bin Edhem’e küçümseyen, garipseyen gözlerle baktılar. İmâm-ı Âzam bu hâli gördü ve İbrahim bin Edhem’e: “ Buyurun efendimiz, meclisimize şeref veriniz!” diye seslendi.

İbrahim bin Edhem, mahcûb bir edâ ile selâm verip geçti. İbrahim bin Edhem oradan ayrılınca, İmâm-ı Âzam’a etrâfındaki talebeleri sordu:

– Bu kimse, efendilik ve büyüklük sıfatına ne bakımdan lâyıktır? Sizin gibi bir zât, ona nasıl ‘efendimiz’ der?

Bunun üzerine İmâm-ı Âzam, yüksek tevâzuunu da ifâde eden şu cevâbı verdi:

– O, dâimî bir sûrette Allâh ile meşgûl, biz ise işin kîl u kâliyle… (Bizler, sürekli rivayetlerle uğraşıyor: “Denildi ki… Dedi ki…” diye, kelimelerle ilgileniyoruz. Fakat o, kelimelerin ardındaki gerçek manalarla meşgul.)

Not: Müellifin “İlimden İrfana; Tasavvuf” adlı eserinden iktibas edilmiştir.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ