Hizmetin İlk Yılları ve Seyda Hazretlerinin Bir Günü
HİZMETİN İLK YILLARI VE
SEYDA HAZRETLERİNİN BİR GÜNÜ
Bismillahhirrahmanirrahim
Seyda Muhammed Konyevî kuddise sırruh Hazretleri, Konya’ya ilk geldiğimiz zamanlarda imkânlardan ziyade imkânsızlıklarla başladı. Ancak biz imkânsız ya da elverişsiz gibi görünen şeylerin nasıl mümkün olduğunu, nasıl elverişli olduğunu gördük Seyda Hazretleriyle.
İlk yıllarımızda hizmet için gerekli olan binaların temeli atılırken, Seyda Hazretleri bir yandan da insan yetiştirme odaklı hizmetleri yürütür, ertelemezdi. Henüz inşaat halindeki dergâhta kartonlar serilir, pencereler naylon ve kartonlarla kapatılır ve Seyda Hazretleri o şekilde bize ders verir, bu faaliyetleri asla terk etmezdi. İlim konusunda hiç kimsenin boş kalmasını doğru bulmuyordu. İlmi hizmetlerden kendisi de geri durmuyor, bize imkânsız gibi görünen şartlarda bile nasıl mümkün olduğunu yaşayarak öğretmiş oluyordu.
Bir taraftan da insanları (ihmal etmeden) irşad ve tebliğ vazifesini aksatmadan sohbetler yapar, gelen insanların her türlü dertleriyle ilgilenir, boş durmazdı. Yoruluyordu… Ancak yorgunluğa aldırış etmez, her geçen gün hizmet aşkı devam ederdi. Böylece Elhamdulillah hizmetler bu noktaya kadar geldi.
Sofilere çorba yapacak bir mutfak, ekmek yapacak bir fırın olmadığı için sofilerin geldiği günlerde özellikle başta annem olmak üzere tüm ev halkı seferber olurdu. (Rabbim o cennetten bizi mahrum etmesin.)
Ziyarete gelen insanları dergâhtan asla aç göndermezdi. Halâ özel günlerde veya bayramlarda annem kendi elleriyle kazanlarda yemek yapar ve insanlara hizmet etmenin Allah’ın rızasına açılan bir kapı olduğu telakki edilir. Hizmetlere her zaman bu idrak ve şuur ile bakılır. Belki bayramlarda rastlamışsınızdır. Bayram günü yediğiniz yemeklerin bazı çeşitleri günler öncesi yapılan hazırlıkların ürünüdür. İtinayla yapılan hazırlıklar arefe gününün akşamında kazanlarla odun ateşinde pişirilen dolmalar ve türlü gibi yemekler, bayram sabahı mutfakta yapılan diğer yemeklerle beraber sofilere ikram edilir.
Tüm bunlar hakka hizmet etmenin halka hizmet etmekle elde edileceği bilinciyle yapılıyor. Hatta Seyda Hazretlerinin Menzil’deki hayatından bir kesitle, halka hizmet etmeyi nasıl önemsediği anlaşılır. Seyda Hazretleri hem medresede üstadlık vazifesini yapar hem de Sultan Hazretlerinin müezzinliğini yapardı. Bu arada tevbe edenlere zaman zaman talimat anlatırdı.
Kendileri şöyle anlatıyordu: “Ben sofilere fırında ekmek yapılacağı gün, derslerimden kalan boş zamanımı fırında ekmek yaparak değerlendirir, ezan vakti hemen gider ezan okur geri fırına döner, Sultan Hazretleri camiye gelene kadar 5-10 tane ya da daha fazla ekmek yapardım.”
Seyda Hazretleri, (o yıllarda bile) az bir zaman bile olsa boş durmayı sevmez hep ilim, zikir ve hizmetle uğraşırdı.
Günlük Hayatı
Seyda Hazretlerinin günlük hayatı gece imsaktan yaklaşık 1,5-2 saat öncesinden başlardı. O saatte teheccüd namazını 11 rekât olarak kılardı.
Teheccüd namazında Ramazan ayında olduğu gibi Yasin Suresini okurdu. Sonra imsak girinceye kadar (Ayet ve hadis-i şeriflerde geçen dualardan oluşan Seyda Hazretlerinin kendisinin telif ettiği) Evradı Konyevi’yi okurdu.
Camiye gider, sabah namazını kıldıktan sonra eve döner, güneş doğuncaya kadarki vaktin faziletinden dolayı dünya kelamı konuşmamaya özen gösterir ve Haşr Suresi’nin son beş ayetini okumaya başlar, daha sonra Hızır Aleyhisselam’ın evliyalara öğrettiği rivayet edilen duayı okumaya devam ederdi.
Ayete’l-Kürsi, Fatiha, Sure-i Kafirun, Felak, Nas, Salavat, “Subhanallahi vel hamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber, vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim” tesbihatını 7’şer defa okur ve ardından bunlardan sonra okunacak olan,
“Allahummağfirli velivalideyye velil mu’minine vel mu’minât. Allahummefal bî ve bihim âcilen ve êcilen fiddini veddünyâ vel ahirah. Mâ ente lehu ehlun velâ tef’al binâ mâ nahnu ehlun inneke Ğafurun, Halimun, Raûfun, Cevvadun, Kerimun” duasını da 7 defa okuyarak tamamlardı.
Daha sonra Duha (kuşluk) vakti girinceye kadar zikirle meşgul olmaya devam ederdi.
100 Fatiha, 100 İhlas, Esmau’l-Hüsna ve sabah dualarını okuyarak Duha vakti girmişse 4 rekat Duha namazını kılar ve istirahata çekilirdi. Biraz uyuyup dinlendikten sonra abdestini alır, abdestten sonra iki rekât namaz kılar, kahvaltısını yapıp öğle namazı için camiye giderdi.
Öğle namazından sonra odasına çekilir, kitap yazımı ya da virdi ile meşgul olurdu. Misafir varsa onlarla ilgilenirdi. İkindi namazını kıldıktan sonra hatme yapar, ardından bir cüz Kur’an-ı Kerim okurdu.
Cuma günleri ikindiden sonra ise anne ve babasının merkadlarını ziyaret eder onlara selam verdikten sonra ruhlarına bir Fatiha, Muavvizeteyn (Felak ve Nas sureleri) ve 11 İhlas suresi okuduktan sonra Cuma günü okunması faziletli olan Kehf, Duhan ve Yasin surelerini okurlardı.
Akşam namazından önce yemeğini yer, abdest hazırlıklarını da tamamladıktan sonra camiye gider namaz ve murakabeden sonra gelen misafirler ilgilenirdi. Sıkıntılarını dinler yardımcı olurdu.
Resulullah sallallahu aleyhi vesellemin sünneti olan bey’at’ı icra ederken tevbe etmek isteyenlerle beraber tevbe eder, yatsıya kadar camide kalırdı.
Yatsı namazını da kıldıktan sonra eve döner, küçük virdi yapar, istirahat vaktine kadar kitap okumakla zamanını değerlendirirdi. Ancak bu zikir ve ibadetlerden herhangi bir vakte has olmayanları, vaktinin müsaitliğine göre farklı zamanlarda da yaptıkları vardı. Bunların dışında ayet ve hadislerde geçen duaları da zaman zaman müsaitliğine göre okurdu.
Bazen çocuklarından veya torunlarından hasta olan varsa yatsıdan sonra bizzat evlerine gider, hal hatırlarını sorar, sıhhat afiyet dileklerinde bulunur ve ilgilenirdi. Onun rahatsız olmasından endişe etmezsek, “Her gün hasta olsak mı acaba?” diye söylendiğimiz olmuştur. Çünkü onun sohbeti hakikaten ülfet ve ünsiyet vericidir; her daim hayrı anlatır, doyumu olmayan huzur verici bir iklime yolculuk ederdiniz.
Hizmete ve İnsana Bakışı
Seyda Hazretleri insanları yumuşaklıkla idare ederdi. Hatalarına bakmaksızın tevbe etmişse affeder görmezlikten gelir ve hep şu sözü söyler:
“Allah affetmişse (tevbe ettiklerinde affediyorsa) biz nasıl affetmeyelim?”
İnsanların fakir ve zenginini ayrı tutmazdı. Hatta sokakta kimsesiz, bataklığa dalıp çırpınan insanlarla paraları olmadığı için bazılarının ilgilenmediğini, “Onları bana getirin ben ilgilenirim” sözü hâlâ kulağımda yankı yapar.