Komşularımızın Üzerimizdeki Hakları Neler?
Eski komşuluk
anlayışımızı kaybettik!
Huzur ve saadetimizi sağlamak komşularımızla iyi bir ilişki kurmakla mümkündür. Çünkü onlar ailelerimizden sonra en fazla beraber olduğumuz insanlardır. Biz onlara, onlar bize muhtaçtır. Biz onların, onlarsa bizim imtihanımızdır aslında…
Kederimizi ve sevincimizi ilk paylaşacak, evi yandığında da banane diyemeyeceğimiz kadar yakın insanlardır onlar. Burada sayamayacağımız, o kadar aynılarımız vardır ki onlarla beraber huzur çerisinde yaşamaktan başka çaremiz yoktur. Bu her konuda böyledir. Onlarla cismen yakınlık kadar, ruhen yakınlıkta gereklidir. Yoksa hayatı zorlaştırmış, çıkılmaz bir hale girmiş oluruz.
Bugün belki zahmeti olmayan bir tebessümü esirgemektir, komşularımızla huzursuzluğumuzun nedeni, belki bir ceviz kabuğunu dahi doldurmayan problemler… Kibir, gurur, kin, nefret, bencillik, enaniyet, huzur, vesaadetimizi kemiren birer virüs gibi ruhlarımızı tahrip etmektedir. Alttaki komşunun üstekini tanımadığı, kalabalıkların içerisinde, yalnızlıkların yaşandığı 21. Asrın insanı bu nedenle huzursuz ve mutsuz. Eski komşulukları anlatarak avunuveriyoruz Ancak. Oysa, İslam’ın öngördüğü; hak ve hukuk kurallarına azami derecede dikkat edildiği kardeşçe bir anlayışla yaşandığı komşuluklardı o eski komşuluklarımız…
O zamanlar, komşu komşunun külüne muhtaç hakikati ölçü kabul edildiğinden, vermekte almakta en erdemli davranışlardan sayılırdı. ‘Komşudur’ diye, güler yüzle ve tebessümle açılırdı kapılar. “Sözü mü olur komşum aramızda bu gibi şeylerin” teminatıyla söylenilen sözler, bahaneler uydurmak için değil; “Aman komşu kırılmasın” diye söylenmeye gayret edilirdi.
Sadece dillerini değil, gönüllerini dahi tutarlardı. “Gönül koyma komşu” derken aralarındaki gönül bağlarının çözülmesinden korkarlardı eskiler. ‘Yapılan yemeğin kokusu gider de komşum rahatsız olur!’ diye dikkat edilirdi. “Komşu muhtaç” diye değil, ‘Komşu payı’ diye, yemeğin acele götürülmesi için sıkı tembihler yapılırdı çocuklara. Bir katlı evlerde yüksek yüksek yürekler vardı gönüler engin, sevgi ve saygı zirvedeydi. Çünkü Allahtan korkulurdu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem örnek alınırdı zira…
Hadislerle komşu hakkı
Hazreti Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “İyi bir komşu, rahat bir binek, geniş bir ev insanı mutlu eden sebeplerdendir.” buyurarak, mutlu olmanın üç önemli sebebini gösterirken; “Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan önce arkadaş arayın” (Taberani) hadisi şerifi ile de öncelikli olarak komşunun ve yol arkadaşının kalitesine ve ahlakına dikkat etmemiz gerektiğini ifade buyurmuşlardı.
Hem iyi bir komşu olmalı, hem iyi bir komşu bulmalıyız. Öyle ya evimiz ne kadar geniş olursa olsun, ruhlarımızdaki darlık nedeniyle huzur elde etmemiz mümkün olabilir mi? Evimizin metre karesini sorduğumuz kadar komşularımızın da ahlakını sormalı; ev alıp-satarken yaptığımız sözleşmeler gibi “Benden sana zarar gelmez” diye, belki komşuluk haklarını yerine getirmeyi de taahhüt etmelisiyiz!..
Komşuluk hakları o kadar önemli ki, “Cebrail bana komşu hakkından o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı kılacak zannettim” (Buhari, Edep, 38) buyuruyor Kâinatın Efendisi sallallahu aleyhi vesellem. “Komşusu aç iken tok yatan kimse (kamil manada) mümin değildir” (Hakim; II, 15.)buyurarak yine komşunun açlığını gidermeyi bir imani mesele olarak görüyor. Komşularımızla huzurlu bir hayat sürmek için sahip olduklarımızı onlarla paylaşmak mecburiyetindeyiz. Her konuda mirasçımızdır komşularımız. Bu imanın gereği İslam’ın bir emridir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki: “Bir kişi malı ve ehlinden korktuğu için kapısını komşusuna kapalı tutmak zorunda kalıyorsa, o komşu, gerçek mümin değildir. Aynı şekilde şerrinden emin olunmayan kişide gerçek mümin değildir.
Komşu hakkını bili misiniz nelerdir? Senden yardım istediği zaman ona yardım edersin, senden borç isterse verirsin. Muhtaç olduğu vakit ona gidersin.Yani elinden tutar ve yardımcı olursun.Hastalandığında ziyaretine gidersin ve elini eline kor ona şifalar dilersin. Komşun bir hayra erişirse onu tebrik edersin. Komşuna bir musibet gelirse onu teselli edersin. Ölünce cenazesine gidersin. Onun evinin üstünde yüksek binayı ondan izin alarak yapabilirsin. Tenceredeki yemek kokularını ona kokutarak ona eza etmekten ancak pişirdiğin yemekten ona vermekle kurtulursun. Evine meyve aldığında onlara da verirsin. Şayet vermesen meyveyi evine gizlice getirmelisin. Meyveleri çocuğunun eline vererek sokağa çıkarma ki komşu çocukları ona özenmesin.”(et-Terkip ve’t Tehip c. 3,s. 357 no, 20)
Komşuya iyiliğin ehemmiyeti…
Müminin, güvenilir insandır ne eliyle nede diliyle başkalarına zarar verir. Başta ana babası olmak üzere komşularına, yolda kalmışa, darda kalmışa, yetime, öksüze, misafire iyilik elini uzatır.
Komşusuna eziyet edenin, kendisine ve Allah’a eziyet etmiş olacağını bildiren Allah Rasulünün, komşusunun hakkına riayet etmeyen birinin gazveye kendileriyle beraber gelmesine müsaade etmemesi, belki zafer ve mağlubiyet ile komşunun hak ve hukukuna riayetin ne kadar ilgili olduğuna bir işaretidir.
Yarın huzuru mahşerde ilk hesaplaşacak olanda komşulardır. Herkes kötü komşudan davacı olacak. Kimsenin yaptığı kötülük yanına kar kalmayacağı gibi iyiliğinde mutlaka mükâfatı verilecek. Dünyada dahi şahitlikleri makbul olan komşularımız ahirette de lehimize şahitlik ettiklerinde cennete girmemize vesile olacaklar
Komşuluk hakkı öyle bir şey ki; bundan Hıristiyan, Yahudi, Mecusi ve diğer inanç mensupları da ayrı tutulmamışlardır. Kim olursa olsun komşuluk haklarını yerine getirmek mecburiyetindeyiz. Peygamberimizin de buyurduğu üzere, akraba olan komşunun üç hakkı vardır. Biri akrabalık, ikincisi İslam kardeşliği, üçüncüsü komşuluk hakkı! Akraba olmayıp Müslüman olan komşunun ise iki hakkı vardır. Birincisi, Müslüman kardeşliğinden kaynaklanan hakkı, ikincisi komşuluk hakkı! Gayri Müslim’in hakkı ise sadece komşuluk hakkıdır.
Farklılarımızla bir arada yaşama bilinci, Dinimiz İslam’ın komşuluk hukukuyla sağlanmamış olsaydı, insanlarla bir arada yaşamak imkânsız hale gelir, cemiyetin düzeni bozulurdu.
Yüce Allah buyuruyor ki; “Allaha itaat edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altındakiler iyilik edin, şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”(Nisa; 36)
İnsan, Allaha ibadet ve itaat etmek için bu dünyaya gönderildi. Bu dünyada en büyük ve en önemli işimiz Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan onun emirlerini yerine getirmektir. O Rabbül alemin kendisine itaatten sonra insanlara, en fazla üzerimizde hakları olan anne babamız başta olmak üzere ayeti kerime de buyrulanlara iyilik yapmayı, onların hak ve hukukuna riayet etmeyi emrediyor. Bütün kötülüklerin ve günahların başı kibir ve övünmeyi nehyediyor.
İnsan, olgunluğunun alameti ahlakıdır. Ahlaken düzgün ve dürüst bir hayatı yakalayamayan bir insanın, yaptığı amellerden fayda elde etmesi mümkün değildir. Kimse namaz kılanın namazına değil, o namazın insanlar arasındaki ilişkileri ne denli değiştirdiğine bakar. Oruç tutup komşusunun açlığını anlamayan, nefsini terbiye ederek öfkesini tutamayan, haççını eda edip kardeşliğin emrettiği şekilde davranamayan insan ibadet ve itaatle kendini mesuliyetten kurtaramaz. İhlasla yapılan ibadetlerin bir neticesi de güzel ahlak sahibi olmak değil midir?
Sahabeler Peygamberimiz sallallahu aleyhi veselleme dediler ki: “Filan kadın gündüzleri oruç tutuyor ve geceleri namaz kılıyor ama komşularına da eziyet ediyor.” Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdu: “O cehennemliktir” (Hâkim, Ahmed İbni Hanbel)
“Falanca kadın ise farz namazları kılar, yağı alınmış peynirleri sadaka olarak verir, hiç kimseye eziyet etmez” dediklerinde, Resulullah buyurdular ki, “O kadın cennet ehlindendir”… (Buhari, Edebü’l-Müfred, 119)
Müminin komşusuyla
ilişkisi nasıl olmalı?
Mümin yumuşak bir kalbe sahip insan olmalı, duyarlı ve anlayışlı hareket etmeli, kendisine reva görmediğini başkalarına reva görmemeli, mümin nazik tabiatlı, ince düşünceli, üslubu düzgün davranışları güzel, ahlakı İslam üzere olmalıdır.
Komşusundan Allah’ın selamını esirgememeli,komşusunun halini hatrını sormalı, derdi ve kederine ortak olmalı ve onu teselli etmelidir. Hata ve kusurları nedeniyle ona kin gütmek yerine, onu kötülüklerden usulüne göre vazgeçirmeye çalışmalıdır. Onu rahatsız edecek davranışlardan şiddetle kaçınmalıdır. O olmadığında evinin, malının ve namusunun koruyucusu olmalıdır.
Komşuları ile İslama uygun bir şekilde bir aile gibi olmaya gayret ettiklerinde, kimse kimseden şüphe ve tereddüt içerisinde olmaz. İtimat ve güvenin olduğu komşuluk ilişkilerinde kolay kolay ihtilaf ve hatalar zuhur etmez.
Müminlerin her davranışının kaynağı Allah’a olan imanlarıdır. Müslüman Allah korkusuyla hareket eden insandır. Onun imanı, başkalarına karşı davranışlarını, ahlak, insaf ve vicdan ölçülerinde olmasını gerekli kılar. Komşu hakkını ihlal, kul hakkının ihlali anlamı taşıdığından daha farklı bir ağırlığı söz konusudur. Eziyet etmemek bir tarafa,komşudan gelen eziyetlere katlanmakta komşunun komşu üzerindeki haklardandır. Bilinmelidir ki, bu zilleti kabul etme değil, izzete erişme nedenidir.
İslam, kontrolsüz davranışların sebebi öfkeyi değil, teenni ile hareket etmeyi; cezalandırmayı değil, affetmeyi ve sabırlı olmayı emretmektedir.
Komşusundan şikayetçi olan birisini İbni Mesud radıyallahu anh: “O senin hakkında Allaha isyan ediyor. Sen onun hakkında Allaha itaat et” buyurarak uyarmıştır. Böyle bir davranış hem Allaha itaat etmenin şartı hem de nebevi yolun olmazsa olmaz kanun ve kuralıdır.
Peygamberimiz ve onu takip eden güzide insanlar, hep af yolunu tutmuş, kötülüğe iyilikle muamele etmenin ayrıcalığını ve onurunu yaşamışlardır. Asıl hakşinaslık budur.
Amr ibnül As radıyallahu anh der ki: “Kendisini gözeteni gözeten ve gözetmeyeni arayıp sorman hakşinas değildir. Böyle bir kimse sadece insaflı bir kimsedir. Asıl hakşinas kimse kendisini arayıp sormayanı gözeten ve kendisini incitene karşı tatlılık gösteren kimsedir.”(Tenbihü’l-gafilin)