KAPAK KONUSU / Şeytan Sizin Düşmanınızdır

  • 03 Ekim 2023
  • 206 kez görüntülendi.
KAPAK KONUSU / Şeytan Sizin Düşmanınızdır
REKLAM ALANI

KAPAK
Şeytan Sizin Düşmanınızdır
Abdullah Sofuoğlu

Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede buyuruyor ki:
“Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman tanıyın. O, kendi yandaşlarına çılgın ateşin mahkûmlarından olsunlar diye çağrıda bulunur.” (Fâtır, 6)
Allah-u Zülcelâl Kur’ân-ı Kerim’de birçok ayet-i kerimede “Şeytan sizin düşmanınızdır,” diye hatırlatarak insanoğluna düşmanını unutmaması için ikazda bulunur.
Bir insanın dostunu düşmanını ayırt etmesi, düşmanının amacını ve yöntemlerini tanıması hayatî derecede önemlidir. Eğer düşmanını bilmezse, yöntemlerini tanımazsa ondan zarar görecek, felakete uğrayacaktır. Bu sebeple insanların dostu, Mevlası olan Allah-u Teâlâ hazretleri daima insanoğluna düşmanını tanıtmıştır.
Bilindiği gibi Şeytanın insana karşı düşmanlığı ta ilk yaratılış zamanında başlamıştır. Yani Şeytan bizim atamızın düşmanıdır. Atamız Âdem aleyhisselam ile Havva annemiz cennette her türlü tehlike ve sıkıntıdan uzak bir şekilde, huzur ve nimetler içinde yaşarken Şeytan onları kandırmış ve oradan çıkarmıştır.
Şeytan o zamandan beri düşmanlığını hiç unutmadı. Oysa insan Şeytanın düşmanlığını unutmakta ve sanki dost imiş gibi onu yoluna uymaktadır. Rabbimiz bu hakikati hatırlatarak:
“Hani biz meleklere, “Âdem’e secde edin” demiştik; İblîs’ten başka hepsi secde ettiler. O cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, Beni bırakıp da onu ve onu izleyenleri mi dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler adına bu ne kötü bir tercih!” buyuruyor. (Kehf; 50)
Rabbimiz daima Şeytana ve Şeytanın yoluna uyanlara karşı müminleri uyarmaktadır. Çünkü düşmana karşı gaflet büyük bir pişmanlıktır. İman edenler için bir hidayet kaynağı olan İslam dini daima insanı bu büyük pişmanlıktan kurtulma yoluna davet etmektedir.
Şeytanın Yolu Nedir?
Allah-u Zülcelâl bazı ayet-i kerimelerde “Şeytanın adımlarından” bahseder:
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim Şeytana ayak uydurursa bilsin ki, o edepsizliği ve kötülüğü emreder. Allah’ın lutfu ve rahmeti sizinle olmasaydı içinizden hiçbir kimse günahtan asla arınamazdı, fakat Allah dilediğini arındırır; Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir.” (Nur; 21; ayrıca bakınız: Bakara, 168, 208; En’am, 142)
Şeytanın adımları, onun yolu demektir. Şeytanın Allah’a karşı edepsizliğini, kibrini, isyanını ve inadını ifade eder. Allah-u Teâlâ, atamız Hz. Âdem aleyhisselam’a çok nimetler vermişti, ona “isimleri” öğretmişti. Sonra bütün meleklere ona secde etmelerini emrettiği zaman Şeytanların babası olan İblis insana karşı kibir ve hasedini dışa vurarak Allah’ın emrine karşı geldi. Hem Allah’a isyan etmiş hem insana karşı olan husumetini dışa vurmuş oldu. (Bakara, 30-34) Sonra tevbe de etmedi, inatlaşarak hatasını savunmaya girişti. Böylece Allah’ın rahmetinden kovulmuş oldu.
Allah’ın rahmetinden kovulduğu zaman da kendini düzeltmeye yanaşmadı da iddiasını ispat derdine düştü ve Allah’tan kıyamet gününe kadar süre istedi:
“İblîs, “Bana insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi. Allah, “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu.”
“(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” (Âraf, 16)
İblis hâlâ kendi kötü huyunu itiraf etmeye yanaşmıyor güya insanı da saptırmakla haklı olduğunu ispat etme derdine düşüyordu. Yöntemi ise Allah’ın emir ve yasaklarına riayet edenleri dosdoğru cennete götüren sırat-ı müstakim yolunun üzerine oturup onları oradan saptırmak olacaktı.
Bu âyet-i kerîmede bize bildirilenden de anlıyoruz ki Şeytanın yöntemi, insanları sırât-ı müstakimden uzaklaştırmaktır. Şeytan bunu yapmak için sırat-ı müstakim, yani İslam yolunun üzerine oturur.
Peki, oturup ne yapar? Allah’ın yolunu sevimsiz, zahmetli ve zor gösterir. İmanı, itaati, teslimiyeti ve takvayı nefse zor gösterir; isyanı ve çirkin amelleri süsleyip hoş gösterir.
Abdullah bin Mesut radıyallahu anh rivayet ettiğine göre Resûlullah aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki insan kalbinde iki lümme (merkez) vardır ki bunlardan biri meleğin (iyiliği) ilham etmesi, diğeri ise Şeytanın (kötülüğe yöneltici) vesvese vermesi içindir. Şeytan kötülüğe sevketmeye ve hakkı yalanlamaya, melek ise hayra doğru ve hakkı tasdik etmeye yönlendirir. Meleğe âit hayra yönelik ilhamı gönlünde hisseden kimse bunu Allah’tan bilsin ve Allah’a hamd etsin. Kendisini kötülük tarafına çekmeye çalışan bir dürtme hisseden kimse de kovulmuş Şeytanın şerrinden Cenâb-ı Hakk’a sığınsın.” Sonra Resûlullah aleyhisselatu vesselam şu âyet-i kerimeyi okudu:
“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkinlikleri telkin eder.” (Bakara; 268) (Tirmizî, Tefsîr, 2/2988)
Şeytan, kalpteki “lümme-i Şeytaniye” denilen merkezden sürekli şüpheler, vesveseler vermeye çalışır. Tam bir mugalata ustasıdır, insanları aldatmak için hakkı batıl, batılı hak gibi gösterecek şekilde yaldızlı sözler söyler. Rabbimiz bunu şöyle bildirir:
“Biz böylece, her peygambere ins ve cin Şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için yaldızlı sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile baş başa bırak. Bir de ahirete iman etmeyenlerin kalpleri, o yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansın ve işledikleri suçları işlemeye devam etsinler diye böyle yaparlar.” (En’am, 112-113)
Şeytanın Vesveseleri
Şeytanlar iki türlü gayret gösterirler; kafirleri ve münafıkları batıl yollarından vazgeçmesinler, kendi yollarını doğru görsünler diye kendini beğenmeye, üstün görmeye yöneltir. İkinci gayretleri ise iman ehline de kendi dini hakkında şüpheye düşürmek yönündedir.
Bilhassa ilmi az olan kişilerin İslam dininin emir ve hükümleri üzerinde tartışmalara kulak vermesini sağlamaya çalışır. Güya aklını kullanmak veya tarafsız olmak adına batıl görüşlerin kalbine sızmasını sağlamak ister. Böylece kısa ömrünü boş tartışmalar peşinde geçirsin diye uğraşır.
Bazı kişilerde netice de alır. Mesela bazı kişilerin İslam’ın güzelliklerini tefekkür edip ibret almak yerine Şeytan taraftarlarının attığı fitnelere uyarak bocalayıp durduğunu görürüz. Halbuki onlar en azından bir ömrü böyle tüketmiş olurlar. Bazen de iyice Şeytanın adımlarına uyar ve inkar uçurumuna sürüklenirler.
İnsan ibadet, taat ve zikir kalesine sığındıkça, mümin kardeşleriyle birbirine emri maruf nehy-i münker yaptıkça Şeytan zarar veremez. Ama biraz vesveseye düşer, takva ehli dostlarından ayrılır, başıboş kalırsa o zaman Şeytanın taraftarları onu kendi yanlarına çağırır. Halbuki onlar ateş ehlidir, ateş dolu bir uçuruma çağırmaktadırlar:
“…Allah bizi hidayetine kavuşturmuş iken gerisin geriye ardımıza mı döneriz? O kimse gibi ki, arzda şaşkın şaşkın dolaşırken kendini Şeytanlar ayartıp uçuruma çekmekte. Beride ise arkadaşları var, ‘Bize gel’ diye onu doğru yola çağırıp duruyorlar…” (En’am, 71)
Dünya hayatı bir imtihan alemidir. İmtihan hem kalplerde hem de hayatın her alanında Şeytan ve taraftarlarıyla mücadele şeklinde devam edip gider.
Müminler, Sadık’larla dost olup, sağlam yol üzerinde kararlı adımlarla yürüyüp giderse Şeytan onlara hiçbir şey yapamaz. Allah Resûlü aleyhisselatu vesselam şu tavsiyede bulunmuştur:
“Şeytan insanın kurdudur. Tıpkı sürüden ayrılan koyunu kapan kurt gibi. Sakın gruplara bölünmeyin. Cemaatten, toplumdan ve mescidlerden ayrılmayın.” (Ahmed, II, 400; V, 335; Hâkim, I, 73/59)
Bazen Şeytan müminleri, kafirlerin çok güçlü olduğunu, onlara karşı duracak güçleri olmadıklarını söyleyerek korkutur. Kafirlerle anlaşmak, uzlaşmak ve onlara benzeyerek gönüllerini hoş tutmak gerektiğini söyler. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem zamanında da bazen müşrikler ve münafıklar, “İslam düşmanları size karşı çok büyük ordu hazırlamış,” diye söylenti çıkarıp müslümanları korkutmaya çalışırlardı. Allah-u Zülcelâl buyuruyor ki:
“(Size o haberi getiren) ancak Şeytandır, o sadece kendi dostlarını korkutabilir. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz Benden korkun.” (Al-i İmran, 175)
Şeytanın hileleri çoktur. Eğer müslümanları dinleri hakkında şüpheye düşüremezse bu sefer günahlara sokmak, gaflete düşürmek, dünya meşgalelerine dalmakla zarara sokmak ister. Çünkü bunlarla imanını zayıflatabilirse bir gün küfre de düşürmekten ümidini kesmez.
Peygamber insanları Allah’ın yoluna ve cennete davet ederken, ins ve cin Şeytanları ise nefse hoş gelen, arzuları dürtükleyen birtakım süslü sözlerle, manzaralarla cehenneme doğru çekmeye çalışırlar.
Bunlardan korunmanın birinci yolu, Allah’ın indirdiklerini çok okuyup hatırda tutarak, yoluna uyarak her işinde ilim ve takva üzere hareket etmektir.
İlimle hareket etmeyen kişi heva ve heveslerle hareket edecek ve Şeytanın tuzağına düşecektir. Rabbimiz Şeytandan kurtuluş yolunun birinci şartının; “beyyine,” yani apaçık deliller olan dinin emirlerine sarılmak olduğunu bildiriyor:
“Rabbinden bir ‘beyyine’ üzerinde bulunan kimse, hiç o kötü ameli kendine süslü gösterilip de heva ve hevesleri ardına düşmüş kimseler gibi midir?” (Muhammed, 14)
Kurtuluş Zikirde
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem çeşitli hadis-i şeriflerinde, “Şeytan insanın vücudunda kanın akışı gibi dolaşır…”(Buhârî, İ’tikâf, 11) buyurmaktadır.
Şeytanın insan üzerindeki tesirinden korunmanın yolu, Allah’ın zikrine ve ibadetine sığınmaktır. İnsan unutkan bir varlıktır. Eğer ibadete ve zikre sarılmazsa gaflete dalar ve Allah’ın nasihatlerini unutur. O zaman ins ve cin Şeytanları onun üzerine hakimiyetini kurar. Rabbimiz bu hususta şöyle ikaz ediyor:
“Her kim Rahmanın zikrinden yüz çevirirse, biz ona bir Şeytan musallat ederiz. Artık o Şeytan onun yakın dostudur. Şüphesiz ki bu Şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Ama onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Nihayet kıyamet günü huzurumuza gelince, arkadaşına: ‘Keşke seninle benim aramda doğu ile batı kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!’ der. Onlara: ‘Bugün pişmanlık duymanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü siz zulmettiniz. Şimdi de hepiniz azapta ortaksınız.’ denir.” (Zuhruf, 36-39)
Aslında Şeytanın kimseyi zorlayacak bir gücü yoktur. Sadece insandaki zayıf noktaları ve arzuları dürterek onu merhametli Rabbinin yolundan alıkoymaya çalışır. Onunla mücadele etmek, şu fani dünya hayatında sevap kazanma yollarından biridir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem:
“Kim bir kötülük yapmayı içinden geçirir de bunu yapmazsa Allah ona bir tam iyilik (hasene) yazar” (Buhârî, “Rikak”, 31) buyurarak, Şeytanın dürtmelerine karşı sabır ve kararlılıkla mücadele etmenin de kısa hayatta çok sevap kazanma yollarından biri olduğunu bildirmiştir.
Rabbimiz bizi bu kinci düşmanımıza karşı mahcup etmesin. İman kuvvetiyle onun vesveselerine karşı koymayı nasip eylesin. Amin.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ