İRFAN SOHBETİ / Ramazan Ayının Fazileti

  • 06 Mart 2024
  • 304 kez görüntülendi.
İRFAN SOHBETİ / Ramazan Ayının Fazileti
REKLAM ALANI

İRFAN SOHBETİ
Ramazan Ayının Fazileti
Seyda Feyzullah Konyevi -ks-

Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ
“O Ramazan ayı ki, insanları irşad için hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun…” (Bakara; 185)
Allah azze ve celle bütün müslümanlara bu ayın hakkını yerine getirmeyi nasip eylesin. Ramazan ayında bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi olması ve bu ayda ibadetlerin kat kat sevabının çok olması bu ayın önemini daha da artırıyor.
Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:
“Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur.” (Beyhaki, Şuabu’l-İman, 5/223)
Ramazan ayında yapılan ibadetlerin amellerin sevabı o kadar çoktur ki, insanın amel defterini adeta dolduruyor. Böyle mukaddes zamanlar ve mukaddes günler müminler için bir fırsattır.
Ramazan ayı, diğer aylara nazaran on bir ayın sultanı sayılıyor. Allah azze ve celle bu mübarek ayda bizlere oruç tutmayı farz kılmıştır. Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabeler bu ay geldiği zaman birbirlerine müjde verirlerdi.
Özellikle bu ayda iş sahibi olan insanların üzerine toplumsal bir vazife düşüyor. O da şudur ki; iş sahibi bir insanın işçilerinin işini hafifletmesi onun için cehennemden kurtulmasına sebep olacak bir ameldir. Bunu Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hadis-i şerifte şöyle müjdeliyor:
“Kim bu ayda, emri altındakilerinin (hizmetçilerinin ve işçilerinin) yükünü hafifletirse, Allah onu bağışlar ve cehennemden de azat eder.” (Beyhaki, Şuabu’l-İman, 5/223)
Bağışlanma Ayı
Ramazan bereket ayıdır. Allah azze ve celle bu ayda günahları bağışlar ve duaları kabul eder. Ancak cehenneme gidecek olan bu ayda rahmetten mahrum kalır.
Kâ’b bin Ucre radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, bir gün minbere çıktı. Birinci basamağa çıkınca “Âmin” dedi. Sonra, ikinci basamağa çıktı “Âmin” dedi. Sonra, üçüncü basamağa çıkınca, yine “Âmin” dedi. Daha sonra şöyle buyurdu:
“Bana Cebrail gelip: “Ya Muhammed! Kim Ramazana erişir de bağışlanmazsa Allah onu (ilahi rahmetinden) uzaklaştırsın.” dedi. Ben de “Âmin” dedim. Sonra Cebrail aleyhisselam: “Kim ana-babasına veya onlardan birine yetişir de cehenneme girerse Allah onu (ilahi rahmetinden) uzaklaştırsın.” dedi. Ben de “Âmin” dedim. Sonra yine Cebrail aleyhisselam: “Sen, kimin yanında anılırsan (ve) üzerine salâvat getirmezse Allah onu (ilahi rahmetten) uzaklaştırsın.” dedi. Ben de “Âmin” dedim.” (Tirmizi, Daavat, 100/3545, Hakim, 170/7256)
Bu, şu demektir ki; bir insan Ramazan ayına erişir de tevbe etmezse, günahlarından pişman olmazsa Allah azze ve celle de ona gazab ediyor.
Allah azze ve celle bize bu mübarek Ramazan ayını nasip etti. Bu bizim için büyük bir fırsattır. Bir sene boyunca işlenmiş olan günahların affına sebeptir. Bu ayda yapılan ibadetlerin sevapları kat kat fazladır. Ebu Hureyre radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre, Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:
“Kim inanarak, sevabını Allah’tan bekleyerek, Ramazan Ayı’nda oruç tutarsa Allah onun günahlarını affeder.” (Buhari, İman 28, Savm 6; Müslim, Sıyam 203, Müsafirin 175)
Bu müjdeyi Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem veriyor. Mazereti olduğu için oruç tutamayanların oruç tutanlara saygı duyması, o kişilerin de inşallah günahlarının affına ve Allah azze ve celle’nin rahmet deryasına dalmasına sebep olur.
Ramazan’a Hürmet Etmek
Anlatıldığına göre, Bağdat’ta yaşayan bir Mecusi’nin oğlu, Ramazan ayında çarşıda aşikâr olarak yemek yedi. Oğlunun, bu tavrı çok zoruna gitti. Daha sonra babası, oğlunu çok fena bir şekilde azarladı ve ona şöyle dedi: “Oğlum, İslam’a hürmet göstermemiz, dinimizde bizim üzerimize bir vecibe olmasa da Ramazan ayına karşı, hürmetkâr olmamız gerekir.”
Bu Mecusi vefat ettikten sonra, salih kimselerden birisi, rüyasında onun cennette olduğunu gördü. Mecusi’ye:
– Allah Allah! Sen Mecusi değil miydin? Diye sordu. Mecusi:
– Evet, Mecusi idim ama yaptığım bir hareket, Allah-u Zülcelâl’in çok hoşuna gittiğinden daha dünyadan ayrılmadan bana İslâm dinini ve imanı nasip etti, dedi. Salih kişi:
– Allah-u Zülcelâl’in hoşuna giden o şey ne idi? Diye sordu. Mecusi:
– Benim oğlum, Ramazan ayında, çarşıda yemek yedi. Ramazan ayına olan hürmetimden dolayı, bu olay benim çok zoruma gitti ve onu azarladım. Yaptığım bu hareket de Allah-u Zülcelâl’in çok hoşuna gitti. Ben ölmeden önce, bana gaipten: “İman et, Müslüman ol!” diye bir ses geldi. Ben de iman ettim ve müslüman oldum. Allah-u Zülcelâl de benim bütün günahlarımı affetti ve imanlı olarak da dünyadan ayrıldım, diye cevap verdi.
Bir kafir iman ettiği zaman geçmiş bütün günahları af oluyor. Allah azze ve celle, mecusi olan birisinin bu saygısından dolayı ona iman nasip ediyorsa, imanlı olan bir insana neler nasip eder.
İmanlı bir insan Allah azze ve celle’nin hoşuna giden bir şey yaparsa, O’nun emirlerine saygılı davranırsa, Allah azze ve celle cennetinde neler neler ikram eder. Onun için biz her zaman Allah azze ve celle’nin emir ve nehiylerini yerine getirirken en güzel şekilde edepli yapabiliyorsak o kadar makbul olur. O’nun emirlerine karşı saygılı olalım. Allah azze ve celle o zaman o mecusiye verdiğinin bin katını sana verecektir.
Oruç Terbiye Ediyor
Oruç, sadece açlık değildir. Bu açlıkla neler yapmamız ve nelerden uzak durmamız gerekiyorsa onun terbiyesidir. Şu hadis-i şerife çok dikkat edelim. Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;
“Nice oruç tutanlar vardır ki oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur. Nice ibadet yapanlar vardır ki yanlarına kalan yorgunluk ve uykusuzluktur.” (İbn-i Mace, Savm, 21)
Çünkü insan oruç tutuyor ama gündüz başkasının gıybetini yapıyor, diğerine hased ediyor, kin besliyor, insanları rahatsız ediyor ve başkasının hakkına giriyor. Böyle kimselerin orucun sevabından bir nasibi kalmıyor.
Allah-u Zülcelâl bizi aç bırakıyorsa bizim terbiye olmamız içindir. O, bize muhtaç değildir. Orucun birçok hikmetleri vardır. Bu hikmetleri hiç bilmesek bile, sadece Allah azze ve celle emretti diye yapmamız yeterlidir. Böyle yaptığımız zaman o hikmetler kendiliğinden bizim kalbimizde ve hayatımızda inkişaf edecektir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah-u Teâlâ: “İnsanın oruç dışındaki her ameli kendisi içindir. Oruç ise benim içindir, onun mükâfatını da ben vereceğim.” buyurdu. Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine hakaret eder ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum,’ desin. Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Oruçlunun sevineceği iki an vardır: Bir, iftar ettiği zaman sevinir, bir de Rabbine kavuştuğu zaman orucunun karşılığına sevinir.” (Buhari, Savm, 9; Müslim, Sıyam, 163)
Orucun o kadar terbiye edici tarafları var ki, mümin bunu uyguladığı zaman onun ruhuna sirayet ettiği gibi, onun zahiri hayatına da sirayet edecektir.
Allah-u Zülcelal hepimize orucun hakkını yerine getirmeyi nasip etsin. Bizi sabırlı kullarından eylesin. Hepimizi bu dünyada böyle beraber kıldığı gibi, cennette de beraber kılsın.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ