Mescid-i Aksa’nın Üzerinde Oynanan “Yüzyılın Anlaşması” Oyunu

Geçtiğimiz ay Israel’de yayınlanan HaYom adlı gazete, “Yüzyılın Anlaşması” ya da “Yüzyılın Planı” adı verilen anlaşmanın muhtemel maddelerini yayınladı. Bir süredir tartışılan anlaşma maddelerinin geneline bakıldığında, kamuoyunun ve İslam dünyasının tepkisini ölçmek için daha önce sızdırılan bazı maddelerin ufak tefek değişikliklere uğradığı anlaşılıyor.

Daha önce sızdırılan haberlerde Kudüs’ün tamamının İsrail’in başkenti olacağı, Filistinlilere ise Kudüs’ün güneyinde Ebu Dis kasabasının başkent olarak verilmesi planlanırken, İslam aleminden gelen tepkiler nedeniyle, yeni planda Kudüs’ün her iki devletin de başkenti olması ileri sürülüyor. Ancak bunun sadece bir aldatmaca olduğu da anlaşılıyor. Çünkü İsrail’e bağlı Kudüs belediyesinin şehrin tamamından sorumlu olacağı ve Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin vergilerini İsrail belediyesine ödeyecekleri belirtiliyor. Böylece Kudüs fiilen İsrail’in yönetimi altında olup Yeni Filistin’in başkenti olması sadece bir isimden ibaret olacak. Bu şekilde kabul edildiği takdirde İsrail’in işgali resmiyet kazanmış ve kabullenilmiş olacak.

İsrail fiili işgal altında tuttuğu Kudüs’te demografik yapıyı değiştirmek için her şeyi yapıyor. Mesela bir bölge Müslümanlara ait olduğu sürece yeşil alan olarak gösterilip, Müslümanların inşaat yapması yasaklanıyor. Sonra kanun değişikliği yapılarak yeşil alan olmaktan çıkarılıp Yahudi yerleşim yeri haline getiriliyor.

Kudüs şehrinin sınırlarını belirleyen duvar da, Müslümanların yaşadığı köy ve beldeleri dışarıda bırakacak, Yahudi yerleşim yerlerini içeriye alacak şekilde çizilmek suretiyle Kudüs şehrinde oturma iznine sahip Müslümanların oranı sürekli azaltılıyor. Bu girişimler sonucu şu anda resmi rakamlara göre 850 bini aşan Kudüs nüfusunun oranları, yüzde 64’ü Yahudi, yüzde 34’ü Müslüman ve yüzde 2’si Hıristiyan oldu.

Kudüs’te Müslümanların ev ve işyerlerinde tamirat yapması bile yasak iken Yahudiler siteler inşa ediyor. Sadece Kudüs’te değil, Batı Şeria’da da İsrail resmi rakamlarına göre tam 156 Yahudi yerleşim birimi bulunuyor.

Bu şekilde Filistin’in büyük kısmının İsrail’e verildiği bu yeni metninde, Filistinlilere Gazze şeridi ile Batı Şeria’da bir Filistin devleti kurulması kararlaştırılıyor. Bu iki ayrı devletçiğin toplam alanı, tarihi Filistin topraklarının sadece yüzde 11’ine tekabül edecek. Üstelik Müslümanlara bırakılan bölgeler Yahudi yerleşimleri tarafından birbirinden koparılmış olduğu için fiiliyatta böyle bir devletin gerçek manada bir devlet yönetimi kurması mümkün değil.

Üstelik yeni kurulacak Filistin devletinin askeri gücü olmayacak, ancak polis gücü olabilecek. İsrail yönetimi, kurulduğu 1948’den bu yana milyonlarca Filistinliyi zorla topraklarından çıkardı. Bugün itibarıyla yarısından fazlası ülke dışında olan 5,9 milyondan fazla Filistinli mülteci bulunuyor. Anlaşma maddelerine göre Filistinli mültecilerin topraklarına dönmesine izin verilmeyecek, ama Yahudiler İsrail’e yerleşmeye ve yeni yerleşim yerleri kurmaya devam edebilecek.

Gazze Mısır’a Teslim Edilecek

Uzun zamandır abluka altında tutulan Gazze halkının bezginliğinden istifade edilerek onlara iş imkanları vaad ediliyor. Burada da tam bir Yahudi fırsatçılığı görülüyor. Plana göre Mısır’ın Sina yarımadasında Gazze Şeridi’ne bağlı havalimanı, fabrikalar, ticari ve zirai alanlar inşa edilerek Filistin devletine kiralanması planlanıyor. Bunun masraflarının da Körfez ülkelerinden alınması planlanıyor. Yani plan İsrail araziyi Mısır’dan, kirasını da Körfez ülkelerinden alıp Gazzelileri karın tokluğuna işçi durumuna düşürmek istiyor.

ABD ve İsrail, Yüzyılın anlaşmasının mali yükümlülüklerini Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’in üzerine yüklemeyi planlıyor. Filistin’i işgal eden İsrail ise hiçbir şey ödemeden şimdiye kadar yapmış olduğu işgali resmileştirmiş olacak. Anlaşmanın şartlarından biri de başta Hamas olmak üzere Filistinli direnişçilerin silah bırakması.

Elbette böyle bir planın kabul edilmesi mümkün değil. Muhtemelen bunu beklemiyorlar da. Peki bu planın amacı ne?

Filistinliler Köşeye Sıkıştırılmak İsteniyor

Şimdiye kadar hep yapıldığı gibi, Filistinli Müslümanlara kabul edemeyecekleri teklifler yapılıyor. Sonra da anlaşmamakta direnen taraf Müslümanlarmış gibi gösteriliyor. Halbuki anlaşmanın adeta kayıtsız şartsız teslimiyet ve müslüman halkın Yahudinin insafına bırakılması demek olduğu açıkça görülüyor.

Sızdırılan haberlere göre ABD, Filistinliler yine anlaşmayı reddederlerse, ABD’nin Filistin’e sağladığı bütün desteği keseceği gibi, diğer devletlerin yardım etmesini engelleyeceği tehdidi de yer alıyor.

“Yüzyılın Anlaşması” planını “yüzyılın şamarı” olarak niteleyen Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Trump’ın geçen seneki Kudüs kararından sonra ABD’nin İsrail-Filistin sorununda ara buluculuk rolünü kaybettiğini ileri sürerek ABD’li yetkililerle görüşmeye yanaşmıyor.

Bilindiği gibi 14 Mayıs 2018’de ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliği Trump’ın kızı Ivanka Trump ve damadı Jared Kushner’in de katıldığı törenle Kudüs’e taşınmıştı.

Trump’ın damadının bölge ülkelerine yaptığı ziyaretlerden sonra İsrail Hayom gazetesinde yer alan haberde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün’ün “Yüzyılın Anlaşması” planına destek verdiği iddia edildi.

İsrail’in Kanal 10 televizyonu da, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Kasım 2017’de Riyad’ı ziyaret eden Abbas’a “ABD’liler ne önerirse kabul et ya da istifanı ver” dediği iddiasında bulundu. Ancak Filistin tarafı bu iddiaları yalanladı.

Müslümanların ilk kıblesi olan, Peygamberimizin miraca çıktığı ve ziyaret edilmesi ibadet sayılan üç mescidden biri olan Mescid-i Aksâ üzerinde oyunlar devam ediyor. Yahudilerle Evangelik Hıristiyanların işbirliğine Vehhabi zihniyeti de teslim olacak mı, bunu zaman gösterecek…

Müslümanlar uyanmaz ve birlik olmazsa, maddi- mânevî anlamda yalnız bırakılmış Filistin halkını zor günler bekliyor.